Gülru Çongar Gezen'in kaleminden: Diplomatların Kaleleri

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Gülru Çongar Gezen'in kaleminden: Diplomatların Kaleleri
Abone ol
11 Eylül terör olayları sonrası inşa edilen büyükelçilik binaları gelen tehditleri püskürtmeye hazır, kendini koruma güdüsüyle birer kale gibi inşa edildi...

Geçtiğimiz hafta İstanbul’daki yabancı ülkelerin konsolosluk binalarına ve bazılarının tarihine değindik. Bu hafta ise hem konunun devamı hem de günlerdir süren Manhatton’daki Türkevi açılışı sebebiyle, dünya genelinde başkonsolosluk binalarının özelliklerine ve görsellerine bakalım istedim.

11 Eylül terör olayları sonrası inşa edilen büyükelçilik binaları gelen tehditleri püskürtmeye hazır, kendini koruma güdüsüyle birer kale gibi inşa edildi.  Büyükelçilikler için kolay bir dönem sayılmazdı çünkü bütün dünyada büyükelçilikler politik hedefler halini aldı. Hal böyle olunca yaşanan her terör saldırısı sonrası binaların güvenliği daha da artırıldı. Öyle ki bomba geçirmez yapılara bile şahit olduk.  Tarih boyunca güvenliğine önem verilen bu binalar şartlar sebebiyle büyük duvarların ve kapıların arkasında çalışma mekanlarından çok hapishaneye benzemeye başladı. Neyse ki yıllar içerisinde Büyükelçilik binalarının birer kale olması fikrinden geri adım atıldı.

Mimarlık Tarihçisi ve "Diplomasi Mimarisi” kitabının yazarı  Jane Loeffler "Büyükelçilikler bir ülkenin kültürünü ve ticaretini yansıtmak için mükemmel bir yol olabilir," diyor ve ekliyor; Büyükelçilikler önünde sonunda turların yapılacağı, sanat çalışmalarının görülebileceği, rahatlanabileceği ve hatta öğlen yemeği yenebileceği kültürel mekanlar olacak. Bu durumun diplomasiye bakış açımızı unutturacak olduğunu düşünse de öngörüsü bu şekilde. 
Günümüz için bu ihtimal her ne kadar iddialı olsa da yakın gelecekte neden olmasın?

Dünyanın farklı ülkelerinde yer alan elçilik binalarının temsil ettikleri ülkelerin mimarisinden izler taşımasına özen gösteriliyor. O halde bakalım dünyadaki Türk Büyükelçiliklerinden bazılarına;

30 milyon Euro harcanarak 2 yıl içinde inşa edildi. 

Türkiye, Berlin'deki büyükelçilik binasını inşa etmeden önce, projesi için bir yarışma düzenledi. Yarışmada birinciliği kazanan proje değil, üçüncü tercih edildi. Neden sorusunun yanıtına ulaşamadım. Tıpkı Çamlıca Kulesi için yapılan yarışmada da birincinin projesinin hayata geçmemesi gibi. 2012 verilerine göre  Türkiye'nin dünyadaki en büyük büyükelçilik binası olma özelliğini elinde bulunduran binanın arsası Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1918 yılında satın alındı. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuyla birlikte Berlin Büyükelçiliği olarak hizmet veren bina İkinci Dünya Savaşı'nda (1944) Berlin'in bombalanmasıyla yerle bir oldu. Nazi Almanya’sının İkinci Dünya Savaşı'nı kaybetmesinin ardından Almanya ikiye bölündü. Batı Almanya başkenti Bonn'a taşıdı. 2008 yılında ise, yeni büyükelçilik binası yapılması için kollar sıvandı. Yapı iki yıl içinde Alman mimarlar tarafından inşa edildi.


Bangladeş-Dakka
 23.12.2020 tarihinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun açılışını yaptığı Dakka’daki Türk  Büyükelçiliği; Çavuşoğlu o gün konuşmasında; "Hem Türkiye Cumhuriyeti'ne hem de kardeş Bangladeş'e yakışır bir şekilde bir bina inşa etmek istedik, gerçekten de öyle oldu. Dünyanın her yerinde ülkemize yakışır yeni büyükelçilik, başkonsolosluk binalarını kazandırmaktan ayrıca büyük bir mutluluk ve onur duyuyorum." Dedi. Büyükelçilik binası Dakka'da iyi konumda 6 bin 300 metrekarelik arsada 8000 metrekarelik “birden fazla yapıyı barındırıyor.

Erdoğan: En muhteşem Büyükelçilik
2017 Cumhurbaşkanı Erdoğan, Somali Cumhurbaşkanı Farmajo ile ortak basın toplantısı düzenledi. Yaptığı konuşmada Somali'nin çok ciddi bir değişim geçirdiğine değinen Erdoğan, Türkiye’nin gerçekten en muhteşem diyebileceğim büyükelçiliği Somali'de. Ve bütün unsurları ile Somali'deki bu büyükelçilik binamız sadece Türkiye için değil inanıyorum ki dünyanın birçok ülkesi için de örnek teşkil edecektir." dedi.

1793’ten bu yana diplomatik misyonumuz var
Osmanlı İmparatorluğu 18. yüzyılın sonunda Avrupa’daki gelişmeleri yakından izlemek amacıyla Avrupa’daki devletler nezdinde birer mukim elçi bulundurmayı kararlaştırmış, bu çerçevede, ilk olarak 1793’te Yusuf Agâh Efendi’yi Londra’ya göndermiştir. O tarihten bu yana İngiltere’de diplomatik misyonumuz bulunmaktadır. İngiltere ile Osmanlı İmparatorluğu arasındaki diplomatik ilişkiler I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla 1914’te askıya alınmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler 1924’te yeniden başlamıştır.

Washington’daki elçilik binasının bilinmeyen öyküsü
Yazar John Edward Hasse, caz müzisyenlerine geçmişten günümüze kapılarını açan Büyükelçilik Rezidansı’nın, Amerika’da ırk ayrımcılığının en üst noktada olduğu günlerde seçkin beyazlarla yetenekli siyahları nasıl aynı masada buluşturduğunu anlatıyor. Büyükelçi Mehmet Münir Ertegün’ün davetlerinde Afrikalı-Amerikalı caz sanatçıları, tepkilere rağmen yer alıyor ve böylece belki de iki toplum arasında duvarların yıkılmasına önemli bir katkı sağlıyor. 

Farklı coğrafyalardan farklı hikayelere sahip Türk Başkonsolosluklarından birkaç tanesiyle tanıştık… New York’taki Türkevi vesilesiyle dünya çevresinde hızlı bir tur attık. Türkevi mi? Sayın Leyla Emeç Tavşanoğlu “Görkem ve İtibar” adlı yazısında o kadar dolu dolu anlatmış ki, ola ki kaçırdıysanız kesinlikle tavsiye ederim. 

İyi Pazarlar…


Yorum Yazın