Dünyanın yeni 7 harikası

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Dünyanın yeni 7 harikası
Abone ol
İlk dünyanın 7 harikası listesi milattan önce 2. yüzyılda derlendi ve bu listede yer alan eserlerden yalnızca bir tanesi, Gize Piramitleri, günümüze kadar gelebildi.

Çin Seddi

Dünyanın en büyük yapılarından biri olan Çin Seddi’nin yaklaşık 8.850 km uzunluğunda olduğu düşünülüyor; ancak bazı Çin kaynakları uzunluğunun 21.200 km olduğunu iddia ediyor. İnşaat çalışmaları MÖ 7. yüzyılda başlayıp iki bin yıl boyunca devam etmiş. Yapı aslında birbirine paralel uzanan iki duvardan oluşuyor. Ayrıca Çin Seddi boyunca gözetleme kuleleri ve koğuşlar da yer alıyor. Duvar istilaları önlemek için inşa edilmiş olmasına rağmen güvenliği sağlamakta büyük ölçüde başarısız oldu. Bilim adamları duvarın daha çok propaganda amacını taşıdığını belirtirken, şimdi dünyanın en ünlü yapılarından biri olarak turizme katkı sağlıyor.

Chichen Itzá

Chichén Itzá, Meksika’nın Yucatán Yarımadası’nda MS 9. ve 10. yüzyıllarda varlığını sürdürmüş bir Maya kenti. Itzá adlı Maya kabilesi bu bölgede bir dizi önemli anıt ve tapınak inşa etti, bunlardan en dikkate değer olanı ise 24 metre yüksekliğindeki basamaklı piramit El Castillo. Piramit, Mayaların astronomi bilimi yeteneklerine sahip olduğunun bir kanıtı olarak bir güneş yılındaki gün sayısı olan 365 basamağa sahip. İlkbahar ve sonbahar ekinoksları sırasında batan güneş, piramidin üzerine kuzey merdiveninden aşağıya kayan bir yılan görüntüsü veren gölgeler düşürüyor; kaidede ise taştan bir yılan başı bulunuyor.

Petra

Ürdün’ün Petra antik kenti, uzak bir vadide, kumtaşı dağları ve kayalıkların arasına inşa edilmiş. Bir Arap kabilesi olan Nebatiler, burayı başkent yapınca kent, bu süre zarfında gelişmiş ve özellikle baharatlar için önemli bir ticaret merkezi haline gelmiş. Nebatiler, değişen güneşle renk değiştiren kumtaşına evler, tapınaklar ve mezarlar oymuş. Ayrıca kentin yemyeşil bahçeler ve çiftçiliğe izin veren alanlar sağlayan bir sulama sistemi de inşa etmişler. Petra’nın nüfusu 30 binlere kadar çıkmış, ancak ticaret yolları değiştikçe şehir de gerilemeye başlamış. Milattan sonra 363 ve 551’de gerçekleşen büyük depremlerden sonra Petra yavaş yavaş terk edilmiş. Antik kent 1912’de yeniden keşfedilse de 20. yüzyılın sonlarına kadar arkeologlar tarafından büyük ölçüde göz ardı edildi, şimdi ise dünyanın en büyülü destinasyonlarından biri…

Machu Picchu

Peru, Cusco yakınlarındaki bu İnka bölgesi, 1911’de Hiram Bingham tarafından keşfedildi. Bingham buranın İspanyol yönetimine karşı 16. yüzyıldaki isyan sırasında kullanılan gizli bir İnka kalesi olan Vilcabamba olduğuna inanıyordu; bu iddia daha sonra çürütüldü. Bilim adamları için Machu Picchu’nun kuruluş amacı ve anlamı hala bir tartışma konusu olmaya devam ediyor. Buranın manastır, bir hac yeri ya da bir kraliyet inziva yeri olduğuna inananlar var. Gerçek olansa Machu Picchu’nun Kolomb öncesi döneme ait birkaç büyük kentten biri olduğu ve neredeyse bozulmamış olarak kaldığı. And Dağları’nın arasında kalan lokasyonuna rağmen, kentte etkileyici tarım terasları, meydanlar, yerleşim alanları ve tapınaklar inşa edilmiş; bunlar hala gören herkesi büyülemeye devam ediyor.

Kurtarıcı İsa

Dev bir heykel olan Kurtarıcı İsa, Rio de Janeiro’daki Corcovado Dağı’nın tepesinde yer alıyor. Kökeni Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasına dayanıyor. İnşaati 1926’da başlayan ve beş yıl sonra tamamlanan anıt, yaklaşık 8 metre yüksekliğindeki tabanı hariç 30 metre yüksekliğinde ve kolları 28 metre genişliğinde. Heykel dünyanın en büyük Art Deco tarzındaki heykeli unvanına sahip.

Kolezyum

Roma’nın simgelerinden Kolezyum, 1. yüzyılda İmparator Vespasianus’un emriyle inşa edilmiş, mühendislik harikası bir amfitiyatro. 189’a 156 metre boyutlarında olan yapı karmaşık bir tonoz sistemine sahip. 50 bin seyirci kapasiteli Kolezyum’da gerçekleşen etkinliklerden belki de en dikkate değer olanları gladyatör dövüşleriydi, ancak hayvanlarla yapılan dövüşler de yaygındı. Hatta bazen deniz savaşları gösterileri sergilemek için Kolezyum’a su pompalanırdı.

Tac Mahal

Hindistan’ın Agra kentinde bulunan ve Babür mimarisinin en güzel örneği olan bu yapı, dünyanın en ikonik anıt mezarlarından biri olarak kabul ediliyor. İmparator Şah Cihan tarafından, çocuğunu doğururken hayatını kaybeden eşi Mümtaz Mahal’i onurlandırmak için inşa ettirildi. Görkemli yapının görüntüsünün yansıdığı bir havuzu da bulunan muazzam bir bahçeyi içeren kompleksi inşa etmek yaklaşık 22 yıl sürdü ve inşaatta 20 bin işçi çalıştı. Tac Mahal, geometrik ve çiçek desenleriyle süslü, yarı değerli taşlara sahip beyaz mermerden inşa edildi. 1666’da ölen imparator Şah Cihan’ın mezarı da Tac Mahal’de yer alıyor.


Yorum Yazın