Dervişoğlu: 5.317 kanun teklifinden muhalefete ait kanunlaşan yok

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Dervişoğlu: 5.317 kanun teklifinden muhalefete ait kanunlaşan yok
Abone ol
TBMM, önündeki konuların bu hafta tamamlanmaması halinde 14 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Seçimi ile birlikte yapılacak 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'ne ilişkin kesin sonuçların, Yüksek Seçim Kurulunca ilanını takip eden üçüncü gün saat 14.00'te toplanmak üzere tatile girecek.

Muhalif- Ankara  

14 Mayıs'ta Cumhurbaşkanı Seçimi ile birlikte yapılacak 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için ara   vermeye hazırlanan TBMM Genel Kurulu’nun dünkü oturumunda İYİ Parti Grup Başkanvekili, İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Başbakanın değil, Başbakanın da içinde olduğu Bakanlar Kurulunun tüm yetkileri Cumhurbaşkanına devredildiğini söyledi. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanının, tek kişilik bir hükûmet olma vasfını devam ettirmiş olduğuna dikkat çeken Dervişoğlu, “Bu siyasal sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Döneminde 65’inci Hükûmeti hiç göreniniz var mı” diye sordu. Bugüne kadar iktidar partisinin imzalarıyla tam 307 kanun teklifinin Meclis’te görüşülüp kanunlaştığını söyleyen Dervişoğlu, “27’nci Yasama Döneminde Meclisimize 5.317 kanun teklifi sunulmuş ancak bunların içinden muhalefete ait olan ve kanunlaşan bir tek kanun teklifinden bile bahsedebilmek mümkün değildir” açıklamasını yaptı.  

İYİ Partili Dervişoğlu’nun genel kurul konuşmasından bazı bölümler şöyle:  

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) –2018 genel seçiminden sonra yürürlüğe giren partili Cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilemeyen ama idare edilen bir devrin yani 27’nci Yasama Döneminin sonuna geldiğimizi buradan herkese hatırlatıyorum. 

Bu beş yıllık süreç, ülkemiz ve milletimiz adına yaşadığımız bu siyasi, ekonomik ve bürokratik çöküş bize göstermiştir ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi, bir anayasal düzen olarak en başından itibaren tek bir muayyen amaca yönelik olarak hazırlanmıştır. O amaç da milletin menfaatleri için devletin işleyişini tahkim etmek değil millete ait olan egemenliği tek bir kişinin uhdesinde şahsileştirmek olmuştur. 

Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte egemenlik nasıl şahsileştirilmiştir, onu bir düşünelim isterseniz. Kararnamelerle yasama faaliyetlerini akim bırakarak, geniş atama yetkileriyle yargıyı taraflı ve bağımlı hâle getirerek, yürütmedeki tüm siyasi gücü tek bir elde toplayarak, iktidarı bir kişinin aklına, heveslerine ve kararlarına terk ederek… Bunların hepsi bilindiği gibi sistemden kaynaklı bir zaaf olarak tartışmasız bir biçimde karşımızda duruyor. 

Bugün Türk siyaset kurumunda yaygın bir yanlış algı var. Sanki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle lağvedilen Başbakanlık kurumunun yetkileri Cumhurbaşkanına aktarılmış ve sanki devletin kuruluşundan itibaren silsile hâlinde görev yapan hükûmetler dönemi artık son bulmuş gibi büyük bir yanılgıyla karşı karşıya bırakılıyoruz. Oysa, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle birlikte Başbakanın değil, Başbakanın da içinde olduğu Bakanlar Kurulunun tüm yetkileri Cumhurbaşkanına devredilmiştir. O hâlde, bu yönüyle partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde Cumhurbaşkanı, tek kişilik bir hükûmet olma vasfını devam ettirmiş oluyor. 

Peki, bu siyasal sistemde Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27’nci Döneminde 65’inci Hükûmeti hiç göreniniz var mı? Gazi Meclisin çatısı altında Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin eleştirilen Hükûmeti temsilen cevap verme yetkisini haiz bir Hükûmet üyesi var mı? Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi yalnızca Meclisin yetkilerini, fonksiyonlarını paralize etmemiş, aynı zamanda onu muhatapsız da bırakmıştır. 

Bütün bir yasama döneminde, birkaç teklif istisna olmak üzere, hemen hemen tüm kanun tekliflerinin tali komisyonlarda görüşülmesine dahi müsaade etmediniz. Hükûmetin bu acele kanunlaştırma hevesiyle tali komisyonları çalıştırmaması, baypas etmesi, ilgili ihtisas komisyonlarının muhatap bile alınmaması düpedüz bir devlet yönetme ciddiyetsizliğidir çünkü bu uygulamadaki amaç, kanun tekliflerini geliştiren ve milletvekillerinin incelemesine açan bir yasama süreci değil, hızlandırılmış bir onama sürecidir. 

Hatırlar mısınız, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini getirirken millete bir söz vermiştiniz ve demiştiniz ki: “Yeni sistemle birlikte yürütme organı kanun tasarısı hazırlamayacak, kanunu da milletvekilleri hazırlayacak.” Bugüne kadar iktidar partisinin imzalarıyla tam 307 kanun teklifi Meclisimizin Genel Kurulunda görüşüldü ve kanunlaştı. Allah’ın bildiğini Allah aşkına kuldan saklamayın, sarayın bildiğini de milletten saklamayın; çıkın ve açık yüreklilikle cevap verin, bu kanunların kaçı gerçekten de imzacı milletvekilleri tarafından hazırlanmıştır? Herkes biliyor, sizler de biliyorsunuz; kanunlar milletvekilleri tarafından hazırlanması gerekirken saray bürokratları tarafından hazırlanmış ve Gazi Meclisin Genel Kuruluna sunulmuştur. Kanun tekliflerini sadece imzalamak ve “torba yasa” adı altında önümüze koymak bir yasama faaliyeti sayılamaz; bu, olsa olsa siyasi noterlik anlamına gelir. İstiklal mücadelesinde muzaffer olmuş, devlet kurmuş bu Gazi Meclis siyasal iktidarın noteri gibi görülmemeli ve tarafınızdan saygı görmeliydi. 

Gerek komisyonlarda ve gerekse Genel Kurulda, iktidar partisinin temsilcileri -ki iktidar partisi diyorum, aslında Meclisin birinci partisinin temsilcileri- millet iradesinin en iyi şekilde tecelli ettirilmesi için çalışmak yerine, önlerine konulan kanun metninin tek bir noktasını ve virgülünü değiştirmemek için mücadele vermiştir; muhalefet partilerinin kanun tekliflerinin gündeme alınmasını engellemek için de mücadele vermiştir. Öyle ki 27’nci Yasama Döneminde Meclisimize 5.317 kanun teklifi sunulmuş ancak bunların içinden muhalefete ait olan ve kanunlaşan bir tek kanun teklifinden bile bahsedebilmek mümkün değildir.


Yorum Yazın