“Bu vakıf eliyle Dışişleri Bakanlığının ticari işler yürütmesi olarak görüyorum”

CHP’li Rahmi Aşkın Türeli, ‘Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’ kanun teklifini Muhalif’e değerlendirdi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
CHP’li Rahmi Aşkın Türeli, ‘Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı’ kanun teklifini Muhalif’e değerlendirdi
Abone ol
Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kurulmasına ilişkin kanun teklifi, Dışişleri Komisyonu yerine esas komisyon olarak belirlenen Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edildi. Bütçe Komisyonunun CHP’li sözcüsü, İzmir Milletvekili Rahmi Aşkın Türeli, iç tüzük hatırlatmasıyla ‘Bu direkt olarak Dışişleri Bakanlığını ilgilendiriyor, burada konuşacağız bunu ama bu, önce Dışişleri Komisyonunda görüşülsün’ dedi. CHP, vakıf düzenlemesine verdiği Anayasa’ya aykırılık önergesinde, teklifte belirlenen amaçların tümü Dışişleri Bakanlığının görev alanına girdiğine dikkat çekerken, “Kamu kaynağı kullanacak olan Vakfın harcamaları üzerinde TBMM'nin herhangi bir olağan denetimi bulunmamaktadır. Sayıştay’ın bu harcamaları takibi ve denetimi de söz konusu değildir” dedi ve bunun hem mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile bağdaşmadığına işaret etti. Türeli, vize gelirleriyle ilgili soru işaretini, “Kafamda tam oluşmadı, vize gelirlerinin yüzde 20'si genel bütçeye aktarılıyor. Yüzde 80 içinden Dışişleri Bakanlığına gelen bir para var mı, dışişleri bütçesine, hepsi özele mi gidiyor?”

Muhalif- Özel Ankara

 CHP İzmir Milletvekili, Plan ve Bütçe Komisyonu sözcüsü Rahmi Aşkın Türeli, Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı kanun teklifini, “Bu vakıf eliyle Dışişleri Bakanlığının ticari işler yürütmesi olarak görüyorum” diye değerlendirdi. Türkiye'nin itibarını dışarıda temsil eden, diplomatik ilişkilerini yürüten bir teşkilattan söz ettiklerine dikkat çeken Türeli, teşkilatın daha iyi çalışması için böyle bir vakfa ihtiyaç olmadığını belirtti.  Vakıf üzerinde Sayıştay denetimi olmadığına dikkat çeken Türeli, “Bütçeden vakfa işte şimdi bir 10 milyon lira aktarılıyor, önümüzdeki sene ne kadar aktarıldığını bilebilir ama sonrasını nereden bilecek? O faaliyetler, oradan gelen öbür tarafa... Sayıştay denetimi bunun dışında kalıyor, TBMM denetiminin dışında. Oysa biz bütçede önümüze geldiği zaman burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan Bütçe Komisyonu olarak denetliyoruz, denetim yetkimiz var; bakıyoruz, konuşuyoruz üzerine. Bunların hepsi denetim dışı” dedi.

CHP, vakıf düzenlemesine verdiği Anayasa’ya aykırılık önergesinde, teklifte belirlenen amaçların tümü Dışişleri Bakanlığının görev alanına girdiğine dikkat çekerken, “Kamu kaynağı kullanacak olan Vakfın harcamaları üzerinde TBMM'nin herhangi bir olağan denetimi bulunmamaktadır. Sayıştay’ın bu harcamaları takibi ve denetimi de söz konusu değildir” dedi ve bunun hem mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile bağdaşmadığına işaret etti.  Türeli, vize gelirleriyle ilgili soru işaretini, “Kafamda tam oluşmadı, vize gelirlerinin yüzde 20'si genel bütçeye aktarılıyor. Yüzde 80 içinden Dışişleri Bakanlığına gelen bir para var mı, dışişleri bütçesine, hepsi özele mi gidiyor?”

 Rahmi Aşkın Türeli’nin değerlendirmeleri şöyle:   

“Bütçenin en temel ilkelerinden biri bütçede birlik ilkesi”

Bütçenin en temel ilkelerinden biri bütçede birlik ilkesi. Bütçede birlik ilkesi bütün bütçenin gelirlerinin ve giderlerinin, hepsinin bir arada, tek bir bütçe içinde yer alması esasına dayanıyor. Bu hem şeffaflık için saydamlık için gerekli hem de hesap verilebilirlik için gerekli.

Son yıllarda ortaya çıkan bir hikâye var, o da şu: Kamu vakıfları ve ajanslar. Türkiye Çevre Ajansı, Turizm Tanıtma Geliştirme Ajansı, Maarif Vakfı, Yunus Emre Vakfı, işte Antalya Diplomasi Forumu Vakfı, Yeşilay Cemiyeti, vakıf bunun gibi bir sürü cemiyet ve vakıflar kurulmaya başlandı. Fakat burada bu problem bir kere çok açık ve net olarak bütçeye, Bütçe Kanunu'na aykırı yani bütçenin içinde hazine birliği, bütçe birliği, gelirlerin ve giderlerin bir elde toplanması son derece büyük önem arz ediyor. O yüzden bakın bugün getirilen şeyin tam adı Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı, bu açıdan ciddi sıkıntılar içeriyor; bir kere söylediğim gibi açıkça bütçe ve hazine birliği ilkesine aykırıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığından bahsediyoruz. Türkiye'nin itibarını dışarıda temsil eden, diplomatik ilişkilerimizi yürüten güzide bir teşkilat. Elbette bu teşkilatın iyi çalışmasını biz de isteriz ama bunun için böyle bir vakfa ihtiyaç yok yani sonuç itibarıyla devlet içinde bütün bu işlerin hepsi yapılır. Bütçeden bu sene biz ayırmadık mı para? Dışişleri bütçesi 31 milyar 373 milyon 647 bin lira olarak bağlandı, zaten Dışişleri bütçesi var, Dışişleri Bakanlığının bir ihtiyacı varsa, herhangi bir biçimde yurt içinde ya da yurt dışında bütçeye o rakamları, o ödenekleri koymakla yükümlüyüz, hepimiz yükümlüyüz Parlamento olarak. Önümüze gelir, yetersiz bulduğumuzda biz de artırılsın deriz. Nitekim, birçok zamanda da önümüze gelen bütçelerde "Bu bütçe yeterli değildir." "Bu bütçeyle yapmak istediğiniz hizmetleri sağlayamazsınız." "Sorunları çözemezsiniz yeteri kadar." "Bu personel yetersizdir." deyip bütçe ödeneklerinin artırılmasını söylüyoruz; reddediliyor iktidar grubu tarafından ama söylüyoruz bunun olması gerektiğini. Burada teşkilatın faaliyetinin güçlendirilmesiyle hiçbir ilişkisi yok, Dışişleri Bakanlığı teşkilatıyla bir vakfın ticari işletmeyle bağlantısı yok.

 Sayıştay denetimi yok, nasıl Sayıştay denetim yapacak, nereden bilecek? En fazla neyi bilebilir Sayıştay? Bütçeden vakfa işte şimdi bir 10 milyon lira aktarılıyor, önümüzdeki sene ne kadar aktarıldığını bilebilir ama sonrasını nereden bilecek? O faaliyetler, oradan gelen öbür tarafa... Sayıştay denetimi bunun dışında kalıyor, TBMM denetiminin dışında. Oysa biz bütçede önümüze geldiği zaman burada Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan Bütçe Komisyonu olarak denetliyoruz, denetim yetkimiz var; bakıyoruz, konuşuyoruz üzerine. Bunların hepsi denetim dışı.

Böyle baktığımız zaman bütün bunlara hem biraz önce söylediğim gibi bütçe birliği açısından, hem Dışişleri Bakanlığı gibi Türkiye'nin en köklü teşkilatlarından, bakanlıklarından biri açısından ona halel getirebilecek, yarın öbür gün ticari faaliyetlerle uğraştığı için sıkıntı getirebilecek yurt içinde ya da yurt dışında bir yapının kurulmasını son derece yanlış buluyoruz. Bunu belirtmek istiyorum.

Yurt dışında taşınmaz alacak, satacak. Yarın bir yolsuzluk çıkarsa ne olacak? Ne yapacağız orada Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak? Yapmayın. Yani burada ticari faaliyetler var. Bunun içinde bir kısım insanlar ve bunlar denetime tabi değil. Bunun kendi içinde denetimi... Bakın, Sayıştay denetimi yok, TBMM denetimi yok, Bakanlık içinde olsa iç denetim olurdu, hiçbiri yok. Yarın bir yolsuzluk, bir şey çıkmış olsa ortaya, birisi kötüye kullansa yetkiyi ne yapacağız? Çünkü sadece Türkiye'de değil, yurt dışında da faaliyet gösteriyor burası.

 CHP’nin komisyonda sunduğu Anayasa’ya aykırılık önergesi şöyle:

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANLIĞINA

Görüşülmekte olan  2/2139 esas numaralı “Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanun Teklifi”’nin Anayasa’nın 160 ve 161. maddesi hükümlerine  aykırılığı dikkate alınarak Meclis İçtüzüğünün 38. maddesi gereğince gerekli işlemin yapılmasını arz ve teklif ederiz.

GEREKÇE:

Meclis İç Tüzüğünün 38. maddesi “ Komisyonlar, kendilerine havale edilen tasarı veya tekliflerin ilk önce Anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdürler. Bir komisyon, bir tasarı veya teklifin Anayasaya aykırı olduğunu gördüğü takdirde gerekçesini belirterek maddelerin müzakeresine geçmeden reddeder“ hükmünü taşımaktadır.

Anayasa’nın “Bütçe ve Kesinhesap” başlıklı maddesi;

Madde 161 –

“Kamu idarelerinin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları yıllık bütçelerle yapılır.

Malî yıl başlangıcı ile merkezi yönetim bütçesinin hazırlanması, uygulanması ve kontrolü ile yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usuller kanunla düzenlenir. Bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.

……

Merkezî yönetim kesinhesap kanunu teklifi, ilgili olduğu malî yılın sonundan başlayarak en geç altı ay sonra Cumhurbaşkanı tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulur. Sayıştay genel uygunluk bildirimini, ilişkin olduğu kesinhesap kanun teklifinin verilmesinden başlayarak en geç yetmişbeş gün içinde Meclise sunar.

Kesinhesap kanunu teklifi ve genel uygunluk bildiriminin Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olması, ilgili yıla ait Sayıştayca sonuçlandırılamamış denetim ve hesap yargılamasını önlemez ve bunların karara bağlandığı anlamına gelmez. Kesinhesap kanunu teklifi, yeni yıl bütçe kanunu teklifiyle birlikte görüşülür ve karara bağlanır.” hükmünü içermektedir.

Maddenin birinci fıkrasındaki “ Kamu idarelerinin ve kamu iktisadî teşebbüsleri dışındaki kamu tüzel kişilerinin harcamaları yıllık bütçelerle yapılır.” hükmü gereği bir kamu idaresi olan Dışişleri Bakanlığının harcamalarının yıllık bütçelerle yapılması; Anayasa’nın 160. maddesinde yer alan hüküm uyarınca da bu harcamaların Sayıştay tarafından denetlenmesi gerekmektedir.

Görüşülmekte olan  2/2139 esas numaralı “Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı Kanun Teklifi”’nde yer alan tüm düzenlemeler; Anayasa’nın 161 ve 160. maddelerini Dışişleri Bakanlığı bütçesi açısından kismi olarak uygulanmaz hale getirmektedir.

Kurulmak istenen Dışişleri Teşkilatını Güçlendirme Vakfı için teklifte belirlenen amaçların tümü Dışişleri Bakanlığının görev alanına girmektedir. Diğer bir ifadeyle vakfın amacı olarak sayılan, “Dışişleri Bakanlığı teşkilatının faaliyetlerinin güçlendirilmesi, personelin temsil kabiliyetli ve donanımlı yetiştirilmesi” bir kamu görevidir ve bu görevlerin yerine getirilmesi için Devlet bütçesinden Dışişleri Bakanlığına kaynak ayrılmaktadır.  Bu hizmetler için ayrıca bir vakfa kamu kaynağı ve olanaklarının kullandırılmasında hiçbir kamu yararı bulunmamaktadır.

Vakfın görev tanımı oldukça geniş, faaliyet alanı oldukça geniştir. Kamu kaynaklarını kullanacaktır.

Kurulmak istenen vakıf, yurt içi ve yurt dışında her türlü taşınır ve taşınmaz malı alabilecek, satabilecek, bunların kullanımını Dışişleri Bakanlığına bırakabilecek. Araba kiralayıp bunları Bakanlığa tahsis edebilecektir. Bir yandan da Bakanlığa ait taşınmazların bu vakıf tarafından değerlendirilmesine olanak sağlanmaktadır.

Bakanlık ihtiyaç duymadığı taşınmazları bu Vakfın kullanımına bırakabilecek ve Vakıf da bu taşınmazları kiralama ya da başka yöntemlerle değerlendirecektir. “Her türlü Devlet iç borçlanma senetleri ve 4749 sayılı Kanun kapsamında Hazine Müsteşarlığı Varlık Kiralama Anonim Şirketi tarafından ihraç edilen kira sertifikası, Varlık Fonu tarafından ihraç edilen her türlü bono ve kira sertifikası, hisse senedi gibi değerli belgelerden elde edilecek nema ve gelirler” vakfın gelir kaynakları arasındadır.

Vakfa yapılacak bağış ve yardımlar; Gelir Vergisi Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu hükümleri çerçevesinde gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde, gelir ve kurumlar vergisi beyannamesi üzerinde ayrıca gösterilmek şartıyla bildirilecek gelirlerden veya kurum kazancından indirilebileceğinden Vakıf;  devlet hazinesine girmesi gereken  bir kısım vergi gelirini de  kullanmış olacaktır.

Kanun teklifinde yer alan hükümlerle;

Hali hazırda 6004 sayılı Kanunun Ek 1. Maddesi uyarınca Dışişleri Bakanlığı tarafından kullanılan özel gelir kayıtlı ödeneklerin, ve gelir kaynaklarının bir kısmı bütçe sistemi dışına çıkarılmaktadır.

Kurulacak Vakıf gelirlerinden yapılan  harcamaların denetimi, mevcut kamu mali denetim sistemi yerine, Vakıf Denetleme Kurulunca yerine getirilecektir.

Kamu kaynağı kullanacak olan Vakfın harcamaları üzerinde TBMM'nin herhangi bir olağan denetimi bulunmamaktadır. Sayıştay’ın bu harcamaları takibi ve denetimi de söz konusu değildir.

 Bu durum hem mali saydamlık ve hesap verilebilirlik ilkeleri ile bağdaşmamakta hem de kamu mali yönetimi ve kontrol Kanununa, hem de Anayasa’nın 160 ve 161. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır.


Yorum Yazın