CHP Sözcüsü Yücel: Erdoğan, Anıtkabir’e gitmek yerine tarikat mensubunun cenaze törenine katıldı, önceliğinin Meclis olmadığı ortada

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
CHP Sözcüsü Yücel: Erdoğan, Anıtkabir’e gitmek yerine tarikat mensubunun cenaze törenine katıldı, önceliğinin Meclis olmadığı ortada
Abone ol
”’AKP iktidarının Taksim Meydanı alerjisi’ devam ediyor”

MYK gündemiyle ilişkin basın toplantısında konuşan Cumhuriyet Halk Partisi Sözcüsü Deniz Yücel, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Meclis’te düzenlenen Anıtkabir’e gitmek yerine nereye gitti? Bir tarikat mensubunun cenaze törenine katıldı. Sayın Erdoğan’ın önceliğinin, ulusal egemenliğin simgesi yüce Meclis olmadığını bir kez daha gördük” dedi. Erdoğan, İsmailağa’nın ölen lideri Hasan Kılıç’ın cenazesi için İstanbul’a gitmiş, ”Rabbim, ruhunu şad, mekanını cennet eylesin diyorum. Kıymetli hocamızın ailesine, yakınlarına, talebelerine ve tüm İsmailağa camiasına başsağlığı diliyorum” açıklaması yapmıştı.

İstanbul Valisi Davut Gül, 1 Mayıs kutlamasının Taksim Meydanı’nda yapılmayacağını açıklamıştı. 1 Mayıs kutlamalarının Taksim meydanında yapılmamasına da tepki gösteren Yücel, ’AKP iktidarının bir zamanlar ’Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına biz açtık’ diyerek övündüğü “Taksim Meydanı alerjisi’ görüyoruz ki devam ediyor. Ne zaman Taksim Meydanı’nda bir topluluk, toplantı ve gösteri hakkını kullansa, bunu kendi bütünlüklerine bir saldırı olarak görüyorlar. Taksim Meydanı’nda toplanan herkes, sanırsınız ki AK Parti iktidarını devirmeye yeminli” dedi.

Yücel’in konuşmasından satır başları şöyle:

”Hafta sonu başkent Ankara’da 85 milyonu ilgilendiren iki önemli miting vardı. Cumartesi günü, Türkiye Barolar Birliği ve Barolar öncülüğünde, avukatlar ’Büyük Savunma Mitingi’nde Ankara’da buluştu.

81 ilimizin baro başkanı ile binlerce avukat, yok sayılan savunma makamının sesi olmak için bir araya geldi. Hukuk fakültesinde okuyan öğrenciler kaygılı, genç avukatlar çaresiz. Avukatların ekonomik sorunları günden güne artıyor, avukatlık mesleği itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor, avukatlar şiddete uğruyor, avukatlar öldürülüyor ve bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitiren bir yargı sistemi içinde “savunma hakkı” için mücadele veriyorlar. Bu onurlu mesleği yapan ve Türkiye’nin dört bir yanından gelen meslektaşlarım, yargı bağımsızlığı, adil yargı, hukuk devleti ve avukat hakları için ’Büyük Savunma Mitingi’ndeydi.

”Adalet kavramının bekçisi avukatlar güçlü olmadıkça en çok adalet yara alır”

Güçlü savunma olmadan adalet olmaz, adalet olmazsa özgürlükler olmaz, özgürlükler olmazsa demokrasi olmaz; adaletin, özgürlüklerin ve demokrasinin olmadığı bir ülkedeyse kimse güvende yaşayamaz. İşte bu sebeple, sadece barolar, avukatlar değil, 85 milyon olarak, hep birlikte, savunmanın gücüne güç katmalıyız. Bu sorun sadece özgürlükler meselesi de değil, ekonomik düzeni de tehlikeye atan bir meseledir. Ülkedeki adalet kavramının bekçisi avukatlar güçlü olmadıkça en çok adalet yara alır. Adaletin yara aldığı bir ülkede ekonomik refahtan da bahsedemeyiz.

Hukuk düzeni bozulmuş bir ülkeye yabancı sermaye uğramaz. Hukuk düzeni bozulmuş bir ülkede kimse yatırım yapmaz. Eğer ülke ekonomisini, en derinden, asıl yara aldığı yerden, en kalıcı şekilde düzeltmek istiyorsak önce yargı bağımsızlığını sağlamakla başlamalıyız.

”Haftalardır Yargıtay Başkanı seçilemiyor, kutuplaşma ortada”

Bakın haftalardır Yargıtay Başkanı seçilemiyor. Bugün 28. Tur seçim yapıldı ve başkan tekrar seçilemedi. Çok ciddi bir kutuplaşma olduğu ortada. Siyasi görüşlerin, hukuk ve adalet kavramlarının önüne geçtiği ortada ve bu seçilememe durumunun cemaatlerin, tarikatların çatışmasından ve çekişmesinden kaynaklandığı iddia ediliyor.

Yargıtay başkanı seçilemedikçe işler aksıyor, davalar gecikiyor. Bu ülkede adalet bekleyen binlerce insan, Yargıtay’daki siyasetin gölgesinde sürdürülen güç savaşlarına kurban ediliyor. Ve daha da acısı, Türkiye’de bir yüksek mahkemenin zaten yıpranmış olan imajı, daha da yıpratılıyor.

”Yargıyı arka bahçeniz haline getirmenize müsaade vermeyeceğiz”

Bakın; camiye, kışlaya, adliyeye siyaset sokulmasının bedellerini bu ülke çok ağır ödedi. Geçmişte yaşananlardan ders çıkarmayan AK Parti iktidarını uyarıyoruz. Yargıyı arka bahçeniz haline getirmenize müsaade vermeyeceğiz.

”Öğretmenlerin durumu Yusuf Tekin denen zatın umurunda değil”

Tüm vatandaşlarımızın sahip çıkması gereken bir başka eylem ise atanmayan öğretmenlerin eylemiydi. Binlerce öğretmen yıllardır atanmayı bekliyor. Öğretmenlerin bu durumu, eğitimi tarikatların güdümünde yönlendirmeye personel Yusuf Tekin denen zatın umurunda değil!Bu Bakan, mülakatı savunacak, hatta bu konuda kendisinin karar verici olacağını söyleyecek kadar hadsiz biri…

”Mülakat dayatmasından vazgeçilmeli”

Dünyanın en önemli mesleğini yapmak için eğitim alan yüz binlerce öğretmen geleceği, bu hadsiz bakanın iki dudağının arasından çıkacak bir karara bırakılamaz. Bunu defalarca söyledik. Buradan bir kez daha söylüyoruz. Liyakatsizliğin, adamcılığın, kayırmacılığın, nepotizmin anahtarı ’mülakat dayatmasından’ derhal vazgeçilmelidir. Seçim öncesinde ’Mülakatı kaldıracağız’ diye vaatlerde bulunup, sonra ’Mülakat gibi mülakat yapacağız’ diye kıvıranlar; şimdi ’mülakatın kaldırılmayacağını’ açıkça ifade etmekten hiç utanmıyorlar, sıkılmıyorlar.

Öğretmenler kendilerine yapılan haksızlığa karşı durmak ve sorunlarını bir kez daha dile getirmek için dün Ankara Ulus meydanında yağmur altında eylem yaptı. İstekleri açık ve netti. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında mülakatsız, 68 bin atama… Cumhuriyet Halk Partisi olarak atanan, ataması yapılmayan tüm öğretmenlerimizin yanındayız. Onlar gibi biz de susmuyoruz haykırıyoruz; ’Mülakat kalksın, öğretmenler atansın’

”Erdoğan, Anıtkabir’e gitmek yerine tarikat mensubunun cenaze törenine katıldı”

Geçtiğimiz hafta, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 104’üncü kuruluş yıldönümünü büyük bir coşku ile kutladık. 23 Nisan’da Mecliste özel oturum yapıldı. Bu anlamlı günde, Anıtkabir’de yapılan törene giden tek lider Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’di.

Peki AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Meclis’te düzenlenen Anıtkabir’e gitmek yerine nereye gitti? Bir tarikat mensubunun cenaze törenine katıldı. Sayın Erdoğan’ın önceliğinin, ulusal egemenliğin simgesi yüce Meclis olmadığını bir kez daha gördük. İşte tam da bu nedenle; ülkede hangi taşı kaldırsanız altından tarikatlar ve cemaatler çıkıyor. Tam da bu nedenle, AK Parti iktidarında aklın, bilimin, fenin yerine, çoğu kez şeyhlerin, şıhların safsataları konuşuluyor.

Cemaat ve tarikatların hayatın her alanındaki etkisi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ’değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez’ nitelikteki ’laik devlet’ özelliği ile asla bağdaşmıyor.

”Eğitim, siyasi iktidarların deneme tahtası değildir”

Eğitim bir ülkenin gelişmesinin, ilerlemesinin ön koşuludur. Eğitimde ’müfredat’ da, bir ülkenin eğitim politikasının ’Anayasası’ gibidir. Eğitim politikasının içeriği, ideolojilere göre değil, evrensel değerlere göre belirlenir. Nedir bu evrensel değerler? Akıldır, bilimdir, fendir. Eğitim, siyasi iktidarların deneme tahtası değildir. Çocuklarımız, gençlerimiz, evlatlarımız da AKP’nin ’denekleri’ değildir.

Geçtiğimiz aylarda Millî Eğitim Bakanlığı’nın başındaki zata, akla, bilime, fenne, laiklik ilkesine aykırı uygulamaları sebebiyle birtakım uyarılarda bulunmuştuk. Çocuklarımızın geleceğini karartacak her adımda Cumhuriyet Halk Partisi’ni karşılarında göreceklerini söylemiştik. 2 gün önce bu zat çıkmış, yeni müfredat taslağını açıklamış. Bir de ’görüş ve önerileri’ beklediğini söylemiş…

Bir kere; müfredat diye açıkladığı metnin isminde hayır yok. Neymiş? Türkiye yüzyılı maarif bilmem nesi! Arkadaşım, Yusuf Tekin, sen kendinde misin? Sen seçim kampanyası mı yürütüyorsun? Milli Eğitim Bakanlığı mı yapıyorsun? Sen AKP’nin ’Propaganda ve Siyasi İşler Başkanı’ mısın? Milli Eğitim bakanı mısın?  Senin işgal ettiğin Millî Eğitim Bakanlığı’nın başında ’milli’ var. Senin neren milli Allah aşkın? Tarikatlara Sivil Toplum Kuruluşu diyen bir adamsın. Sen değil misin başımıza ucube ÇEDES Projesini çıkaran?

”Müfredattan çıkarılması gereken evrim teorisi değil, bu karanlık zihniyetin bakış açısı”

İçinde cumhuriyet ruhu olmayan, çağdaş ve bilimsel eğitimin zerresini barındırmayan, yüzünü medeniyete dönmüş, aydınlık bir Türkiye vizyonunun eser bulunmayan ve Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği ’fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller’ yetiştirecek anlayışla taban tabana zıt bu müfredat taslağı derhal geri çekilmelidir. Aslında değişmesi gereken sadece müfredat değil, Millî Eğitim Bakanlığı’nın başındaki zattır. Müfredattan çıkarılması gereken türev, integral yada evrim teorisi değil, bu karanlık zihniyetin bakış açısıdır.

”Taslak derhal geri çekilmeli”

Cemaatleri, sivil toplum örgütü olarak gören MEB’in başındaki zatın uygulamaya koyduğu her proje; araştırma, sorgulama, eleştiri gibi kavramlardan uzak. Ders kitaplarındaki sadeleştirme ve basitleştirme uygulamalarının; bilhassa bilim, matematik, felsefe, tarih ve sanat derslerinde yoğunlaşması da dikkat çekici.

MEB, milyonlarca çocuğumuzun geleceğini etkileyecek müfredatı, bir siyasi parti programı gibi yazmıştır. O yüzden bu taslak derhal geri çekilmeli, eğitimin tüm paydaşlarının dahil olduğu, bilimsel, nitelikli ve çocuklarımızın çağdaş dünya ile rekabet edebilecek seviyede; kaliteli bir eğitim alabilecekleri bir müfredat çalışması yeniden yapılmalıdır. ’Yaptım oldu’ anlayışıyla eğitime darbe vurulamaz.

”ABD İnsan Hakları raporunda İsrail’in insan hakları ihlali yapıp yapmadığı henüz tespit edilememiş(!)”

Geçtiğimiz hafta, Amerika Birleşik Devletleri 2023 İnsan Hakları Raporu yayınlandı. Tabii, ABD’nin insan haklarına ne kadar saygılı olduğunu, insan hakları ihlallerinden ne kadar sakındığını, insan hakları sicilinin son derece temiz olduğunu bildiğimiz için biz de raporu sabırsızlıkla bekledik(!)

Raporun sunumunu, Gazze Soykırımı başladığı sırada İsrail’e giden ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken yaptı. Raporda, tek iki ülke eleştirilmiyor. ABD ve tabii ki biricik kardeşi İsrail… Tüm dünyanın gözü önünde çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden bombalayan İsrail’in insan hakları ihlali yapıp yapmadığı, bu rapora göre henüz tespit edilememiş, incelemeler devam ediyormuş. Zenginliklerini Afrikalı siyahilerin kan ve kemikleri üzerine kuran, demokrasi vadiyle ayak bastığı topraklara ölümden başka bir şey getirmeyen ABD, insan hakları raporu yayınlayacağına önce kendi siciline bakmalıdır.

”Sığınmacı sorununun çözümünde Türkiye, bir taşeron ülke olarak görülmemeli”

Almanya Cumhurbaşkanı Walter Steinmeier geçtiğimiz hafta Türkiye’deydi. 3 günlük ziyareti kapsamında belediye başkanlarımız ve genel başkanımız Sayın Özgür Özel’le de temaslarda bulunan Alman Cumhurbaşkanı’na Genel Başkanımızca iletilen en önemli konulardan biri Türkiye’de bulunan sığınmacı ve düzensiz göçmen sorunuydu.’Türkiye’nin mevcut yönetimine para verelim, onlar da Suriyeli ve Afgan sığınmacıları durdursun’ anlayışını reddettiğimizi, Sığınmacı sorununun çözümünde Türkiye’nin bir taşeron ülke olarak görülmemesi gerektiğini; bu sorunun çözümü için Avrupa’nın Orta Doğu barışına katkı koyması gerektiğini kendilerine ilettik.

Vize sorunu

Türkiye Cumhuriyeti pasaportu bugün ne yazık ki; değersiz demek istemiyorum ama dünyanın en geçersiz pasaportu durumunda. Saygın bilim insanlarımız, sanatçılarımız, iş insanlarımız, gençlerimiz hiçbir ülkeden vize alamıyor. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel’in Almanya Cumhurbaşkanı’na ilettiği bir başka önemli konu ise bu vize sorununun çözülmesidir.

Oktay Saral’a montajlı fotoğraf tepkisi

AKP, gerek genel seçimde; gerek de yerel seçimde sürdürdüğü iftira siyasetine devam etmekte kararlı… Montajlı videolardan sonra, ortaya şimdi de montajlı fotoğraflar çıktı... Seçim yenilgisinden sonra hala toparlanamayan AKP; halkın parasıyla sürdürdükleri şatafat ayyuka çıkınca çareyi tekrar ’yalan ve iftira’ yöntemlerine başvurmakta buldu. Seyhan Belediye Başkanımız Oya Tekin’e sosyal medya üzerinden montaj fotoğraflarla saldıran ve hedef gösteren ahlaksız; hala Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı olarak görev yapmakta. Sayın Cumhurbaşkanı, bu başdanışmanı derhal görevden almalıdır. Afyon’da belediye binasına böcek koyanlar da, Sayın Oya Tekin’e iftira atmak için fotoğrafa eklemeler yapanlar da, pek çok yerde belediye hizmetlerine darbe vurmaya çalışanlar da hesap verecek…

”Montajlarınızdan, yalanlarınızdan, iftiralarınızdan bu halk bıktı usandı ”

AKP’lileri uyaralım. Sizin montajlarınızdan, yalanlarınızdan, iftiralarınızdan bu halk bıktı usandı artık. Aziz Türk milleti, sağduyusuyla bütün gerçekleri görüyor. Nasıl ki 31 Mart’ta bunu tüm Türkiye’de sandıklar açıldığında gösterdiyse; ilk genel seçimde daha etkili bir şekilde yeniden gösterecek.

31 Mart Yerel seçimlerindeki yenilginin hazımsızlığı; AKP’ye artık halka düşmanlık yaptıracak düzeye geldi. AKP’den CHP’ye geçen belediyelerde; merkezi hükümete bağlı resmi kurumlar eliyle, yeni seçilen CHP’li Belediye başkanının halka hizmet etmesini engellemeye yönelik çalışmalar devam ediyor. Geçen hafta da söyledik. Bu soygunu ifşa edeceğiz.

”Aladağ Belediyesi, CHP’ye geçti, AFAD da kamyonları geri çekti”

Belediyeler üzerinden nasıl bir yağma düzeni oluşturduklarını tek tek ortaya çıkaracağız. Adana Aladağ Belediyesi, AKP’deyken, AFAD tarafından Aladağ Belediyesine 3 adet kamyon tahsis edilmiş. Seçim oldu, Aladağ Belediyesi, CHP’ye geçti, AFAD da kamyonları geri çekti. Çünkü AK Parti zihniyetinde, oy yoksa kamyon da yok.

”Ümraniye Belediyesi 2 hizmet aracını, çekicilerle geri aldı”

Bir benzer hikâye daha... İstanbul Ümraniye Belediyesi, Çorum Oğuzlar Belediyesi’ne 2 yıl önce 2 hizmet aracı göndermişti. Oğuzlar Belediyesi CHP’ye geçti, Ümraniye Belediyesi 2 hizmet aracını, çekicilerle geri aldı. Çünkü AK Parti zihniyetinde, oy yoksa hizmet yok.Yahu asıl amaç vatandaşa hizmet değil mi? Siz değil misiniz ’Bu millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik’ diye seçim meydanlarında naralar atan... Belediye el değiştirse de, halk aynı halk değil mi?

31 Mart seçimi sadece lüks ve şatafatı, yolsuzlukları ortaya çıkarmadı, AKP’nin sözde hizmet anlayışını da ortaya çıkardı. AKP’nin hizmet anlayışı halka hizmet değil, bizden olana hizmet anlayışıdır. 22 yıldır dillerinden düşürmedikleri ’Milletin hizmetkarıyız’, ’bizimki hizmet sevdası’ gibi boş laflarının artık halkımız üstünde hiçbir inandırıcılığı kalmamıştır.

”Yunusemre Belediyesi’nin binası ve başkanlık makam odasındaki şatafatın faturası 4 milyon dolar”

Manisa Belediyelerine de değinmek istiyorum. Manisa’daki belediyeler CHP’ye geçince büyük bir telaşla kasayı boşaltanlar mı dersiniz, şatafatlı oyma kapılar mı dersiniz, altın varaklı makam odaları mı dersiniz, ne ararsanız var... 10 yıldır AKP’nin yönettiği ve son seçimde CHP’ye geçen Manisa Yunusemre Belediyesi’nin yeni binası ve başkanlık makam odasındaki şatafatın faturası tam 4 milyon dolar!

Makam odası da altın varaklı mobilya ve süslemelerle döşetilmiş. ’İtibardan tasarruf olmaz’ anlayışının üstüne koca bir saray diken tek adam ve oymalı kapılardan geçmeye alışmış, altın varaksız koltuklarda oturamayan, jakuzisiz güne başlayamayan, tek adama bağlı belediye başkanları...

”15 milyon liralık aracıyla, 10 bin lira maaş alan emeklilere hava atan şahıs”

Biraz da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın başındaki şahıstan bahsedelim. Ali Erbaş’ın, Irak ziyareti sırasında muhabirin sorduğu Arapça soruyu anlamaması zaten gündemde… Ama Ali Erbaş ile ilişkin bizim öncelikli gündemimiz bu değil. Atatürk’ün adını hiçbir hutbede anmayan, camilerde siyasi mesajlar veren, yolsuzluklara ses çıkarmayan, israf sofraları kuran bir kişi bu… Alçakgönüllü olmak yerine kibir sahibi olan bir Diyanet Başkanı, 15 milyon liralık aracıyla, 10 bin lira maaş alan emeklilere hava atan bir şahıs, Diyanet’in bütçesini, kendi kişisel banka hesabı gibi kullanan bir şahıs… Her adımı hatalı, her sözü yanlış, her tavrı çirkin. Bu kadar rezalet varken Arapça bilmemesi devede kulak kalıyor.

”Bir Diyanet İşleri Başkanı’nın 6 makam aracı olur mu?”

Bu adam sadece yalancı değil ki. Mustafa Kemal Atatürk ve cumhuriyet karşıtı, müsrif, kibirli, şatafat düşkünü bir şahıs… Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu kurumun başında, ama onun adını bile söyleyemeyecek kadar saygısız. Yahu bir Diyanet İşleri Başkanı’nın 6 makam aracı olur mu? Bu zatın o makamda bir dakika bile oturmaması lazım zaten.

”’CHP’li belediyeler ayyaşların emrinde’ diye haber yapıldı”

Geçtiğimiz günlerde gazete olduğu iddia edilen bir kağıt parçası, orduevleri üzerinden Türk Silahlı Kuvvetlerini hedef gösterdi. Neymiş orduevlerinde alkol satılıyormuş. Ardından aynı karanlık zihniyetin temsilcisi, gazete demeye dilimin varmadığı bir başka paçavra, ’CHP’li belediyeler ayyaşların emrinde’ diye haber yaptı.

Buradan açıkça ilan ediyoruz, insanların özgürlüklerine, yaşam tarzlarına müdahale eden bu anlayışa geçit vermeyeceğiz. TSK’yı hedef alan, itibarsızlaştırmaya çalışan, belediyelerimizi karalayan, hedef gösteren, onların başarılarını ört bas etmeye personel bu kirli ve karanlık zihniyetin topluma kin ve nefret tohumları ekmesine de, sessiz kalmayacağız.

”Enflasyon canavarı her geçen gün daha da büyüyor”

Edirne’den Kars’a, her kentimizde, her kesimin iliklerine kadar hissettiği büyük bir yangın var.Bu yangının adı hayat pahalılığı… Ülkemizde ekonomik krizin beraberinde getirdiği hayat pahalılığı artık her geçen gün büyüyen ve önü alınamaz bir sorun haline geldi. İktidara geldiklerinde giydiklerini iddia ettikleri o sözde ’ateşten gömleğin’ düğmelerini, anlaşılan baştan yanlış iliklediler. Boşa koysalar dolmuyor, doluya koysalar almıyor, yarattıkları enflasyon canavarı her geçen gün daha da büyüyor.

Bundan iki hafta önce Merkez Bankasının KKM ödemelerini üstlendikten sonra, açıkladığı tarihi zararın vatandaş üstünde yaratacağı olumsuzluklara dikkat çekmiştik. Merkez Bankası geçtiğimiz haftalarda 820 milyar liralık zarar açıklamıştı. Bu zararın kaynağı Kur Korumalı Mevduat hesapları…Ekonomist olduğunu iddia eden bir Cumhurbaşkanının ve gözlerinden ışık saçan eski hazine bakanının ülkemize hediyesi işte bu.

”Gelir dağılımdaki adaletsizliğin arttığı gün gibi ortada”

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin uygulanmaya başlamasından itibaren; gelir dağılımdaki adaletsizliğin arttığı gün gibi ortada. AKP’nin uyguladığı ekonomi politikaları sebebiyle, gelir dağılımında; ücretliler ve bağımlı sınıflar aleyhine bozulmalar yaşanıyor. Küçük esnaf, devlet desteğinden yoksun. Krizin faturasını bütün ağırlığıyla hisseden küçük esnafımızın, teşvik, destek ve hibe krediler yoluyla desteklenmesi gerekir. Halktan kopmuş olan iktidarın; neo-liberal ekonomi politikaları uygulamadaki ısrar ve inadı yüzünden esnaf kepenk kapatıyor.Hal böyleyken vatandaşın omuzlarındaki ekonomik yükü bir nebze olsun hafifletmek için; Grup Başkanvekillerimiz Ali Mahir Başarır, Gökhan Günaydın ve Murat Emir, enflasyon sebebiyle asgari ücretin 3 ayda bir güncellenmesi, en düşük emekli maaşının asgari ücret düzeyine yükseltilmesi,Ve küçük esnafa destek verilmesine yönelik düzenlemelerin olduğu yasa teklifini Meclis’e sundu.Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu teklifle hedefimiz; asgari ücretle personel işçilerin satın alma gücünün korunması, en düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyine çıkarılmasını ve küçük esnafın üzerindeki vergi yükünü Hazine desteğiyle azaltılmasıdır.

”Çiftçileri devamlı mağdur eden tarım politikaları değiştirilmeli”

Küçük esnafın hali ortada, çiftçilerimizin durumu da farklı değil… Rize, Artvin, Trabzon ve Giresun İl Başkanlarımız geçen hafta açıklama yaptı ve hükumeti uyardı, ’Çay üreticilerini mağdur etmeyin’ dediler. Biz de tekrarlıyoruz, 2024 yaş çay alım fiyatı en az 25 lira, destekleme primi de 3 lira olmalıdır. Çiftçileri devamlı mağdur eden, gelir kaybına neden olan tarım politikaları hızla değiştirilmeli, düzeltilmelidir.

Taksim’de 1 Mayıs töreninin yasaklanması

Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, son grup toplantımızda 1 Mayıs için açık çağrısını yapmıştı.Sayın Genel Başkanımızın kefaletinde, işçilerle birlikte bir şahsın bile burnu kanamadan, kanlı 1 Mayısların yasına, matemine yakışan şekilde Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs’ta işçi ve emekçilerimiz için toplanacağız dedik. Ve bugün beklenen açıklama geldi… Taksim Meydanı 1 Mayıs törenlerine kapatıldı. Taksim’de 1 Mayıs mitingi yapılırsa trafik aksarmış, Taksim 1 Mayıs’a uygun değilmiş, terör riski varmış...

Buradan AK Parti hükümetine soruyoruz:

Siz kararlarınızı terör örgütlerinin tehditlerine göre mi belirliyorsunuz? Siz güvenlik önlemi alamayacak ve işçisini, emekçisini koruyamayacak kadar aciz misiniz? Yoksa Türkiye’deki yasal sendikaları ve siyasi partileri terör örgütü olarak mı görüyorsunuz? Taksim’den neden bu kadar korkuyorsunuz?

”’AKP iktidarının Taksim Meydanı alerjisi’ devam ediyor”

Biz Taksim’den vazgeçmiyoruz. Genel Başkanımız Sayın Özgür Özel, İçişleri Bakanını arayarak, Taksim kararının gözden geçirilmesini istedi. ’Biz parti olarak teminat veriyoruz, sorunsuz geçecek’ dedi. Peki biz bu güvenceyi verirken; yurt içindeki güvenlik teşkilatının en üstündeki isim bu güvenceyi neden veremiyor?

AKP iktidarının bir zamanlar “Taksim’i 1 Mayıs kutlamalarına biz açtık” diyerek övündüğü “Taksim Meydanı alerjisi” görüyoruz ki devam ediyor. Taksim Meydanı, AK Parti iktidarı için bir travma… Ne zaman Taksim Meydanı’nda bir topluluk, toplantı ve gösteri hakkını kullansa, bunu kendi bütünlüklerine bir saldırı olarak görüyorlar. Taksim Meydanı’nda toplanan herkes, sanırsınız ki AK Parti iktidarını devirmeye yeminli. Oysa Taksim Meydanı, hak arayan herkesin istediğinde çıkıp hakkını aradığı bir yer ve AK Parti de; hak arayanların can güvenliğini sağlamak zorunda olan iktidardır. Ama nasıl? Polisle, Jandarma’yla, TOMA’yla, tazyikli suyla demokratik hakkını kullananlara kuvvet kullanarak değil; toplantı ve gösteri hakkını kullanan topluluklara, Taksim Meydanı’nı elverişli hale getirerek…

31 Mart yerel seçimlerinin birinci partisi olarak açık çağrımızdır: Sayın Genel Başkanımızın da dediği gibi, ’Emekçilerin elini havada bırakmayın’, Taksim Meydanı’nı 1 Mayıs’a açmaktan korkmayın!”

AYM, Taksim’in 1 Mayıs’a kapatılmasını hak ihlali saydı: ”Taksim işçi ve emekçilerin ortak hafızası, kuşaklar boyunca aktarmalı”

Anayasa Mahkemesi (AYM), 2014 ve 2015 yılında 1 Mayıs kutlamalarının Taksim Meydanı’nda yapılmasının Valilik kararıyla engellenmesini hak ihlali saydı. “Toplantı ve gösteri yürüyüşü” düzenleme hakkının ihlal edildiğine hükmeden Yüksek Mahkeme, başvuruculara 18’er bin lira tazminat ödenmesine karar verdi. Kararında, Taksim’in işçi ve emekçilerin ”ortak hafızası” ve ”sembolik değeri” olduğuna vurgu yapan AYM, ”Kendisini o kültürün bir parçası olarak gören her şahsın 1 Mayıs günlerinde Taksim Meydanı’nın ifade ettiği anlamı doğrudan tecrübe etmek ve edindiği tecrübeyi kuşaklar boyunca aktarmak için burada bulunma hakkı vardır” dedi.

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) ile Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), 2014 ve 2015 yılları 1 Mayıs İşçi Bayramı kutlamalarının Taksim’de yapılmasını engelleyen Valilik kararlarını AYM’ye taşımıştı. AYM, 2016 yılında yapılan başvuruları gündemine alarak 7 yıl sonra karara bağlamış, karar 15 Aralık 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmıştı.


Yorum Yazın