Biraz Dilek Gürsoy, biraz Nilay Örnek...

Bir doz Brand Week İstanbul

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Bir doz Brand Week İstanbul
Abone ol
11. kez iş ve markalar dünyasını bir araya getiren Brand Week İstanbul’un bu yılki teması ‘Yeniden düşün. Yeniden yarat. Yeniden inşa et.’idi. İçerikte bahsetmek istediğim kişiler ise etkinlikte konuşmacı olarak yer alan Dilek Gürsoy ve Nilay Örnek…

Oğuz Büber - Muhalif Özel

Brand Week Istanbul’u kısaca ifade etmek gerekirse marka ve pazarlama etkinliği diyebiliriz.  

Platformun kendini detaylı olarak tanımlaması ise şöyle:

“Brand Week Istanbul dünyanın önde gelen marka, pazarlama, reklam, iletişim, teknoloji ve düşünce liderlerinin bir araya geldiği, bu alanlardaki en güncel ve önemli isimleri ve projeleri, ilham verici özel etkinliklerde buluşturmayı hedefleyen bir platform.”

Platformun ‘yılın en ilham verici haftası’ dediği hafta boyunca etkinlikte; konferanslar, workshoplar, forumlar, seminerler, konserler, sergiler v.b. daha bir çok aktivite gerçekleştiriliyor.

Sektörle çok alakam yok dolayısıyla etkinlik hakkında da çok bilgim yok diyenlerdenseniz güncel haberlerden de bir bilgi paylaşarak hafızanızı yoklayayım.

Bu yıl 6-10 Kasım tarihleri arasında Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen etkinliğin sponsorlarından birisi TOGG’du.

TOGG sonradan sosyal medyada yaşanan tartışmalardan dolayı organizasyondan çekilme kararı aldığını duyurdu. Çoğu kişiye göre ise çekilmelerinin sebebi Gazeteci Fatih Altaylı’nın etkinlikte konuşmacı olmasıydı.  

‘Aaa o etkinlik bu muydu?’ diyecek olabilirsiniz. Böyle bir hatırlatma yapmak istedim.

 

Gelelim etkinliğin içerik kısmına…

Brand Week İstanbul’un katılım fiyatlarının ortalamanın çok üzerinde olduğu düşünülüyor. Haliyle etkinlikte yer alan konferansların tüm detaylarını da paylaşmak istemiyorum. Katılımcıların bir ayrıcalığı olması düşüncesinden hareketle.

Bahsetmek istediğim iki isimden ilki Türk kökenli Alman kalp cerrahı Dilek Gürsoy. Gürsoy aynı zamanda Avrupa’da yapay kalp nakli gerçekleştiren ilk kadın cerrah.  

Dilek Gürsoy, Brand Week’de ‘Sana bir kalp verdim: Bir cerrahın hayalleri, hedefleri’ başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi. 

 

 

Konuşmasında, kalp araştırmalarının teknik ve bilimsel kısmıyla ilgili de bilgiler paylaştı ancak benim paylaşmak istediğim kısım daha çok Gürsoy’un mesleği yapma motivasyonu ile ilgili anlattıklarıydı.

Yapay kalp araştırmaları alanının çok özel bir alan olduğunu belirten Gürsoy bir çağrıda bulundu. Meslektaşlarından ‘bilmiyorlarsa, anlamıyorlarsa’ bu alandan uzak durmalarını istedi. Gürsoy ifadelerinin geri kalan kısmında da şunları söyledi:

“Sonuçta biz bir hasta için uğraşıyoruz. Dün öğrendim bugün de yaptım diye bir olay değil. Ben bu işin içerisinde 20 seneden beri varım. Çok büyük bir tecrübe gerektiriyor. Sadece okumakla yazmakla değil, pratik de gerekiyor. Hastayla, aileyle görüşmek onların dertlerini dinlemek, problemlerini dinlemek çok çok önemli. Dediğim gibi dünden bugüne olan şeyler değil bunlar.  

“Eğer bir işi iyi yapıyorsanız; onu konuşmak ve anlatmak zorundasınız”

Egonun ameliyat masaları için çok büyük bir problem olduğunu söyleyen Gürsoy, “Çoğu kişi üniversite profesörü ama böyle ameliyatları tatmamış olabilirler. Tatmış gibi davrananlar çok bizim meslekte. Bunları seçmek ve uzak tutmak da bizim görevimiz. Söylemekten de hiç gocunmuyorum. Eğer bir işi iyi yapıyorsanız; onu konuşmak ve anlatmak zorundasınız.” derken “Ama aynı şekilde bunun arkasını doldurabilmeniz gerekir. Ben bunun ikisini de becerebiliyorum. Hem yapıyorum, hem de arkasını dolduruyorum. Hiç merak etmeyin.” diyerek alandaki iddiasını ortaya koydu.  

Herkesin hayalleri olduğunu belirten başarılı doktor, “Benim de hayallerim vardı. Küçükken doktor olmak istiyordum, oldum. Annem 47 sene Almanya’da fabrikada çalıştı, emekli şimdi. Ne işle uğraştığınız çok önemli değil dediğim gibi, dürüstlük çok önemli. Sonuçta doktor olarak memnun etmek zorunda olduğunuz kişi hasta. Ne hocanız, ne öğrencileriniz, ne de başka kimse. Yani hasta orada olunca başarılı oluyorsunuz. Ve hayallerinizden de fazlasına ulaşabiliyorsunuz.” dedi.

 

“Forbes’a kapak oldum. Ama önemli mi? E biraz hava oluyor tabii ki“

Gürsoy konuşmasını dünyaca ünlü dergi Forbes’a kapak olmasına değinerek bitirdi:  

“Evet geçen sene Forbes’a kapak oldum. Ama önemli mi? E biraz hava oluyor tabii ki ama yine de yaptığınız işin verimli olması çok önemli. Karakterin düzgün olması, dürüst olmak ve hiç kimseyi ezmeden bir yerlere gelmek çok çok önemli. Benim de buralara gelmemin sebebi dürüstlük ve vicdan.”

Diğer değinmek istediğim kişi ise etkinliğe podcast yayıncısı kimliği ile katılan gazeteci ve yazar Nilay Örnek.

Örnek’in ‘Nasıl Olunur?’ isimli bir podcast serisi var. Programın ne olduğunu benim açıklamama gerek yok çünkü söyleşide ilk konuşulan ve benim de içeriğe dahil etmek istediğim kısım tam da burası.

‘Vasata karşı yeni bir mecra inşa etmek’ isimli oturumda Örnek’e sorular yöneltecek kişi ise çok sevdiğim sunucu Yekta Kopan’dı. 

 

Deneyimli sunucu söyleşinin girizgahında şu ifadelere yer verdi:

“Sana çok sorulmuştur. Belki de en çok şu sorulmuştur: ‘Nasıl olunur?’. Bu çok sorulmuştur. Konuklarını nasıl seçiyorsun, nasıl hazırlanıyorsun, en sevdiğin bölüm var mı, yok mu gibi? Ben başka bir yerden girmek istiyorum. Şimdi hız çağındayız, haz çağındayız, hacim çağındayız. Sen bu işi yaparken; hızı da, oradan doğacak hazzı da, ve buradan oluşacak hacmi de önemsemeden; içeriği düşündün, birazcık eski denilebilecek ses hafızasını düşündün ve en önemlisi bence dinleyenin de zekasını düşündün. Dinleyene bir zeka üstünlüğü dayatmadın. Eşitlerin paylaşımı halinde bu sohbeti yürüttün. Konukların, sen ve dinleyen üç kişi vardı masada hep.”  

Kısaca özetlemek gerekirse; Kopan çağın gerisinde kaldığı düşünülen ve oldukça zor bir alanda Örnek’in nasıl bunları başarabildiğini sormak istemişti.  

 

“Hız çağında, gösteriş ve gösterim çağında; yani suret çağındayız“

Örnek ise içtenlikle şöyle yanıt verdi:

“Dinleyenlerimle çok iyi arkadaş olacağımı söylüyorum çoğunlukla, çünkü dinlemek de emek istiyor. Dediğin gibi hız çağında, gösteriş ve gösterim çağında; yani suret çağındayız. Her şeyi göstererek görerek yaşadığımız, çok hızlı her şeyin popülarize edildiği bir çağda tersini yapa yapa bir dinleyici kitlesi oluşturmak zor, ama oldu mu da güzel oluyor. 

 

“3 dakikalık şarkının bile ileri alınarak dinlendiği bir çağda kolay tüketilebilir konular işlemiyor olmak kolay değil”

Başarılı podcast yayıncısı çok sık değindiği bir örneğe yer vererek konuşmasına şöyle devam etti:

“3 dakikalık şarkının bile ileri alınarak dinlendiği her konuşmanın çarpı 3 hızla dinlenmeye başlandığı, hatta izlenmeye başlandığı bir çağda 1.5-2 saat, hatta 2 saati geçen yayınlar yapmak; bazen öyle kolay tüketilebilir konular işlemiyor olmak, popüler konular işlesek bile derinine inmek kolay şeyler değil. Ama bunu yapmaya çalışıyorum, inadına yapmaya çalışıyorum, kim ne derse desin. Bir de dinleyiciye tüketici diyorsak; tüketicinin de aklına, fikrine, entellektüel birikimine, her şeyi bırakalım konu özelinde çok bir birikimi olmasa bile onu öğrenmeye hevesli, faydalanmaya açık, kendini geliştirmeye açık bir dinleyici kitlesi de yaratmış oluyorsunuz. Her şey bir yana yine biz gülerek konuşuyoruz, sohbetle konuşuyoruz. Bütün bu ağır konuları bir bilgi empozesi yapmadan aktarıyoruz.  

“Hadi birlikte öğrenelim duygusu yaratıyoruz”

Şimdi öyle de bir çağda yaşıyoruz ki, yine çağın tanımı yaparsak; bilgiyi insanlar pek çok şeyi kullandıkları gibi iktidar olarak kullanıyorlar. Bir şey bilmek de bir güç ve iktidar ya. Bunu yapmadan hafif hafif yapmaya çalışıyoruz. Yani çok ağır bir konuyu bile ‘siz bilmiyorsunuz, biz biliyoruz’ tavrıyla konuşmayız. Dinleyici bunu bilir. ‘Hadi birlikte öğrenelim’ duygusu yaratıyoruz. O heyecan ve merak yer alıyor içerisinde. ‘Bunu hayatımıza nasıl geçirebiliriz gündelik hayatımıza’ düşüncesi var.”

Brand Week’te olmanın ve kendisine teklif gelmesinin hoşuna gittiğini söyleyen Örnek, “Bu kadar şeye rağmen bir marka dört yıl içerisinde oluştuysa bu dinleyici ile birlikte yürüme ve inadına yürüme, bugünün değerlerine rağmen tersine yürümenin sonucu. Artık zekan varsa neyin popüler olabileceğini, neyin ‘like’ (beğeni) alabileceğini, neyin değer görebileceğini biliyorsun. Bugünlerde çok skandal olan mesela Instagram karakterleri var ve onlar pek çok yayına da çıkmışlar. Sen biliyorsun ki yayıncı olarak, bir haberci olarak, bunca yılın da birikimi var. Çok reyting alabilir, çok izlenir, çok dinlenir. Ama bir tercih yapıyorsun…” diyor. 


Yorum Yazın