Mustafa Tiğrek yazdı:

Bir aşk hikayesinden, gerçek belediyeciliğe…

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Bir aşk hikayesinden, gerçek belediyeciliğe…
Abone ol

Önceki yerel seçimler (2019) çok daha renkli ve heyecanlıydı. Film tadındaydı. Aşk, gerilim, aksiyon, gizem … Yok yoktu.

Bu seçim bir devam filmi gibi. Sıkıcı ve sönük olan çoğu devam filminin kaderine ortak sanki. Filmi yarıda bırakıp çıkasınız var.

2019’da AKP’nin seçim şarkısı “Bizimkisi bir aşk hikayesi”ydi.

İstanbul’un her yerinde direklerde, reklam panolarında; Üzerinde kocaman harflerle “İstanbul bizim için/ Bir aşk hikayesi” yazan afişlerde, Binali Yıldırım ve Erdoğan’ın mütebessim portreleri halen gözümün önündedir

“İstanbul bizim için” maviyle, “Bir aşk hikayesi” kırmızıyla yazıldığından vurgulanan ve akılda kalan “Bir aşk hikayesi” oluyordu.

Neyse ki CHP, böyle bir afiş kullanmadı. İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu’nun portrelerinin yer aldığı afişlerin üzerinde “Bir Aşk hikayesi” yazıyor olsaydı; Kılıçdaroğlu’nu ‘seccadeye basmış Kılıçdaroğlu’ndan beter ederlerdi. Onlara da yakışmazdı zaten. Yıldırım ve Erdoğan’a yakışmıştı.

Biz seçmenler de bazen izleyici, bazen figüran olarak meydanlarda, seçim sandıklarında bize biçilen role kaptırmıştık kendimizi.

Şimdi Türkiye Çevre ve Şehircilik İklim Bakanı, o seçimde AKP’nin Ankara adayı olan Mehmet Özhaseki, CHP’nin kazanması ihtimaline karşı Ankaralıları uyarmıştı. “Allah korusun, evine su parasını getiren tahsildarın militan olduğunu bir düşünün. Başımıza gelecek felaketleri bir düşünün." demişti.

Bu aksiyon değilse, gerilim değilse, nedir? Üstelik ucu açık. Başınıza şu gelir bu gelir… diye sizi kısıtlayıp yönlendirmiyor. Hayal gücünüzü tetikleyip, gerisini size bırakıyor.

“CHP’li Mansur Yavaş’ın sahte senet skandalı!” gibi haberler “yan hikâye” örneğidir.

Alevi Bektaşi dernekleriyle gerçekleşen “Can’larla Buluşma” programına katılan Binali Yıldırım, Alevilere şirin gözükmek için “Adımda Ali var.” demişti.

Müteahhitlerle yaptığı toplantıda da “Adımda ‘Bina’ var” demiş olması muhtemeldir.  Bunlar da aralara serpiştirilmiş ufak tefek lezzetler olarak düşünülebilir.

Sonradan Mansur Yavaş ‘sahte senet’ davasından beraat etmiş olsa da önemli değil. Seçim sürecinde bir yan hikâye olarak işlevini yerine getirmiştir.

***
Filmin sonuna gelmişiz. Tüm olaylar ve anlatılar tamamlanmıştır. Seyirci veya seçmen olarak gidip oyumuzu kullanmışız... Yani birazdan ışıklar yanacak, yavaş yavaş salonu terk edeceğiz.

Öyle olmuyor tabii.

Bazen film bitti sanırsınız ama olay son anda bir tırmanışa daha geçer, son birkaç dakikada, filme eşdeğer bir heyecan dalgası daha oluşur. Kotarılması zor bir tekniktir lakin iyi kotarılırsa, tadından yenmez.

“Hiç bir şey olmasa bile kesin bir şey oldu” repliğiyle İstanbul seçimi (sadece bir bölümü) iptal edilir. Film daha bitmemişti yani.

Bu uzatma döneminde Twitter hesabından uyarılarda bulunan Melih Gökçek, Ekrem İmamoğlu'nun seçilmesi durumunda PKK sevici HDP'lileri işe yerleştireceğini hatırlatarak, "Seçimi CHP kazanırsa, İSPARK HDP'ye verilecek. İlk sokak hareketinde de hedeflerini gösterecekler." demişti.

Alın size aksiyon, alın size gerilim!

İmamoğlu’nun “Vali’ye it dedi” meselesi de bu uzatma döneminin yan hikâyesidir.

Gazeteler, televizyonlar günlerce “Flaş haber”, “Şok haber” diye haber yaptılar

“Ben ‘Vali basitlik yapmıştır’ dedim” diyen İmamoğlu’na karşılık, “Hayır, it dedin” diye ısrar eden geniş bir cephe vardır. Erdoğan ve Soylu’nun da açıklamaları bu yöndedir.

İt dedi- it demedi ikilemi “merak” unsuru olarak seçimdeki yerini almıştır.

Basın-yayında spin-off (yan ürün) diye adlandırılan bir teknik vardır. Orijinal yapımın içerisinden bir bölüm ya da karakter alınarak genişletilip yeni bir yayına dönüştürülür. “Valiye ‘it’ dedi” meselesi spin-off olarak güzel bir tiyatro oyununa dönüşme potansiyeline sahiptir.

Seyirci-seçmen 15 bin farkla alınan sonuçtan memnun, salonu terk etmeye hazırlanırken, seçimin tekrarlanması sonucu 800 bine çıkan fark; seyirciye- seçmene altın bir final armağan etmiştir.

***
Bu seçimin “devam filmi” olarak tanımlanmasının somut dayanakları vardır. Her şeyden önce; çoğu devam filmi gibi sıkıcı ve heyecansızdır.

Ayrıca, önceki seçimden kalan yanıtlanmamış sorular vardır.

Bir filmin devamı planlanıyorsa eğer, seyircinin ilgisini ve dikkatini çekmek için kesin sonuca ulaştırılmayan açık kapılar bırakılır.

“Su faturasını getiren militan tahsildar”, “İSPARK’lara yerleştirilmiş PKK Sevici HDP’lilerin sokak hareketlerinde üstleneceği rol” gibi güçlü yan hikayeler, sonuca ulaştırılmadan bırakılmış açık kapılardır.

Ama en önemlisi; önceki seçimin ana konusu olan “Aşk hikayesi”nin sürekliliğidir.

Erdoğan, Hatay’da yaptığı konuşmada, "Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay'a geldi mi? Şu anda Hatay garip kaldı, mahzun kaldı" dedi.

Bu ifadeler “Ya benimsin ya toprağın!” değilse, nedir?

“Aşk” diye başlayan hikayenin ‘Ya benimsin ya toprağın!’a dönüşmesi, psikiyatrinin konusudur. “Takıntılı aşk” diye ifade edilir. Yani önceki seçimin “aşk” teması, takıntıya dönüşmüş olarak devam etmektedir. Ve bu seçimin de ana konusudur. 
Bu seçime devam filmi niteliğine kazandıran en temel unsur, budur.

***
“Bir aşk hikayesi” seçmenin tercihi nedeniyle hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır. Belki de bu yüzden; bu sefer ‘Gerçek Belediyecilik’ sloganı kullanılmaktadır.

Yerel seçimde AKP'li büyükşehir olduğu zaman Ordu'nun kılına zarar gelmez" diyen Erdoğan "Biz varsak doğalgaz var, biz yoksak doğalgaz yok" dedi.

Gerçek belediyecilik…

Demek ki.


Yorum Yazın