Mustafa Tiğrek yazdı:

Ben var ya… Aydınlandım

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Ben var ya… Aydınlandım
Abone ol

Aydınlanmamı, Acun Ilıcalı’nın kısa bir videosuna borçluyum. Acun Ilıcalıyı tanımam etmem. Programlarını izlemem. Popüler biri… bu sebeple zaman zaman gözüm ilişir. Alakam bununla sınırlı.

İnsan; hangi konuda, nerede, ne zaman, nasıl aydınlanacağını bilemez. Aydınlanma bir sürecin, birikimin sonucudur. Vakti gelmişse, bir kıvılcım yeter. Benim bu seferki kıvılcımım Acun Ilıcalı oldu.

***

- Dünyada İngilizce konusunda en kompleksli ülke biziz maalesef

- Hım

- Yani şöyle bir şey anlatacağım sana her ülke kendi aksanıyla İngilizce konuşur…

- Evet…

- İtalyan İtalyan aksanıyla İngilizce konuşur…

-Tabii…

- …Fransız Fransızca aksanıyla. Sen Türkiye’de Türkçe aksanıyla İngilizce konuştuğun zaman millet seni aşağılıyor. Dünyanın en komik ülkesiyiz, biliyor musun?

- Hi hi (gülme)

- Bak anlatabiliyor muyum?

- Hı… Anladım

- Bir İtalyan İngilizce konuştuğu zaman İtalyanca tonlamasıyla İngilizce konuşuyor ya…

- Evet…

- … “I Want to go, yes…” öyle değil mi adam İngilizce İngilizcesi konuşmuyor…

- Evet…

- Fransa’ya gidiyorsunuz “Do wonna yes ...” O da Fransızcayı İngilizceye çeviriyor. Di mi?  Türkçede de normal şartlarda bir Türkün konuşması gereken İngilizce normal Türk aksanıyladır. Sen Türk aksanıyla…

- Ama anlaşılm… (araya giremiyor)

 -…konuştuğun zaman…

- Hı hı…

- insanlar bunu aşağılıyorlar. Niye? Kompleksli bir grup var.

***

Konuşmanın kiminle yapıldığını, ne zaman yapıldığını, bütününün ne olduğunu bilmiyorum. Bilmem de gerekmiyor. Önünüzden savrulan kuru bir yaprağın, nereden kopup geldiğini de bilemezsiniz, ama size ilham verebilir. Acun’un (İsmiyle hitap ediyorum, çünkü hep öyle duyuyorum.) bu kısa konuşması da bana ilham vermiş, beni aydınlatmıştır. Önemli olan budur.

***
Acun’un burada sözünü ettiği kompleks; konuşanın, kendi yetersizliğinden dolayı girdiği ruh hali değildir. Konuşmayı yetersiz bulup “aşağılayan” kişinin kompleksidir. Zaten diyalogdan anlıyoruz ki, konuşanın kendisinde sorun yoktur.

Açık konuşmak gerekirse, bu kompleksli kişilerden biri de bendim. Kimseyi aşağılamadım elbette, ama yetersizliğe duyarlı olarak kompleksli bir ruh hali sergilediğim doğrudur.

Mesela İtalyan aksanıyla İngilizce konuşan İtalyan, İngilizce kitap da okuyabiliyor, dergi gazete de okuyor, filim de izliyor (altyazısız). O aksanıyla üniversite okuyor, üniversitede ders veriyor…  Fransız da öyle.

İşte bu yüzden komplekse girerdim.

Bunlar hep aksan farkıymış. Demek ki İtalyan’ın, Fransız’ın aksanının doğasında bu var. Bizim Türk aksanında yok. Olabilir.

O halde ne yapacağız? Aksanımızla barışık olacağız. Komplekse girmeyeceğiz. Özgüvenimizden taviz vermeyeceğiz. Kendimizi böyle seveceğiz. 

***

Bu durum, sadece İngilizceyle sınırlı değil tabii. Ekonomiden siyasete, bilimden teknolojiye, sanayiden tarıma, sanattan edebiyata her alanda, aksan farkını belirgin olarak görebiliyoruz.

Bilet alıp uzaya çıktık. Yok efendim el alemin roketiyle, bilet alıp çıkmışız… Açık söyleyeyim, ben de böyle düşünüyordum. Neden? Kompleksimden elbette. Başkasının kendi geliştirdiği teknolojiyle, bizim ise bilet alarak uzaya gidişimiz aksan farkıymış.

Geçen sene ülkenin bir bölümü depremle yıkıldı. Eskiden “Japonya’da deprem olsa kimsenin burnu kanamıyor.” diye komplekse girerdim. Bunun cevabını da aksan farkında buldum. Japonya depreme; Japonya aksanıyla hazırlanıyor, biz Türk aksanıyla. Bunda kompleks yapacak bir şey yok.

Bu da Acun’un İngilizcede bahsettiği kompleksin bilim ve teknolojideki karşılığı. Aydınlandım. Şimdi bana sorarsanız, büyük bir özgüvenle “Tek rakibimiz NASA” der, susarım.

***

Erdoğan, Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi'ndeki konuşmasından önce moderatöre "I speech kürsü." diyerek kürsüde konuşma yapmak istediğini söylemişti.

O zaman ne çok utandığımı hatırlıyorum. Sanki yer yarılmış, yerinin dibine girmiştim. İşte o konuşma, Acun’un bahsettiği “aksan”, benim halim de Acun’un bahsettiği kompleksmiş meğerse.

Şimdi de; Aklıma geldikçe, o zaman utandığım için utanıyorum.

***
Tabii zaman da değişiyor. Dilin canlı olduğu, zamanla değiştiği bilinir. Buna bağlı olarak aksan da değişir.

Yaşı müsait olanlar Ümit Besen’i bilir. Bizim kuşaklarda lisan çıtasının biraz yüksek olmasının sebeplerinden biri ümit Besen’dir. “I love you” parçasını hatırlayacaksınız:

“l love you, l love you/ Do you love me? Yes, l do.
lf you want me, tell me tell me/ lf you love me, kiss me kiss me

O güzel gözlerini gördükten sonra/ Aşık oldum birden tutuldum sana
Seviyorum seni sanki deli gibi /Öldürecek beni bu kara sevda “

Koşullu cümleler, sorulu cevaplı diyaloglar, düzgün gramer…

***
Nereden nereye…
“If you love me kiss me” den, “I speech kursi”ye.


Yorum Yazın