4 metre kar, kara trenle çuh çuh / termal kamera, drone, internet, televizyon

1939 Erzincan ve 2023 Kahramanmaraş depreminin koşulları

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
1939 Erzincan ve 2023 Kahramanmaraş depreminin koşulları
Abone ol
27 Aralık 1939’da merkez üssü Erzincan olan ve 13 ile etkileyen 7.9 büyüklüğünde meydana gelen depremde resmi rakamlara göre, 32 bin 968 kişi hayatını kaybetti. Depremin ertesi günü 28 Aralık’ta o günün Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) Hulusi Alataş’la depremin yaşandığı bölgeye kara trenle hareket ediyor...

Muhalif. Özel / Hülya Özmen  
 

27 Aralık 1939’da merkez üssü Erzincan olan ve 13 ile etkileyen 7.9 büyüklüğünde meydana gelen depremde resmi rakamlara göre, 32 bin 968 kişi hayatını kaybetti. Depremin ertesi günü 28 Aralık’ta o günün Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, Sıhhat ve İçtimaî Muavenet Vekili (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) Hulusi Alataş’la depremin yaşandığı bölgeye kara trenle hareket ediyor. 4 metrelik kara saplanarak aynı mevkide 38 saat geçiren bakanlar, çeşitli araçlarla ancak 31 Aralık 1939 günü Erzincan’a ulaşıyor. Dönemin CHP hükümetinin, İkinci Dünya Savaşı gölgesinde ve ağır kış mevsimi koşullarında yürüttüğü mücadelede, 30 Aralık günü deprem nedeniyle kapanan Erzincan yolu ulaşıma açılıyor, arama kurtarma ekiplerinin çalışmaları başlıyor. Deprem bölgesine yardım ulaştırmak amacıyla Dumlupınar vapuru Giresun'a gidiyor. Deprem bölgelerinde mahkûmların cezaları erteleniyor. 
Türkiye, yüzyılın felaketi denilebilecek Erzincan depreminden 84 yıl sonra yine kış koşullarında K. Maraş merkezli büyük bir felaketi daha yaşıyor, ölü sayısının giderek artacağı da bekleniyor. Oysa bugün, 84 yıl öncesinin koşulları da yok. Yaşamın her alanında kendini gösteren teknoloji bu felakette  haberleşmeden kurtarma  çalışmalarına kadar yolumuzu açıyor. Termal kameralı, drone, internet, televizyon gibi araçlarıyla K. Maraş depremi  bundan 84 yıl önce yaşanan Erzincan depremiyle kıyaslanamayacak kadar farklı bir yerde duruyor.  
*******



İkinci Dünya Savaşı gölgesinde ve ağır kış mevsimi koşullarında yürütülen mücadelede, 30 Aralık günü deprem nedeniyle kapanan Erzincan yolu ulaşıma açılıyor, arama kurtarma ekiplerinin çalışmaları başlıyor. Deprem bölgesine yardım ulaştırmak amacıyla Dumlupınar vapuru Giresun'a gidiyor. Deprem bölgelerinde mahkûmların cezaları erteleniyor.  


Bakanlar deprem bölgesiyle ilgili Meclis’i bilgilendiriyor  
TBMM’de 10 Ocak 1940 tarihinde CHP hükümetinin Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, milletvekillerini bilgilendirmek üzere Genel Kurul kürsüsünde depremin ertesi günü 28 Aralık 1939 günü Sıhhat ve içtimaî muavenet vekili (Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı) Hulusi Alataş’la depremin yaşandığı bölgeye hareket ettiklerini belirtiyor. 29 Ocak’ta Karagül istasyonuna yedi yüz metre mesafede trenin kara saplanarak ileri gidemediğini ve  4 metrelik bir kar olduğunu anlatan Öztrak, o süreci şöyle  aktarıyor, “Karın irtifaı dört metre deniyordu. Treni geriye Eskiköy istasyonuna aldılar. Yolu açtılar, harekete geçerken lokomotifin kömür arabası raydan çıktı. Onu raya koymak için hayli uğraştılar. Yolun karları temizlendi. Tekrar yola çıkılırken bu defa da furgon derayye oldu. Bununla da hayli uğraşıldı. Şiddetli fırtına, soğuk ve kar tipisi i altındaki bu mesai cidden çok zahmetli ve hatta tehlikeli idi. Bu da düzeldiği zaman kar, yolumuzu tekrar kapamış bulunuyordu. Kar küreyen makine yolumuzu açtı. Biz bu mevkide 38 saat kaldık”. 


31 Aralık 1939 günü Erzincan’a ulaştıklarını ve istasyonda resmi yetkililerden bilgi aldıklarını belirten Bayındırlık Bakanı Faik Öztrak’ın, istasyon civarında toplanmış olan halkı ve yaralıları dolaşıp teselli ettiklerini de ifade ettiği  konuşmasında, milletvekillerine  gün gün ve  ayrıntılarıyla yapılanları  açıklaması oldukça dikkat çekici. Haberde, söz konusu tutanağın bir bölümünü koyabildik. 10 Ocak 1940 tarihli tutanaktan alınan tutanaktan bazı bölümler şöyle:  
Dahiliye vekili Faik Öztrak ve Sıhhat ve içtimaî muavenet vekili Dr. Hulusi Alataşın, zelzele felâketi sahasında yapıl-an işlere dair beyanatı. 
DAHİLİYE VEKİLİ FAİK ÖZTRAK (Tekirdağ): Arkadaşlarım, geçen ayın 27 sinde gece yarısından sonra vâki olub bir çok hasara sebeb olan ve bu sebeble değil yalnız bizim memleketimizi ve bizim milletimizi, bütün dünyanın milletlerini dahi müteessir ve alâkadar eden zelzele felâketi hakkında  maruzatta bulunmak için söz aldım. Bildiğiniz veçhile zelzelenin vukuunun ertesi günü arkadaşım Sıhhat ve içtimaî muavenet vekili Hulusi Alataş’la beraber zelzele mıntıkalarına hareket etmiştik. 10 gün devam eden seyahatimizde gördüklerimizi ve aldığımız tedbirlerden bazılarını umumî surette arz edeceğim. 
Felâket hakikaten büyük, sahası geniştir. Gerek mevsim, gerek zelzelenin vukuu saati felâketin şiddetini arttırmıştır. Musibet herkesi yatağında ve tatlı uykusunda haince bastırmış ne ihtiyar, ne kadın, ne hasta, ne de çocuk dinlememiş kıymıştır.  Felâketin masum kurbanlarına rahmet, geride kalanlara sabır ve metanet temenni ederim. Başımız sağ olsun arkadaşlar; millet var olsun. 
Felâketzedeler, kimsesizler milletin sinesinde en sıcak şefkati buluyorlar ve bulacaklardır. Himmetinizle en kısa zamanda felâket harabeleri üstünde mamureler doğacaktır. 


28 Aralık’ta Sivas’a hareket  
Birinci Kanunun  28.nci günü sabahı Sivas’a müteveccihen hareket ettik. Yollarda ve orada göreceğimiz vaziyete göre icab ederse daha ileri gitmemiz de mukarrer idi. Yolda giderken aldığımız haberlere göre zelzele mıntıkasındaki vilâyetlere icab eden tebligat yapıldı. Felâketzedelere en seri ve müessir yardımları yapmak, kurtulanların ihtiyaçlarına yetişip sıhhatlerini korumak, yaralıları tedavi, hayatta bulunanları iaşe ve ilbas etmek için lâzım gelen direktifler verildi ve tedbirler alındı. Sivas’ta vali, komutan, sıhhat müdürü ve diğer icab edenlerle görüşüldü. Sivas şehrinde mühim hasar yoktu. Bu bizim için bir teselli ve ümid vesilesi oldu. Diğer taraflara yardım için kuvvetli bir merkez elimizde var demekti. 
“Karagül istasyonuna yedi yüz metre mesafede trenimiz kara saplanarak ileri gidemedi” 
Sivas’ın Hafik ve Zara kazalarının ve bilhassa Hafiğin İbsıla nahiyesinin telefat ve haşaratı hayli mühimdi; fakat mahallî memurlar şuurlu ve metin çalışıyorlardı. Burada takdire değer bir hâdiseyi arz edeyim. Zelzele esnasında cürmü meşhud vesilesile Ağvanis nahiyesinde bulunan Su şehri hükümet doktoru o nahiyeden başlayarak Ezbider köylerindeki yaralıları sara sara merkeze kadar gelmiş ve bir çok yaralıları kurtarmıştır. Su şehri ve Koyulhisar kazalarının zayiatı ağırdır. Bunlara süratle yetişmek için tertibat alındı. Erzincan yolunun açılması için iki yüz amele gönderildi. Gerek Sivas’tan ve gerek Divrikten kamyon, erzak ve malzeme yollandı ve vilâyetin işe sahib olduğu anlaşıldı. 
Erzincan’ın zayiatı her yerden daha fazla idi. Bir an evvel oraya yetişmek istiyorduk. Yalnız yolun kapalı olması bize endişe veriyordu. Kayseri’de yolun açıldığını duymuştuk. Sivas da bu haberi teyid etti. Bunun üzerine Sivas’taki arkadaşlarımıza icab eden talimatı vererek ileri hareket ettik. 
29 - XII -1939 saat 7,20 de Karagül istasyonuna yedi yüz metre mesafede trenimiz kara saplanarak ileri gidemedi. Karın irtifaı dört metre deniyordu. Treni geriye Eskiköy istasyonuna aldılar. Yolu açtılar, harekete geçerken lokomotifin kömür arabası raydan çıktı. Onu raya koymak için hayli uğraştılar. Yolun karları temizlendi. Tekrar yola çıkılırken bu defa da furgon derayye oldu. Bununla da hayli uğraşıldı. Şiddetli fırtına, soğuk ve kar tipisi i altındaki bu mesai cidden çok zahmetli ve hatta tehlikeli idi. Bu da düzeldiği zaman kar, yolumuzu tekrar kapamış bulunuyordu. Kar küreyen makine yolumuzu açtı. 


“Biz bu mevkide 38 saat kaldık”  
Her dakika, bizim ıstırabımızı arttırıyordu. Biran evvel felâket mıntıkasına yetişmek isterken tabiat yolumuzu kesiyor, bizi oraya yetişmekten menediyordu. Yola çıktığımız zaman mevcud olan fırtına biz ilerledikçe şiddetini arttırıyordu. Eskiköy’de kaldığımız müddetçe fırtınanın akur uğultusunu mütemadiyen duyuyor., kar tipisini görüyorduk. Fırtına vagonumuzu daimî bir sarsıntı halinde bulunduruyordu, Kaloriferin durmadan yanmasına rağmen biz vagon içinde üşüyor ve o halde açıkta ve enkaz altında kalan kardeşlerimizin ıstırabını düşünerek eziliyorduk. 
Erzurum yolu bozuk olduğu için oradan gelen tren de Tunceli istasyonunda kalmıştı. Bu yolun açılması uzun sürebilir ve açılsa da tekrar kapanabilirdi. Onun için Gümüşhane’den 200 hayvanlık bir mekkâre kolu, Erzurum’dan da kamyon istedik. Malatya’dan gelen 3 ncü ordu müfettişi Or. Gl. Orbay ile 4 ncü umumî müfettiş, Kor. GI Alpdoğan’ın biraz evvel Erzincan’a vardıklarını öğrendik. Yegâne tesellimiz bu idi. 


“31 Aralık’ta Erzincan’a vardık” 
Nihayet 31 - XII -1939 saat 11 de Erzincan’a vardık. İstasyonda Or. Gl. Orbay ve Kor.Gl. Alpdoğan, Erzincan valisi Osman Nuri Tekeli, C. M. U. si, Sıhhat müdürü bize kısaca malûmat verdiler. İstasyon civarında toplanmış olan halkı ve yaralıları dolaşıp teselli ettik. 
Saat 13 de Reisicumhur ve Millî Şef İnönü Erzincan’a muvasalat buyurdular. Bizlerden izahat aldıktan sonra trenlerinden indiler. İstasyon civarında toplanan felâketzedeleri ve  yaralıları teselli ve tatyib ederek harab şehri görmek üzere ilerlediler. Etraflarını alan bedbahtlardan bir kısmının vücudları ve hepsinin kalbleri yaralı idi. Şefin etrafını sardılar.  
Şefi teşyiden sonra biz tekrar Erzincan’daki arkadaşlarla toplanıp görüştük, enkaz altından daha diri kardeşlerimiz çıkıyordu, ilk ve en büyük gayreti bu işe hasretmeğe karar verdik, zaten Büyük Şef de bize bunu emretmişlerdi. 
 

“Üçüncü ordu müfettişi oradaki askerden 800 kişi ayırdı” 
Sivas’tan gelen amele dağılmış, müteferrik surette çalışıyordu. îşin daha verimli olabilmesi için teşkilâtlı ve muntazam çalışmak lâzımdı. Üçüncü ordu müfettişi oradaki askerden 800 kişi ayırdı, muntazam postalar halinde ve subaylarının idare ve nezaretinde 400 ünün öğleye kadar, diğer 400 ünün akşama kadar çalışmaları için emir verdi. Îmralı’dan Erzincan’a gönderilmiş olan mevkuflar felâketzedelere yardım hususunda asilâne fedakârlıklar gösteriyorlardı. 
Enkaz altından felâketzedeleri çıkarıyorlar, kendi ekmeklerini kurtardıkları kardeşlerine veriyorlardı. Gümüşhane’den istediğimiz 200 hayvanlık nakliye kolu yola çıkarılmış, Erzurum’dan kamyonlar gönderilmişti. Erzak ve diğer malzeme için etrafa emirler verildi ve bunda her ihtimal gözetilerek ihtiyat payları geniş mikyasta hesab edildi. Oraya 1000 çadır bizim trenimizle götürüldü. 
 

“Zelzele mıntıkalarına 170 jandarma yollamış idik” 
Ankara’dan hareketten evvel zelzele mıntıkalarına 170 jandarma yollamış idik. Erzincan’a müretteb olanlar yetiştiler, inzibat ve yardım hizmetine iştirak ettiler. Bizim trenimizle bir asker müfrezesi de Erzincan’a gitti ve yardıma iştirak etti. Beraber götürdüğümüz iki mülkiye müfettişini orada bıraktık. Malatya vali muavinini ve üçüncü umumî müfettişlik memur ve müşavirlerden bir kısmını oraya memur ettik. 
Ayrıca on maiyet memurunun gönderilmesini vekâlete yazdık. Jandarmadan bir binbaşı, bir yüzbaşı, bir teğmen Erzincan’a gönderildi ve Jandarma umum kumandanlığından 260 çadır yollandı. Refahiye’ye biran evvel varabilmek için lâzım gelen tedbirleri kararlaştırdık, ve o gece saat biri geçerek yani yeni senenin ilk saatinden biraz sonra Sivas’a doğru hareket ettik. 
Divriğiye geldiğimiz zaman oranın belediye reisi ile görüştük. Esaslı iş görebilmek için alışkın ve teşkilâtlı ameleye ihtiyaç var idi. Orada 'maden dolayısı ile böyle amele ve onları çalıştıracak çavuş ve amelebaşı bulunabilirdi. Bu çavuş ve işbaşıları  bulup onlar vasıtası ile ve onların idaresinde çalışmak üzere hemen 200 amele tedarik ederek Erzincan’a göndermelerini istedik ve işin ehemmiyetini anlattık. Bu gayretli ve hamiyetli arkadaşın o gün bu ameleyi bulup hazırladığım ertesi günü bunların  Erzincan’da çalışmakta oldukları haberi ile  öğrendik. 
Tokat  mıntıkasından gelen haberler çok endişe verici mahiyette idi. Oraya bir ayak evvel yetişmek istiyorduk. Sivas’a muvasalatmızda vali, sıhhat müdürü ve diğer icab edenlerle konuştuk. Zelzelenin üçüncü günü jandarmalarımız yaya olarak Koyulhisar’a, dördüncü günü Suşehrine yetişmişler idi Ancak bu yetişme büyük fedakârlıklarla mümkün olabilmiştir. Fedakâr jandarmalarımızın civan merdane gayretlerini takdirinize arz etmek isterim. Bunları diğer yardımların takib etmesine kar tipisi imkân bırakmamış idi. Yola çıkarılan yardımcılar, sıhhî malzeme ve erzak yolda Şerefiyede depo edilmiş idi. Gayretin tezyidi ve alâkalıların takviyesi için bütün müşkülâta rağmen valinin bizzat oralara gitmesini kararlaştırdık. 
ikinci kânunun ikinci günü saat 11 de Turhal’a muvasalât ettik. Arkadaşım Hulusi Alataş, Dahiliye Müsteşar muavini Şefik Bicioğlu ve içtimaî muavenet reisi Ekrem Tok ile beraber Tokada, oradan da Niksara gidib gece döndüler, Ben Amasya’dan dönmekte olan Millî Şefi bekledim* vaziyet hakkında  malûmat almağa çalıştım. Biraz sonra Milî Şef teşrif ettiler. Erzincan’da ve yollarda yaptıklarımızı ve gördüklerimizi arz ettim. Kendileri de Tokad ve Niksar’da gördükleri hale ve umumî vaziyete göre lüzumlu gördükleri direktifleri verdiler, oraya kadar maiyetlerinde getirdikleri beş Erbaalıyı da dinleyerek lüzumlu tedbirleri almamızı emrettiler.  
 

“Şeker fabrikası bunlara kazma, kürek, balta, keser, testere verdi” 
En mühim zarara uğrayan ve o zamana kadar yardım göremeyen Reşadiye’nin yardımına yetişmek en mühim iş idi. Yolun birkaç kilometrelik kısmı heyelan dolayısı ile bozulmuş olduğundan oraya kadar gidilememiş, Turhal şeker fabrikasının gönderdiği sıhhî imdad heyeti Reşadiye’ye 28,5 kilometre mesafedeki Fazlı köprüsü denilen yere kadar gidib orada çadırlarını kurmjuş ve etraftaki köylerin yaralılarına bakmağa koyulmuş. Buraya önce kamyonlarla yardıma teşebbüs edilmiş; fakat bunlar yolu sökememişler, sonra develer ile işe başlanmış. Valiye ertesi sabah atla Reşadiye’ye hareket etmesini ve merkezdeki işlere Zile kaymakamının bakmasını tebliğ ettim. 
Ben o gün ve gece Turhal’da çalıştım, lâzım olanlarla görüştüm. En aşağı üçer kişilik atlı heyetler yapıb felâket gören bütün köylerin süratle yoklanmasını ve kendilerine yardım edilmesini, çocuklarla hasta ve yaralıların en yakın binalı yerlere nakillerini, açıkta kalan hayvanların keza civardaki sağlam köylere gönderilib telef olmaktan vikayelerini, felâketten masun kalanların felâketzedelere yardımlarının teminini alâkadarlardan istedim. Orada bulunduğumu öğrenib gelen köylüleri teselli ve bizzat ta çalışıb kendilerine bir an evvel kalmış enkazdan baraka veya zeminlik yapmalarını tavsiye ettim. Aletleri yokmuş, olanlar da ankaz altında kalmış. 
Şeker fabrikası bunlara kazma, kürek, balta, keser, testere verdi. Fakat çivi yok idi. Bunu da demircilere dövdürmek suretile tedarike karar verdik ve işe girişildi. Civar köylerdeki inşaat ustalarından istifade edilmesi tenbih olundu. 
Buraya kadar gördüklerimin bana ilham ettiği yeni amelî tedbirleri alâkalı vilâyetlere de bildirdim. Ertesi günü sabahleyin bazı köylüler yanıma geldiler, görüştüm. Millî Şefin ziyareti; vekillerin dolaşması sıhhiye ve yardım heyetlerinin gelmesi kuvvei maneviyeleri üzerinde çok tesir yapmış. Bu tecrübe bir daha gösterdi ki insanlar felâket zamanlarında aranmak ihtiyacını duyuyorlar ve böyle zamanlarda aranmağa çok kıymet veriyorlar. 

Tabiatin bu kahir savleti karşısında yılmadık 
Tabiat, zelzelenin yaptığı büyük tahribatı kâfi görmüyor gibi her tedbirimizi daha büyük ve daha zalim şiddetlerle karşıladı, kar tipisini yağmur, yağmuru fırtına, fırtınayı ayaz takib etti ve bunlar nöbet değiştirir gibi fasılasız bir birini kovalayıp  savletini yaptı. Tabiatin bu kahir savleti karşısında yılmadık, o, şiddeti ile le bir tedbirimizi akamete uğrattıkça biz, yeni tedbir ile hedefe gitmeğe çalıştık. Bazı gayretler heder oldu. Fakat onları yenileri ve daha müessirleri takib etti. Felâketzedelerle temas hâsü oldu. Hükümetin hizmeti, milletin yardımı kendilerine ulaştırabildi. Felâket gören yerlerdeki memur ve jandarmaların oralardaki acı hâtıraları, huzur ile çalışmalarını sekteye uğratabileceği düşünülerek bunların tebdilleri kararlaştırıldı. Bundan sonra da yardım elbette devam edecektir.

 


Yorum Yazın