Muhalif- Ankara
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 112 Acil Çağrı Merkezi'ni gereksiz meşgul edenlere uygulanacak müeyyidelerin artırılmasını da öngören, 32 maddeden oluşan 'Bazı Kanunlar ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi kabul edildi. Torba düzenlemelerle Meclisin kaliteli ve nitelikli yasa yapamayacağını, Bütçe Komisyonunun bir alt Meclis gibi çalıştığına dikkat çeken Türeli, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle Cumhurbaşkanının her şeye karar verdiği ve kararnamelerle devlet yapısını yeniden yapılandırdığı bir sürece doğru gidildiğini belirterek, “Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan politika kurulları, ofisler, başkanlıklar eliyle âdeta paralel bir devlet yapısı oluşmuştur” dedi.
Türeli’nin açıklamaları şöyle:
Türkiye’nin sorunları çözüm bekliyor. Parlamentoyu etkin çalıştıralım.
Türkiye'nin birçok sorunu var ve bu sorunlar çözüm bekliyor, her gün maillerimize, mail kutularımıza yüzlerce mail geliyor. Gelin, bunları konuşalım, Türkiye'nin sorunlarını çözelim.
AKP yasalaştırılmasına ön ayak olduğu 2017 Anayasa değişikliklerinin getirdiği hükümlere uymuyor.
Burada gelinen noktayı bir biçimde öncesiyle beraber ele almanın son derece yararlı olduğunu düşünüyorum. Bir kere açık ve net olarak şunu söylemek gerekiyor: AKP iktidarı kendisinin hazırlanmasına ve yasalaşmasına önayak olduğu 2017 referandumuyla kabul edilen Anayasa’nın hükümlerine uymamaktadır. Bakın, 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un 17'nci maddesi ile 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na eklenen geçici 21'inci maddenin (B) fıkrası ne diyor: "Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren en geç altı ay içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu Kanunla yapılan değişikliklerin gerektirdiği Meclis İçtüzüğü değişikliği ile diğer kanuni düzenlemeleri yapar." Referandum olmuş, arkasından sonuçta altı aylık bir süre var, Anayasa'da yapılan değişikliklerin hem kanunlarla hem de Meclis İçtüzüğü'nde hayata geçmesi gerekiyordu, ama Anayasa'da yapılan değişikliklerin kabulünü müteakiben yasalarda yapılması gereken değişiklikler yapılmamış. Bu, çok büyük bir ihmaldir. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yok sayılmasıdır. Sıkıntı buradan başlıyor. Kanun hükmünde kararnamelerle değil ya da Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle değil; Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir müzakere ortamında bunlar görüşülecekti ve Anayasa’nın gerektirdiği değişiklikler hem kanuni çerçeveye oturtulacaktı hem de Meclis İçtüzüğü'ne taşınacaktı fakat yapılmamış, yapmamışsınız. En büyük ihmal burada başlıyor. Sonra ne yapmışsınız? 2018 Cumhurbaşkanlığı ve genel seçiminin hemen öncesinde Bakanlar Kurulu bir yetki yasası çıkarmış ve o yetki yasasıyla bir kısım değişikliklerin yapılması söz konusu olmuş. Bu yetki yasasına dayanarak 2/7/2018 tarih ve 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle birçok kurumla ilgili ve diğer konulardaki kanun ve kanun hükmünde kararnamelerin birçok maddesinde değişiklik yapılmış veya birçok madde ve kanun yürürlükten kaldırılmış. Yani başta yapılması gereken kanuni düzenleme Mecliste yapılmamış, sonra bir yetki kanunu çıkarılmış ve yetki kanununa dayanarak da 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış. Fakat 703 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname'nin ne kadar yanlış hükümler içerdiğini, ne kadar sıkıntılı olduğunu işte, Anayasa Mahkemesi iptal kararlarından görüyoruz.
Buradaki ikinci hata, başta yapılmayan düzenleme burada da tekrar devam ediyor. Yani bu yetki yasası ve buna dayalı olarak çıkan bu 703'de ve arkadan da Cumhurbaşkanlığı kararnameleri var. Buradaki temel sorun şu: Devletin yapısı tepeden tırnağa kadar değiştirildi arkadaşlar. Türkiye Cumhuriyeti devletinin gelenekleri, kurumsal yapısı, ihtiyaçlara göre şekillenen büyüdükçe, nüfus arttıkça daha iyi organizasyon yapabilme, kamu hizmetlerini daha iyi biçimde sağlayabilmeye ilişkin örgütlenme yapısı, bürokrasi yapısı bu şekilde bu kanun hükmünde kararname ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle tahrip edilmiştir. Aynı zamanda, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi denilen ucube sistemde tek adama dayalı, Cumhurbaşkanının her şeye karar verdiği ve kararnamelerle devlet yapısını yeniden yapılandırdığı bir sürece doğru gidildi. Birçok kamu kurumu, kuruluş, kurul kapatıldı ya da dönüştürüldü ya da birleştirildi ve onun içinde de ciddi anlamda personel rejiminde de çok ciddi sıkıntılar olmuştu. Bürokraside yetişen bir kişi olarak açık ve net söyleyeyim: Devlet hafızası, kurumsal hafıza yok edilmiştir. Bugün baktığımız zaman, var olan yapı içinde Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle yapılan düzenlemelerin zaten var olduğunu düşündüğümüzde, bir de diğer taraftan Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulan politika kurulları, ofisler, başkanlıklar eliyle âdeta paralel bir devlet yapısı oluşmuştur. Bunların mevcut merkezî yönetim sistemiyle, bakanlıklarla ilişkileri net değildir, Bakın, şimdi, en son yeni bir değişiklik var. Biliyorsunuz, 4 tane ofis vardı, hepsi birleştirildi, tek ofis hâline getirildi. Neden 4 ofisti, neden şimdi tek ofis yapıldı? Neden Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği kaldırıldı, Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı kurulmuştu. Şimdi neden tekrar Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği kuruluyor. Adalet Bakanlığı Müsteşarı, HSK, Anayasa'da gerekli değişiklik yapılmadığı için yeniden belki müsteşarlık sistemine dönmek söz konusu oldu.”