Urfa'ya Paşa geldi

“Urfa’ya Paşa geldi, Anam

Urfa’ya Paşa geldi/ Halka temaşa geldi

Bir elim yâr kolunda, Anam”

Harran’n suyu gibidir. Toprağa beklenen yağmur damlası. Yağmurun duası ve zamanında bereketi. Her ne ararsan kendinde ara, der bizden çok önce gelmiş, söylemiş ve hatta ders vermiş olanlar.

HACI BEKTAŞ VELİ DER Kİ:

“Hararet NAR’dadır,

Saçta değildir. Keramet baştadır, taç da değil.

Her ne arar isen kendinde ara,

Kuddüs’de Mekke’de Hac’da değil”

Yüzyıllardır hala işleyişini koruyor olması, elbette insan yanımıza insana ve insanın fıtratına dair olan gerçek.

ÖZ

-Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim-hesabı, ÖZ ne ise, neyi olmayı ve sunmayı seçti ise bu böylece, olduğu gibi evrene yansır.

Ve mutlak ki buna bağlı olarak da ya zenginsin, ya fakir.

Özetle seçtiğin yolda ya hamsın, ya çiçek açarak. Kendi cennetinde, olgunlaşmış ve bunu paylaşan.

Askıda ekmek, çorba hatta yemek derken İstanbul Şirinevler’de bir usta kalkıyor. Bu zamanda yeni mekânına geçiyor. Şartları mı öyle gerektirdi, kendi tercihi miydi? Kalabalık açılışta sormak elbette imkânsızdı. O yüzden bu görevi sonraki yazımıza saklıyoruz.

GELELİM 1976’DAN BERİ KEBAPÇI OSMAN USTAYA

-İddia etmiyoruz, meydan okuyoruz! İstanbul’da ki en iyi patlıcan kebabı-Bizde, dediler hep.

Biz de hep, bu eşsiz lezzeti yiyen taraf olduk. Afiyetle, aman gözünüz kalmasın! Hemen buyurun, sizde yiyin. Adresi aşağıya ekledim.

Bundan sonra ustayı da yalnız bırakmayın.

Böyle bir açılış görülmemiştir. Biz, üç kişi mekândayız. Yeni yeri, kasada hanımefendi eşi, küçük çırak oğlu, kızı sanırım başka iş ile görevli olmalı. O da son derece nazik, çalışkan ve misafirperver. Tüm ailenin samimiyeti, işe ve önce kendilerine saygıları zaten ortada, ziyarete. Bu özgün tadı keşfetmeye gelene de yansıyor.

Buram buram, Anadolu, ama her kebapçıdan farklı. Bu gün, ben markayım diyen semt semt sayısız kebapçı, böyle bir dükkân açılışı yapsa, “LİMİTSİZ” bu zamanda açılış yapmaz.

Evet, doğru okudunuz. Osman Ustanın gönlünün cenneti, yeni yerinde çiçek açmış, kırmızı-beyaz balonları, mırra ve saz heyeti ile kapıda “Hoş geldiniz!”diyerek karşılıyor.

Masalara geçtiğinizde, yazarken bile o an, o eşsiz damak keyfi burnumda tütüyor. O emek ile yoğrulan eşiz tadı. Hakiki çiğköfte. Buram buram siftah açılış misafirlerine.

Şükürler olsun; yiyebilene, görebilene, gelebilene, getirene, tanıtana ama en büyüğü.

Bunu istisnasız hiçbir şeyden sakınmadan yapıp da paylaşabilene.

Şanlı Urfa Birecik Patlıcanının dansı sofralarda.

Elbette sadece bu da değil, üretim yelpazesinde.

1976 tarihinden itibaren topluma hizmet veren Osman Usta üzerine iddia edebilirim ki böyle tat henüz denemedim.

İstanbul’da semt semt. Ziyaret ettiklerim içinde en iyisi. Net bilgi. Tabii sizde deneyin, görün.

Bu bir gurme işidir. Siz, beğenirsiniz yahut beğenmezsiniz. Tabii ki damak zevkidir.

Dolayısı ile kalkıp da misafirlerine ülkenin bir de üstüne eklenen afet şokunun üzerine adeta moral niteliğinde; ekibi ile karşılıyor.

Sunum harika! Lezzet harika!

Çünkü Osman Usta, ne yaparsa en iyisini yapar! Hiçbir şeyden sakınmaz!

En başta dedik ya, gönlü cennet, zengin.

O çiğ köftenin dayanılmaz sarhoşluğu. Şanlıurfa’da dahi böylesini yemedim. Fotoğraflarda görüyorsunuz, ter içinde bin bir emekle hazırlandı.

Üstüne de halayımız, oyunumuz

En bildiğiniz sanatçılara eşlik etmiş saz heyeti ekibi, Müslüm Gürses dahil. Kadro geniş ağırlıklı olarak Şanlıurfa, Gaziantep ve bir tane de klavyede Balkan kökenli var.

Kim mi bunlar:

*ŞANLI URFA EYVAN SIRA GRUBU

Harikalar!

Ünleri boşuna değil. Tam da 1976’dan beri KEBAPÇI OSMAN USTA’ya yaraşır şekilde.

Bir alkış da onlara. Tekrar teşekkürler.

Kendisinin hep dediği gibi:

Şanlıurfa’da tarladan gelen kuzu yani patlıcan. Yani Balcan. Nokta atış ile burada, özel hazırlanan makine işi yok burada. Bildiğiniz bıçak kıyması. Tarla biberleri ile bezenmiş, hafif hafif ateşle yellenerek demlenecek. Kebap enfes.