İstanbul
Açık
32°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,5860 %-0.48
47,7946 %-0.42
4.352,20 % -1,39
118.010,00 %0.572
Ara
Muhalif. GÜNDEM Cengiz Çandar: '80'lerde bile basın özgürlüğü üzerinde bu kadar geniş bir karartma yoktu'

Cengiz Çandar: '80'lerde bile basın özgürlüğü üzerinde bu kadar geniş bir karartma yoktu'

DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar, İYİ Parti’nin ‘RTÜK’ün tarafsız kalıp kalmadığı hakkındaki grup önerisi üzerine TBMM Genel Kurulu’nda konuştu. Çandar, 12 Eylül 1980 darbe döneminde, Anayasa referandumu sırasında mavi oy “ret oyu” anlamına geldiği için, rejim sahiplerinin gazetelerde “mavi” kelimesinin geçmesini yasakladığını ve bu nedenle, Yaşar Kemal’in “Gökyüzü Mavi Kaldı” isimli romanının o dönem gazete ilanlarından çıkarıldığını anlattı.

Okunma Süresi: 4 dk

Muhalif Ankara 

28 Şubat darbesinin, Postmodern darbe adlandırmasının telif hakkının kendisinde olduğunu belirten Çandar, 28 Şubat’ta “Andıç iftirasına maruz kaldıktan sonra” yazılarının durdurulduğunu, uzun zaman sonra yazıları tekrar başlayacağında da kendisine iki şart koşulduğunu; askeri eleştirmemesinin ve Kürt sorunu hakkında yazmamasının istendiğini ifade etti.

Yakın zaman önce düzenlenen Çağdaş Gazeteciler Derneği ödül törenine katıldığını ve Gazeteci Timur Soykan’ın haber dalında birincilik ödülüne layık görülmesine rağmen, aynı gün sabaha karşı gözaltına alındığı için ödül törenine katılamadığını hatırlatan Çandar, “Basın özgürlüğü konusunda Türkiye'de maalesef orta çağ karanlığı yaşanıyor ve ülkenin, en karanlık dönemlerini yaşadığı -az önce örnek verdiğim- 80'lerde bile basın özgürlüğü üzerinde bu kadar geniş bir karartma yoktu” diye konuştu.

Cengiz Çandar’ın konuşmasının tamamı şöyle:

“Huzurunuzda gazeteci kökenli bir milletvekili olarak konuşuyorum. Kırk yıl aralıksız gazetecilik yaptım, meslekle ilişkim kopmadı, elli yıl olmuş oluyor kırk yıldan sonra bugüne kadar yani yarım yüzyıl gazetecilikle iştigal ettiğim için basın özgürlüğünün darbe dönemlerinde nasıl kısıtlandığını gayet iyi bilirim. Mesela, 12 Eylül 1980 darbe döneminde, Anayasa referandumu sırasında mavi oy “ret oyu” anlamına geleceği için rejimin sahipleri tarafından "mavi" kelimeleri gazetelerde yasaklanmıştı ve gazete mutfağında çalışırken gece sabaha kadar haldır haldır "mavi" kelimesi geçiyor mu diye aradık ve Yaşar Kemal'in ‘Gökyüzü Mavi Kaldı’ romanının ilanını bulduk. Gazetenin kapanma tehlikesi vardı, derhâl o ilanı çıkarttık, Yaşar Kemal'in ‘Gökyüzü Mavi Kaldı’ adlı kitabı yer alamadı gazetede.

28 Şubat Postmodern darbe isim telif hakkı bendedir; 28 Şubat’ta Postmodern darbenin Andıç iftirasına maruz kaldık, yazılarım durdurulmuştu, nice zaman sonra yazıların tekrar başlaması kararı alındığı zaman "Bir şartla, aman, yazı yazacaksan 2 şeyi yazmayacaksın, 2 sözcük ve konu geçmeyecek" dediler. Nedir o? "Askerlerden söz etmeyeceksin, askerlere eleştiri yok." Ee, öbürü? Kürt sorunu hakkında yazmayacaksın. Sansür, yani 12 Eylül darbe dönemindeki sansür zihniyetinin bir başka tezahürü, 28 Şubat dönemine aitti. Geldik son darbe dönemine. Diyeceksiniz ki: Darbe nereden çıktı? Cumhuriyet Halk Partisi "19 Mart darbesi" diyor, öyle söz ediyor ama sadece Cumhuriyet Halk Partisi onu söylemiş olsa bir şey demeyecektim ama baktım Ali Babacan da öyle diyor. Ali Babacan, AK PARTİ'nin kurucularından, 2 dönem Başbakan Yardımcılığı yapmış, Dışişleri Bakanlığı yapmış, bugünlerde iktidar olarak ekmeğini yemeğe devam ettiğiniz ekonomi başarılarının üstüne damgasını vurmuş bir şahsiyet; o diyor ki: "28 Şubat, 27 Nisan E-muhtırası ne demekse, iktidarın 18 Marttan bu yana yaptıkları da bizim için o demek." Darbe diyor yani. 

Şimdi, bu darbeyi biz basın alanında nereden anlıyoruz? RTÜK'ten anlıyoruz. Daha çok yakında Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin ödül törenine gittik, Haber Dalında birincilik ödülü Timur Soykan'a verilmişti. Fakat Timur Soykan, o gün sabaha karşı gözaltına alındığı için ödül törenine haber ödülünü almaya gelemedi.

Şimdi, sonuç olarak RTÜK ne yapıyor ne ediyor, nasıl bir sansür ve yasak makinası gibi çalışıyor? Verilen önergede uzun uzun ayrıntılarıyla anlatıldı. Ben sadece bir şeye işaret ederek tamamlayacağım: Dünyanın basın özgürlüğü ölçümü bakımından saygın bir kuruluşu sayılan Sınır Tanımayan Gazeteciler'in 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye 180 ülke arasında 158'inci sırada. Pek iftihar edilecek bir durum değil ama geçen yıl 165'ti, yedi basamak yükselip 158 olmuş. Şimdi olsa -2025 endeksi daha çıkmadı- kim bilir ne hâle gelecek.

Son söz o ki; basın özgürlüğü konusunda Türkiye'de maalesef orta çağ karanlığı yaşanıyor ve ülkenin, en karanlık dönemlerini yaşadığı -az önce örnek verdiğim- 80'lerde bile basın özgürlüğü üzerinde bu kadar geniş bir karartma yoktu. Saygılarımı sunuyorum, teşekkür ediyorum.”

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *