Afganistan’daki Taliban rejimini kadınlara yönelik sistematik baskılarından dolayı kamuoyu önünde sorumlu tutmak amacıyla, çarşamba günü Madrid’de üç gün sürecek olan “Afgan Kadınları için Halk Mahkemesi” kuruldu.
Bu mahkemeyi özel kılan, aynı amaca yönelik diğer girişimlerden farklı olarak, Afganlar tarafından yönetiliyor olması. Yani ülkenin sivil toplumunun, sürgünde de olsa sesini duyurma hakkını kullandığı ifade edildi.
Bu tür halk mahkemelerinin uzun bir geçmişe dayandığı biliniyor. İlk olarak 1979’da, Vietnam Savaşı sırasındaki ABD ve diğer savaş suçlarını ele alan Russell Mahkemeleri’nin devamı olarak ortaya çıktılar. Afganistan da bu mahkemelerde daha önce iki kez, 1981 ve 1982’de, Sovyet işgali döneminde gündeme gelmişti.
Bu yeni girişim, sürgündeki Afganların kurduğu dört derneğin oluşturduğu bir koalisyon tarafından aralık ayında başlatıldı. Aralarında, Taliban tarafından kapatılan Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’nun (AIHRC) eski başkanı Shaharsad Akbar tarafından kurulan Rawadari adlı insan hakları örgütü de bulunuyor.
Akbar, Alman taz gazetesine yaptığı açıklamada, mahkemenin “mağdurlara ve hayatta kalanlara bir günlüğüne de olsa kendilerini ifade etme platformu sunmayı” amaçladığını söyledi. Akbar’a göre bu Afganistan’daki kadın hakları ihlallerinin cezasızlığını ortadan kaldırmak, Taliban’ın baskı ve zulmünün daha fazla normalleşmesini önlemek için benzeri görülmemiş bir girişim.
Birleşmiş Milletler, Afganistan Güvenlik Konseyi gündemine geldiğinde zaman zaman Afgan kadınlarını toplantılarına davet ediyor. Ancak katılımcıları genellikle BM’nin kendisi seçiyor. Ayrıca Taliban, BM İnsan Hakları Raportörüne iki yıldır vize vermeyi reddediyor.
Mahkeme hukuki kurumlar üzerindeki baskıyı artırıyor
Birleşmiş Milletler’e bağlı Lahey Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) ise temmuz ayında iki üst düzey Taliban lideri hakkında yakalama kararı çıkarmıştı; ancak Trump yönetiminin getirdiği yaptırımlar bu mahkemenin hareket alanını hâlâ kısıtlıyor. Dört ülkeden oluşan bir girişim, Taliban’ın BM Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerinden ötürü hesap vermesini talep ettiklerini ancak ilerleme kaydedemediklerini açıkladı. Bu girişimde, Almanya’da eski Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock dönemindeki “feminist dış politika” anlayışının etkili olduğu ifade ediliyor. Muhafazakar ve sosyal demokratlardan oluşan yeni koalisyon hükümetinin başka öncelikler belirlemiş durumda olduğu biliniyor.
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin II. Ön Yargılama Dairesi Temmuz ayında Hebatullah Akhundzade ve Abdul Hakim Hakkani hakkında “insanlığa karşı suç” işledikleri gerekçesiyle tutuklama emri çıkarıldığını duyurdu. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin açıklamasında, “Akhundzade ve Hakkani’nin, kadınlara ve kız çocuklarına cinsiyetleri ve Taliban’ın cinsiyet politikasına katılmayan diğer kişilere yönelik zulmü emrederek, teşvik ederek veya talep ederek Roma Statüsü’nün 7(1)(e) maddesi uyarınca insanlığa karşı suç işlediklerine inanmak için makul gerekçeler bulunduğu” belirtildi.
İnsan hakları örgütleri, Taliban lideri ve Yüksek Mahkeme başkanı hakkında tutuklama emri çıkarılmasını memnuniyetle karşıladı ancak Taliban, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni tanımadığını açıkladı.
Madrid’deki mahkemede dört Afgan vatandaşı savcı olarak görev yapıyor. İkisi kadın, biri erkek ve biri de kimliği güvenlik gerekçesiyle gizli tutulan bir kişi. Hazırladıkları iddianameyi sekiz kişilik uluslararası mahkeme heyetine sunan söz konusu savcılar, uluslararası hukuk, sosyoloji ve toplumsal cinsiyet konularında uzman. İddianame Taliban’a da iletildi, ancak herhangi bir yanıt alınmadı. Bu nedenle mahkeme bir zorunlu savunma avukatı atadı. Mahkemede ayrıca tanıklar da dinlenecek. Bazıları sürgünde yaşadığı için bizzat katılacak, bazıları ise Avrupa’daki Taliban destekçilerinden duydukları korku nedeniyle ifadelerini yazılı veya ses kaydı olarak gönderecek.
Kadınlar ABD işgalinin de kurbanı oldu
Afganistan içinden de mahkemeye dokuz ifade ulaşmış durumda. İnsan hakları savunucusu Shaharsad Akbar, güvenlik gerekçesiyle çok dikkatli davranmak zorunda kaldıklarını vurguluyor. İngiliz insan hakları uzmanı Rachel Reid’in aktardığına göre, bir tanık son dönemdeki internet kesintisi sırasında ifadesini komşu bir ülkeye geçerek orada kaydetti.
Yargıçlar duruşmanın sonunda geçici bir karar açıklayacaklar ancak nihai karar aralık ortasına kadar açıklanarak BM’ye ve diğer kurumlara gönderilecek. Öte yandan mahkeme, 2001–2021 yılları arasında ABD ordusu ve müttefik güçler tarafından öldürülen sivillerin yakınlarını ve bu kadınları kapsamıyor. Bu da farklı mağdur grupları arasında bir hiyerarşi yaratma riskini barındırıyor.
Tam da bu nedenle Afgan insan hakları savunucuları, 2022’de UCM’nin ABD ve müttefik güçlerin olası savaş suçlarına ilişkin soruşturmaları “öncelik sırasından çıkarma” girişimini sert biçimde eleştirmişti. Halk Mahkemesi’nin bu konuyu ele almamasının nedeninin, yetersiz kaynaklar olduğunu söyleyen Akbar, tıpkı 1980’lerdeki gibi, ileride yeni Afganistan Halk Mahkemeleri kurulmasını umuyor.