İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin grup toplantısında önemli açıklamalarda bulundu. Dervişoğlu, konuşmasına, Gazze'de yaşananların ve savaşın sonuçlarının altını çizerek başladı. Konuşma esnasında Gazze Şeridi'nin büyük kısmının tahrip olduğunu, savaşın arka planındaki çıkar ilişkilerine dikkat çekti.
Dervişoğlu, yaptığı konuşmada son iki yılda Gazze'de meydana gelen trajediyi vurguladı. Gazze Şeridi'nin yüzde 95'inin imha edildiğini dile getiren Dervişoğlu, yaşanan olayların ardından hayatta kalanların açlıkla mücadele ettiğini belirtti. Savaş sonrası bu bölgedeki yeniden inşa sürecinin art niyetli bir rant paylaşımına dönüştüğünü ifade ederek, uluslararası toplumu ve savaşın sorumlularını eleştirdi. Savaşın sorumluları, şimdilik bir duraklama dönemine girseler de, bunların kendilerine göre yeni stratejiler oluşturacağını açıkladı. Bu bağlamda, çatışmanın sona ermesini sağlayacak çözümlerin geçici olduğunu vurgulayarak, kalıcı bir barış için samimi bir çaba gösterilmesini talep etti.
Dervişoğlu, iç politika hakkında da kapsamlı eleştirilerde bulundu. Özellikle hükümetin ekonomik politikalarını ve Orta Vadeli Planı hedef alarak, enflasyonun ve ekonomik krizin giderek derinleştiğini belirtti. Ekonominin gidişatından halkın ve emekçilerin büyük ölçüde etkilendiğini ifade etti. Dervişoğlu, açığın giderek büyüdüğünü, bu durumun da devlet otoritesine olan güveni sarstığını belirtti. Üretim ve istihdam konusundaki sorunların çözülmemesi ve planların tutarsızlığına dikkat çekti. Ayrıca, Mehmet Şimşek'e bir tavsiyede bulunarak, istifasının ülke için daha faydalı olacağına işaret etti.
Özellikle gençlerin güvenliği hakkında kaygılarını dile getiren Dervişoğlu, İzmir Balçova'da yaşanan silahlı saldırıya değindi. Saldırganın bir lise öğrencisi olduğunu ve yabancı bir kişi tarafından yönlendirildiğini belirtti. Dervişoğlu, devletin gençlere yönelik tutumunun yetersiz olduğunu ve bu tür olayların önüne geçmekte başarısız olduğunu vurguladı. Devletin kendi gençlerini koruma görevini yerine getirmesi gerektiğini ifade ederek, uluslararası etkenlerin bu durumu kötüleştirdiği görüşünü dile getirdi.
Dervişoğlu, terörle mücadele konusundaki ikili standartları eleştirerek, mevcut iktidarın belirli gruplara cezai muafiyetler tanıdığını öne sürdü. Ceza infazlarının, suçluların ve terörün taşeronlarının desteklendiğini belirtti. Bu durumun halkın güvenliğini tehdit ettiğini ve adalet duygusunu zedelediğini ifade etti. Özellikle terör örgütlerinin siyasi uzantılarıyla ilgili eleştirilerde bulunarak, milletin bu bağlamdaki gerçekleri görmesi gerektiğini vurguladı. Dervişoğlu, siyasetin terörle olan ilişkisinin net bir şekilde ortaya konulması gerektiğini savundu.
Dervişoğlu, konuşmasının sonunda hükümete seslenerek, milletin çıkarlarını gözetmesini ve sosyal adaletin sağlanmasını istedi. Gelecekte böyle sorunların yaşanmaması için halkın iradesini göz ardı etmemek gerektiğini belirtti. Son olarak, iktidara yönelik sert eleştirilerini yineleyerek, milletin sorunlarını çözmeyi amaçlayan bir hükümet anlayışının gerekliliğini vurguladı.
Dervişoğlu'nun konuşmasında öne çıkanlar şöyle:
"Bugün bir parmak çıklatmasıyla bir araya gelen, kameralara poz vererek bir savaşı daha durdurduk diye övünebilirler. Madem ki bir araya gelip savaşı durdurabiliyorken neden bir araya gelmediniz. Olan; Büyük Orta Doğu projesinin yeni ilanından ibarettir. Emperyalizm sona ermez yalnızca şekil değiştirir.
İktidara diyeceğim şudur; bir kez daha bu milleti ne meşgul edin ne de zararı uğratın. Artık akıllanın da her şeye Türk milletinin gözüyle bakın.
Geçtiğimiz haftada açıklanmasının üzerinden daha bir ay dahi geçmeden Orta Vadeli Plan'a değinmiştik. Milletimizin altında inim inim inlediği enflasyon kadar üreticilerin içine hapsedildiği açmaz da çözüme kavuşturulmadı. Memleketin insanıyla, emekçisiyle bağları tamamen kopmuştur. Bu güne kadar tutmamış olan plan ve programlarının bundan sonra da tutacağı yoktur. Mehmet Şimşek'e tavsivem kovulmadan istifa etmesidir.
Bu ülkede güven bitti, umut tükendi. Tüm bunlar korkuyu besliyor. Büyük çürümenin acı sonuçlarına mahkum ediliyoruz. Geçtiğimiz ay İzmir Balçova'da karakola silahla saldıran kişi 16 yaşında bir lise öğrencisiydi. İnternette silah alırken İranlı biri yönlendirmiş. Sen devlet olarak o çocukları yönlendiremiyorsun. Ama elin İranlısı senin evlatlarını kirli ağına düşürebiliyor. Çünkü sen başkasının hesaplarıyla meşgulsün.
Devlet büyükleriyle fotoğrafları suç şebekelerinin karargahlarının duvarlarını süslediği bir ülkede, şucu kötü bir istisna olmaktran çıkartıp makbul ve meşruymuş gibi bu iktidar yükselmiştir. Bazı çevrelere adeta suç işleme imtiyazı tanımıştır. Dosyası suç ansiklopedisine dönmüş nice caniyi salıvermiş, yerlerine akademisyen, yazar, gazeteci, belediye başkanı; size itiraz eden kim varsa cezaevlerine koydunuz. Şimdi zehirli meyvelerini topluyoruz.
Hala komisyonculuk oynuyor, Saray'dan arta kalırsa diye kırıntı bekliyorlar. İmralı canisi silah bırakacak dedi diye kendilerini kandırıyorlar. Buna Türk milletini de ikna etmeye çalışıyorlar. O terör şımarıkları da terörist başı medyadan rahatsız oluyormuş diye gazetecileri aba altından tehdit ediyorlar.
Bugün kendilerini savundukları noktada sorsanız uyuşturucu ticaretinden kazandığımız parayı da barış için kazandık diyecekler nerdeyse. Sanki hiç teröre bulaşmamışlar, 50 bin insanımızı katiline kurucu önder derken hiç utanma belirtisi göstermeden bunları söylemeyi barış için bu ülke için mücadele ettiklerini söylüyorlar. Siz bu milletin başına bela olan terör örgütünün siyasi uzantısısın, en az onlar kadar alçaksınız. Böylesine arsız ve yüzsüzsünüz. Önderleri katil, sözcüleri müptezel, zihinleri kiralık, ruhları satılık, elleri kan, ikameti Kandil, pusulası da İmralı'dır bu alçakların.
Dün Meclis'te yaşananlar Grup Başkanvelimiz Turhan Çömez, İmralı'daki alçak teröristten mesaj getiren Pervin Buldan'a hatırlatmada bulundu. Dediki 'Siz Atatürk'ün oturduğu koltukta oturuyorsunuz. 50 bin kişinin katili alçak Öcalan'ın mesajını taşımak sizin haddiniz değildir.' Bu haklı uyarının sebebini biliyorsunuz. Terörist Öcalan medyanın dilindne rahatsızmış. Medya bizi hiç göstermiyor, biz hiç rahatsızlığımızı dile getirdik mi? Ama biz demokrasiyi savunuyoruz. Ama onlar her zaman olduğu gibi yine hükümete sığınıyorlar. Kimin kimle ortak olduğu bellidir."