Birinci Dünya Savaşı'nın ardından imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşması ile Türk toprakları işgal edilmiş, bağımsızlık tehdit altına girmişti. Ancak Mustafa Kemal Atatürk liderliğindeki Kurtuluş Savaşı, tüm imkansızlıklara rağmen büyük bir zaferle sonuçlandı. Bu zaferin ardından sıra, diplomatik arenada Türkiye'nin haklarını savunmaya geldi.
Lozan görüşmeleri, oldukça çetin ve uzun bir süreçte gerçekleşti. Türk heyetine İsmet İnönü başkanlık etti. Aylarca süren müzakerelerde kapitülasyonlar, boğazlar, Musul, sınırlar ve azınlık hakları gibi pek çok kritik konu masaya yatırıldı. Türk heyeti, tam bağımsızlık ilkesinden ödün vermeden, büyük bir kararlılıkla mücadele etti.
Türkiye Cumhuriyeti'nin Tapu Senedi
Sonunda, 24 Temmuz 1923'te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Türkiye'nin bugünkü sınırları büyük ölçüde çizildi, kapitülasyonlar kaldırıldı, boğazlar üzerindeki Türk egemenliği kabul edildi ve yeni Türk Devleti'nin uluslararası alandaki bağımsızlığı tescillendi. Lozan, sadece askeri bir zaferin diplomatik zaferle taçlandırılması değil, aynı zamanda çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve uluslararası hukuk sistemine entegrasyonu anlamına geliyordu.
Miras ve Gelecek
Antlaşmanın 101. yıl dönümünde, Lozan'ın Türkiye için ne denli önemli bir miras olduğu bir kez daha vurgulanıyor. Türkiye Cumhuriyeti, Lozan ile kazandığı bağımsızlık ve egemenlik ruhuyla, bölgesinde ve dünyada etkin bir güç olma yolunda ilerlemesini sürdürüyor.
Lozan Barış Antlaşması, Türk milletinin azim ve kararlılığının, diplomatik başarısının ve uluslararası arenada haklarını savunma gücünün en somut örneği olmaya devam edecektir.
