Dışişleri Bakanlığını kapatın gitsin - Eski Milletvekili Mehmet Dülger

Dışişleri Bakanlığını kapatın gitsin - Eski Milletvekili Mehmet Dülger

Eski Antalya milletvekili, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Dülger’den değerlendirmeler:

“-Her şeyi reis bilir- tavrı, bu bir cehalettir… Devlet böyle yönetilmez…
Dışişleri Bakanlığını kapatın gitsin”

Nursun Erel Röportajı

Dış politikada yaşanan süreç ve yaklaşan seçimleri eski AKP milletvekili ve TBMM Dışişleri Komisyon Başkanı Mehmet Dülger ile değerlendirdik. Son dönemde dünya liderlerinin, Biden, Putin ve Jinping’in demokrasiden uzaklaşan tavrına dikkat çeken Dülger, Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştirirken, “Devlet böyle yönetilmez, asıl olan istişaredir, buna gerek duymuyorsanız, Dışişleri Bakanlığını kapatın gitsin” dedi. Dülger’in sorularımıza yanıtları şöyle:

-AKP’nin kurulduğu dönemde, milletvekili olarak TBMM’de yer almış bir isimdiniz, TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanlığı da yaptınız, bugün geldiğimiz noktada Türkiye’yi dünyadaki konumu açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?

DÜLGER: Ben AKP’nin parti teşkilatında yer almadım, parti üyesi olmadım, teklif üzerine sadece milletvekili oldum, Dışişleri Komisyonu Başkanlığına seçildim. O dönemde, Türkiye’nin dostluk hanesini genişletmek, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan kendi sınırları dışında sözü dinlenir, saygı gösterilir hale getirmek hedeflerimiz vardı. Şimdi ne yazık ki, etrafımızda pek dostumuz kalmadı

-Sizce bu yalnızlığa neler yolaçtı?

DÜLGER:Dünya demokrasiden uzaklaşıyor, ne yazık ki biz de… ABD Başkanı Biden’ın bir sözü var, “Belirsiz İstikrarsızlık!” dünyanın durumu bu…O sözü ele alarak dünyanın kaderini üzerinde rol oynayan 3 büyük lidere bakalım, Biden (ABD), Putin (Rusya) ve Jinping (Çin…) Biden, demokrat değil çünkü CIA lobilerinin adamı. Kendi başına demokratik karar alamaz. Putin, 2034’e kadar başta kalabilmek için kanun çıkarttı, demokraside bu olur mu? Jinping ise daha beter, ömrünün sonuna kadar Çin’in başında kalacak. Bu üçü yan yana gelse, oturup konuşsa, bundan demokratik bir yol çıkmaz. Çünkü demokrasi, 1-meşruiyet, 2-rıza, 3-istişareye bağlıdır.

-Bizde durum farklı mı?

DÜLGER: Demokrasinin üstünlüğü nedir? Dönemsel olarak değişir yönetimler,  4 sene sonra yeni bir takım gelir, istişare yapacağınız. Kavga üzerine değil, istişare üzerine yürütülür devlet işleri. Esas olan şahsa biat değil, alınan karara biattır. Şahsa biat aşağılık bir şeydir. Bakın bugün bir gece yarısı kararnamesi çıkartsa Recep Tayyip Bey, “bundan böyle Türkiye’de iki kere iki, dört değil, beştir” dese, bunu herkes uygular. O zaman Türkiye’de işler çok zor.

——Devlet kayıt demektir—-

-Cumhurbaşkanı Erdoğan anlattığınız liderlerle görüşmelerini genelde yanında heyet olmadan sürdürüyor?

DÜLGER: İnanılmayacak bir tavır. Böyle bir şey olamaz, hele Biden görüşmesindeki tercüman ayrı bir skandaldır. Halbuki, devlet kayıt demektir. Devleti kayıttan çıkarma modelini aslında Trump başlattı, devleti koskoca bir 4 yıl boyunca tweetle idare etti. Oysa Vatikan arşivlerine girin, 1500 yılına gidin, Papa’nın yazdığı mektubu bulursunuz. Siyaset onun çevresindedir. Bizde de şimdi, hiçbir kayıt yok. Peki, ne angajman yaptın? Neye söz verdin? Neyin karşılığında imza attın? Böyle devlet idaresi olmaz. O zaman kapat gitsin Dışişleri Bakanlığını.

—O Afganlara ne oldu?—-

-Biden görüşmesi sonrasında İran sınırından sökün eden Afganlar örneğini mi kastettiniz?

DÜLGER: Sahi, onlara ne oldu nerelere gittiler? O Afganlar ABD kuvvetlerinde eğitilmiş, onlara hizmet etmiş adamlardı. Peki neredeler şimdi? -Her şeyi reis bilir- tavrı, bu bir cehalettir… Devlet böyle yönetilmez…

-Dün itibarıyla tezkere ile TBMM de cumhurbaşkanına Irak, Suriye ve hatta Lübnan için yetki de verildi. Özellikle Irak ve Suriye için bu sürenin 2 yıl oluşu çok dikkat çekici değil mi?

DÜLGER: Size geleneklerimizi ve kısa süre önce yaşananları hatırlatayım. 1 Mart Tezkeresi öncesinde de üzerimizde büyük baskı vardı Amerikalılardan. Üsler dışında bizden yerler istiyorlardı. Bu kabul edilemezdi, bizim geleneğimizde bin senedir var olan bir gerçektir, Türk hükümdarlar yabancı askerin kendi sınırları içinde kalmasına asla müsade etmemiştir.

——Çay toplamaya gidince————-

-Büyükelçi krizi geride kalmış olmakla birlikte böyle bir süreç sizce iyi yönetildi mi? Yani bu olaya, -alt etti, geri adım attı, atmadı- diye bakmak, bir futbol maçına indirgemek sizce nasıl değerlendirilebilir?

DÜLGER: Cehalet baştan aşağı. Bu, işi bilmemektir. Zaten -benim dediğim olacak- dediğiniz anda iş bitmiştir. AHİM bizi neyle suçluyor? Hükmüne riayet etmemekle. Şimdi büyükelçilere bir bakalım, Yeni Zelanda, Kanada. Bu ülkeler Avrupa’nın AB’nin parçası mı? O halde size ne? Tabii bu ülkelerin elçilerinin birleşerek bu uyarıyı yapması kurallara uyun değildir. Üstelik onlara da sormak lazım, mesela Rusya’ya, sen kurallara uyuyor musun? diye. Dolayısıyla Türkiye’ye niye soruyorsun o zaman? Senin niyetin bozuk.

Ama bunun yanında sizin altına imza attığınız, bir AHİM kuralları var. Size diyorlar ki, davayı sürdürüyorsun ama bu davada tutukluluk süresi anormal, ortada somut bir iddia yok. TCK da yazılı olmayan şeyi suç telakki etmek mümkün mü? Soros taraftarı olmak TCK’nın hangi maddesinde suç? Yani adamın (Kavala) hapiste bırakılma sebebi yok ortada. Bunu söyleyenlere -elin casusunu mu savunuyorsun?- diyorlar. Seni alsalar 4 sene hapiste unutsalar olur mu? Hukukun prensibi vardır, gayri şahsidir. AHİM diyor ki, -o zaman sen hukuk devleti değilsin- Peki sen hukuk devleti misin?

Bizimkilerin savunması şu: Benim hukuk ihlalime karışma, hukuksuzluğuma karışma. -At herifi deliğe, aklı başına gelsin- lafı  ancak kahvede söylenir. Koskoca hakimlerimiz de buna riayet gösteriyor. Bir tanesi söylesin, hangi hukuk prensibi? Neden? Çünkü çay toplamaya gittiğin zaman sana söylediler, -bizim dediğimizi yapacaksın- diye.

—-Ana avrat sövmekle—-

-Gerek Anayasa Mahkemesi gerekse Kavala’yı yargılayan mahkemenin başkanının hak ihlali konusunda şerhleri var ama?

DÜLGER: Bunlar ana avrat sövmekle olmaz, prensip neyse onu koyacaksınız ortaya, oradan yürüyeceksiniz.

-Ancak bütün bu toz duman arasında, son dönemde F 35 ler, S 400 ler gibi ağır faturalarla karşılaştık, nasıl görüyorsunuz?

DÜLGER: Napolyon’un büyük sözüdür, -dış politika bir memleketin coğrafyasından doğar, kaderdir. Bizim coğrafyamızda da rahat bırakılmayacağınızı ve darbelere maruz kalacağınızı düşünmeniz gerekir. Bakın Süleyman Demirel şunu söylerdi daima, özellikle dış politikada mavi boncuk dağıtılmaz. Bu kritik coğrafyanın gerektirdiği ölçüde, işin erbabı ile çalışarak, çok rafine bir dış politika izlemektir asıl olan. Türkiye’nin hava sahasının savunmasında gereken alımları yapması lazım. Yapamıyor, çünkü ABD Senatosu kilitledi. Diplomasi lazım. Yani devletin yönetirken otoritesini muhafaza edecek ama şiddet ve dehşet yaratarak, mahrumiyet yaratarak değil. Çünkü devlet yönetiminde asıl olan meşruiyettir, halkın rızasıdır, bu çok hayatidir. Böyle bir şey yok. -Ben yaparım oldu- hayır. İkinci boyut, istişaredir, danışacaksınız. İstişare sonunda varılan karara biat edilir.  Yani devlet kavga üzerine değil istişareyle yönetilir, şahsa biat değil alınan karara biattır esas olan. Oysa şimdi maalesef şahsa biat durumu var. Bu aşağılık bir şeydir.  

—-40 kanalda Erdoğan——

-Sizinle iç politikaya değinmesek olmaz. Uzun yıllar, bulunduğunuz görevler itibarıyla pek çok lideri yakından izlediniz ki bunlar arasında , Turgut Özal, Bülent Ecevit, hele hele Süleyman Demirel gibi isimler vardı. Acaba devlet yönetimi açısından Recep Tayyip Erdoğan en başarılısı mıydı, görevde kalmada rekor kırdı?

DÜLGER: Demokrasinin prensibi, meşruiyetin kaynağı rızadır dedik. İradeyi seçmen koyacak ama nasıl yapacak? Ortadaki bütün ihtimalleri dinleyecek. Geçen gün baktım Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor, bütün kanallarda birden. TV kanallarını saydım, tam 40 kanalda birden. Bakınız, şu anda  40 yaşına kadar olanlar ondan başkasını görmedi ki. Nasıl irade koyacak?

—-YSK’nın dediği olur——

-Şu anda Anayasa değişikliği gündemde. Yürürlükteki Anayasada Cumhurbaşkanının sadece 2 kez seçilebilmesi, tarafsızlık yeminin metni dikkate alındığında olası değişiklikler için ne düşünüyorsunuz?

DÜLGER: Tabii ki iki kez adaylık meselesi de söylenecektir ama haklı da olunsa, yeniden adaylıkta hakemliği Yüksek Seçim Kurulu yapacağına göre, Tayyip Beyin dediği olacaktır ama muhalefet ortak adayı 1. Turda aramamalı. Eğer terazinin bir kefesine Hz. Peygamberi koysanız yine Recep Tayyip Erdoğan kazanır. Rahmetli babam, “Türk halkının aklı gözündedir” derdi. Yani -ben aslanım kaplanım- diyene bakmayacaksınız,  hepiniz adaylığınızı koyun, Recep Bey eğer 30 alıyorsa, demektir ki yüzde 70 karşısında, bu görülsün. İşte o zaman yan yana gelinsin 2. Turda ortak aday kimse onu destekleyelim.

-Bu koşullar altında Türkiye’nin geleceğinden umutlu musunuz?

DÜLGER: Kaderinizi bir kişiye bağlarsanız zor. Hangi durumda olduğunu bile bilmiyorsunuz. Parlamenter rejim, Başbakanlık deniyor ama şu anda bunlar Kaf Dağının arkasında. Makul Türkiye hedefinde, prensibinde birleşmek lazım.

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar