Bir iktidar, bir de muhalefet yalakası basın var - Leyla Emeç Tavşanoğlu

Bir iktidar, bir de muhalefet yalakası basın var - Leyla Emeç Tavşanoğlu

Gazetecilik ile doğduğu gün tanıştı, kendi tabiriyle başla meslek bilmedi. İtirazlara rağmen gazeteci olmaya karar verdi ve o gün bugündür işini hep en iyi şekilde yaptı.Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin ilk kadın genel sekreteri, Babıali’nin ilk kadın dış haberler şefi, gazete patronu bir ailenin ömrünü gazeteciliğe adamış ferdi; Muhalif.com.tr’nin Yayın Kurulu Üyesi  Leyla Emeç Tavşanoğlu'yla Harbiye'deki evinde buluştuk...

Duayen Gazeteci ile dünden bugüne gazeteciliği, ailesini, anılarını ve Muharrem Sarıkaya'nın adıyla anılan "o" olayı konuştuk. 


-Gazetecilik genlerden mi?


Ben başka meslek bilmedim ki!
Ben bir gazete patronunun kucağına doğmuşum. Gazeteci ve siyasetçi. Babam 10 yıl milletvekilliği yaptı sonra bedelini ödedi, Yassıada ve Kayseri cezaevlerinde yattı. Ondan önce tek parti döneminde de siyasetle uğraştı. Evde ise hep gazetecilik konuşuldu. Babam akşam eve gelir, gazete baskıya girene kadar da süreci telefonla yönetirdi. Ben başka meslek bilmedim ki!


Babam benimle 3 ay konuşmadı
Liseden mezun oldum üniversite sınavlarında istediğim fakülteleri kazanamadım. Ankara Siyasal'ı çok istedim onu da babam istemedi çünkü müthiş türbülanslı bir dönemdi. Benim de dahil olduğum 68 kuşağı son derece hareketliydik. Dolayısıyla ben de küçük ağabeyim Aydın’ın teşvikiyle LCC diye farklı dallarda kurslar açan akademi benzeri oluşuma kayıt oldum, orada daktilo kurslarına gittim. Tam mezun olurken hocam bana Türk Haberler Ajansı dış haberler servisinde bir iş olduğundan bahsetti. Hemen gittim konuştum ve anlaştım. Akşam eve haliyle geç geldim ve babama iş bulduğumu söyledim. “Ne zamandan beri bana danışmadan iş buluyorsun dedi”, 18 yaşımı çoktan geçtim dedim. Ve 3 ay benimle konuşmadı. 

Evet aile olarak çok bedel ödedik, babamın hapiste geçirdiği dönem, gözlerini kaybetmesi, o suikastta Çetin’i kaybettik, neyse benim başıma bir şey gelmedi.  Aydın çok erken ve doğal nedenlerle 46 yaşında vefat etti. Ablamla ben varız, aile ismimizi devam ettiren Mehmet ve Ali Selim Emeç yeğenlerim var. Ve bir de Ali Selim’in oğlu  Aydın Emeç. Aydın henüz 7 yaşında bakalım büyüyünce ne olmak isteyecek?

-Ya Aydın Emeç’de gazeteci olmak isterse? Ne olur tepkiniz?


Fevkalade desteklerim. Yani tamam bizim ailenin başına çok işler geldi ama eğer bir insan bir şey yapmak istiyorsa onun engellenmesi taraftarı değilim. Tehlikeleri bilirim, olumsuzlukları bilirim ama onun yaşayarak öğrenmesi gerektiğini düşünürüm.
 

-İlk dış haber kadın şefi aynı zamanda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ndeki ilk kadın Genel sekreter Leyla Emeç Tavşanoğlu nasıl bir karakter?

Ben muhalifim, inatçıyım, kafama koyduğumu yaparım. Hiçbir zaman da pes etmem. Çalışkanım, çalışmayı severim ben. Mesleğimi seviyorum ama bugünkü halini gördükçe de fevkalade üzülüyorum doğrusu. Bize öğretilen gazetecilik bu değil.


-Günümüz gazetecilerini ve gazeteciliğini nasıl değerlendirirsiniz?

 Bakın gazeteci dediğiniz kişi bütün iktidar ve çıkar odaklarına eşit mesafede durmayı becerebilen kişidir. Eğer gazeteci kendi çıkarı için bir tarafa çok fazla yaslanırsa, o gazeteci olmaktan çıkar. Çünkü yazacağı haber ya da yazının hiçbir inandırıcılığı ve güvenilirliği kalmaz. Oysa gazeteci dediğiniz insan kamuoyuna topluma doğru haber vermekle mükelleftir. Olabildiğince doğru tabii, doğru ve tarafsız biçimde…

-Ya şimdi?

Yalaka bir basınla karşı karşıyayız
Bugün maalesef! Acı bir şey söyleyeceğim, biraz da argo tabiri ile tamamıyla yalaka bir basınla karşı karşıyayız. Ha şöyle, bir iktidar yalakası basın var, bir de muhalefet yalakası basın var. Yani iki tane ayrı mahalle, ne kadar acı. Onlara gazeteci diyemem. Kendi gazeteciliğimden utanıyorum bunları gördükçe. 

-Yakın zamanda hepimizin üzüldüğü bir şiddet olayıyla karşılaştık. Bunu meslek adına nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Gazetecilikten istifa ediyorum

Yani şunu mu söylüyoruz;  Habertürk Medya Grup Temsilcisi  olan Muharrem Sarıkaya'nın muhabiri tokatlaması. Karşısında da Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin var. Orada iki tane olay var. Birincisi; Muharrem Sarıkaya hangi hakla bir muhabir arkadaşını tokatlayabiliyor? Kendinde nasıl böyle bir güç vehmedebiliyor? Bana sorarsanız bu biraz ruh bozukluğunu gösterir. İkinci konu da Fatma Şahin’in tutumudur. Fatma Hanım olan biteni seyredip konuşmasına devam ediyor… Ben kendisinin yerinde olsaydım “Muharrem Bey bu nasıl bir haddini bilmezlik” diye müdahale ederdim. Bir insan öbür insanı tokatlıyorsa ve kendine gazeteci diyorsa kusura bakmayın ben gazetecilikten istifa ediyorum!

-Röportaj konusunda ulaşamayacağınız kimse yok diye biliniyorsunuz sektörde. Nasıl ulaşıyorsunuz istediğiniz her isme?

Tüm dünyada çok fazla tanıdığım var, gazetecilik ömrüm boyunca da insanlara güven telkin ettim herhalde ki bana hayır diyen  elbet oldu ama çok kişi olmadı. Doğru kaynakla ilerlemek en önemlisi. Biraz şans da var sanırım çünkü ben hep doğru kaynaklara ulaşabildim. 

-Gündemi nereden takip ediyor konu ve konukları nasıl seçiyorsunuz?

Gündemi ağırlıklı internetten takip ediyorum. Bir de yıllar içinde tanıştığınız, biriktirdiğiniz, size güvenen kişiler de bilgi ulaştırıyorlar. Son teknoloji bu konuda epey işime yarıyor. Muhalif.com.tr’deki son röportajlarımdan olan Dr. Kerim Gülay ile yine yakın bir dost sayesinde irtibat kurdum. Arkadaşım İtalyan dergisinde yer alan İngilizce makaleyi gönderdi bana, yazı çok ilgimi çekti ve Kerem Bey’e de o vesileyle ulaştım. Daha sonra neredeyse akraba çıkacaktık….

-Kitap çevirmenliğini yapmıyorsunuz bir süredir neden?


Uzun yıllar yaptım bu işi ama en sevdiğiniz kitaptan bile çeviri bittikten sonra nefret edersiniz. Çeviri yapmak fazla emek isteyen bir iş. Benim için sıkıcı olmaya başladı. Daha sakin ve daha az aktif insanların daha mutlu yapabileceği bir iş bence. Ben hiperaktifim, sabahtan akşama kadar masa başında oturup da çeviri yapmak bana göre değil dedim ama epey de yaptım. 
Fransızlar “Çeviri kadın gibidir” derler
Fransızların bir sözü var, biraz maço bir tabir ama çeviri kadın gibidir derler. Ne kadar sadıksa çirkindir, ne kadar sadık değilse güzeldir. Kelimesi kelimesine çevirdiğiniz zaman uymuyor. Oscar Lewis La Vida  (Hayatım)’dan örnek vereyim. Paragraf şöyle başlıyor “you can't cover up the sky with your hands” yani kelimesi kelimesine çevirsek “gökyüzünü ellerinle kapatamazsın” ama bizde fevkalade bir karşılığı var bunun “Güneş balçıkla sıvanmaz”! o nedenle çok sadık kalırsanız olmaz. Eğer ana dilinizi ve çeviri yaptığınız dili çok iyi bilmiyorsanız çeviri yapmayın. 

-Hiç unutamadığınız bir anıyı paylaşır mısınız?


Çok anı var hangi birini seçsem? 
Henüz 4 yıllık gazeteciyken İstanbul’da NATO üyesi ülkelerin ortak meclislerinin toplantısı var.  NATO genel sekreteri de Joseph Luns o zaman. 1972’de NATO merkezi Bürüksel’e yeni taşınmıştı ve Türkiye masası şefi Orhan Arıman idi. O dönemki seyahatimde Orhan Abi ile çok iyi anlaştık. Bir yıl sonra bu toplantı zamanı Orhan ağabey bana telefon etti, geliyoruz bir isteğin var mı dedi. Ben de öylesine Joseph Luns’tan randevu istedim. Olacağını hiç düşünmüyordum. Ayarlarım dedi. Gelmeden önce beni aradı ve görüşmeyi ayarladığını söyledi. O toplantıda NATO genel sekreteri sadece bana röportaj verdi ve tüm gazetelerde yayınlandı. Hoş bir şey röportaj yapmak ama haber yazmanın, köşe yazısı kaleme almanın da  keyfi bambaşka. Hele iyi bir haber patlatmak – atlatmak müthiştir. 
Tunus’ta El Fetih’e haber saldım
1986 yılı Tunus’tayım. O sabah Neve Şalom Sinagogu’nun bombalandığını öğrendik. Biliyorum ki El Fetih üyeleri de o sırada Tunus’a kısa mesafedeki Kartaca’da kalıyorlar. Haber saldım. El Fetih’in 2 numarası Ebu İyad beni kabul etti. Bir grup olarak oradayız ama ben kimseye haber vermeden gittim, söyleşiyi yaptım, döndüm, deşifresini yaptım gazeteye faksla geçtim. Haber yayınlanınca yanımdaki o acar muhabirler çok bozuldular ama gazetecilik bu. Haber atlatmanın keyfi kadar büyük bir keyif ben bilmem.

-Gazeteci olmak isteyen gençlere tavsiyeniz var mı?


Aman çocuklar son derece dikkatli olun. Çünkü yarı demokrasi ya da hibrit demokrasi denilen rejimlerde gazetecilerin başına çok beklenmedik işler gelebilir. Onun için son derece dikkatli adım atmakta yarar vardır. Hiçbirinin başına bir iş gelmesini istemem. Görüyoruz cezaevleri gazetecilerle dolu. Yetkililer de çıkıp onlar gazeteci değil terörist diyebiliyorlar. Benimde içimden çok şey söylemek geliyor ama söylemiyorum, sonuçta onların çocuklarının da günahı yok. 


 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar