Fatma Çiğdem Aydın

Fatma Çiğdem Aydın


Vazgeçmiyoruz!

Vazgeçmiyoruz!

19 Mart Cuma gecesi siyaset kulislerinden yansıyan çeşitli haberler özellikle biz kadınların diken üstünde olmasına yol açmıştı. Huzursuzluğa rağmen uyuyabilenlerimiz 20 Mart Cumartesi sabahına Cumhurbaşkanının bir kararnameyle İstanbul Sözleşmesin'i feshettiği haberiyle uyandılar. Temmuz 2020’den beri tartışılan Sözleşme meselesi, gece yarısı basılan Resmi Gazete'de yer alan CB kararnamesiyle yeni bir boyuta taşındı. 

Cumartesi ve Pazar tüm gün, televizyon kanallarında (tabii ki hemen hepsi erkek) konuşmacılar bu haberi tartıştılar, kadın örgütleri sokaklara döküldü, protestolar yapıldı, gazeteler fesih konusunu işlediler... Twitter’da Sözleşmenin feshine çok sevinen kişiler genellikle feministlerin kullandığı mor fotoğraf çerçevesine atıfla "morardınız mı?" diye etiket kullanarak fesih haberini kutladılar.

İstanbul Sözleşmesi, uluslararası bir Sözleşme. Öyle olduğu için de Anayasanın 90.maddesi uyarınca iç hukukun üzerinde. Bir çok yasa ve düzenleme, insan haklarıyla ilgili sözleşmelerin/antlaşmaların böyle “şahsım istedi” diyerek iptal edilemeyeceğini belirtiyor. Ayrıca çok temel bir hukuki kural diyor ki, uluslararası sözleşmelere nasıl girildiyse öyle çıkılır. Yani, çıkılmak isteniyorsa bunu da girerken olduğu gibi TBMM onayıyla/iradesiyle yapmak gerekiyor.

Peki Sayın CB bunları bilmiyor mu? TBMM nin iradesini yok saydığı, hukuken geçersiz olan bir işlemi niye yapıyor? Kadın cinayetleri bu kadar artmışken, toplumda bu cinayetlere ilişkin büyük tepki varken kadınları şiddetten korumak üzere  hazırlanmış İstanbul Sözleşmesi'ni neden feshettiğini ilan ediyor? Anayasayı göz göre göre neden çiğniyor? Zamanında tarikatların onca bağırış çığırışına kulağını tıkayabilip gururla bahsettiği İstanbul Sözleşmesi'ni bugün neden tarikatların isteğine uyup feshettiğini söyleyebiliyor?  Ve Tabii bunlar kadar önemli bir soru daha; muhalefet bu süreçte ne yapıyor?'

Son sorunun cevabı basit. Muhalefet, yine bir araya gelmeyi beceremediği için Salı gününü bekliyor. O gün Mecliste grup toplantısı yapılıyor ya, Meral Hanım, Kemal bey, Temel bey filan Salı günü o kürsüden kükremek üzere sesini dinlendiriyor! O arada atı alan Üsküdar’ı geçti mi? Henüz geçemedi ama yolu yarıladı bence. Pazar gece yarısı saraydan “evet şahsım Sözleşmeyi feshetti ama sorun bakalım niye? Niyetimiz iyiydi ama Sözleşme manipüle edildi, eşcinsellik falan filan diyerek Sözleşmenin onuruyla oynandı, şahsım da bunlara dayanamadı” tadında, sarayda bu konuda bir tatsızlık yaşandığını ima eden bir açıklama geldi! Bu açıklama kimlerin içine su serpti anlaması zor değil. Eşcinselliğin günah olduğunu düşünen, insanları hak, duygu, düşünce, dil, din, etnik köken, siyasi inanış vb.den tamamen azade, sadece cinselliği olan varlıklar olarak görenlerin içi çok rahat etti. Öyle ya, onlara göre insanı insan yapan şey, koynuna kimi aldığıdır! Tam bu noktada iflas eden de “Yaradılanı severim yaradandan ötürü” sözüdür ama bu gibi ikiyüzlülükler başka yazının konusu. 

Sorulara dönüyorum. Hepsinin tek bir cevabı var. Sayın CB nabız yokluyor. Anayasayı çiğnerse ne olacak, kadınların çok önem verdiği İstanbul Sözleşmesini feshederse ne olacak, kim ne diyecek/yapacak onu görmek istedi. Hepimiz de gördük ki, Anayasayı çiğneyince bir şey olmuyormuş, kadınlar (ya da “bir kısım” kadınlar) ve tek tük demokratik örgütler dışında kimsecikler itiraz etmiyormuş, muhalefet ise… Ayyy! Yazarken bile içim sıkıldı...

Sonuç şu; kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın kadınlar İstanbul Sözleşmesi için mücadele etmeyi sürdürecekler. Vaz geç-mi-yo-ruz! Rahmetli Şirin Tekeli demişti ki “21.yüzyıl kadınların yüzyılıdır ve bu artık geri çevrilemez...” Sözleşme bizim, korumak için elimizden geleni yapacağız. Bu süreçte yanımızda kendine demokrat diyen erkekleri de görmek hiç fena olmazdı hani. 

Bence asıl sorulması ve tartışılması gereken sorular bunlar. 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar