Prof. Dr. Tevfik Dalgıç

Prof. Dr. Tevfik Dalgıç


Kıyafetin Siyaseti mi, Yoksa Siyasetin Kıyafeti mi?

Kıyafetin Siyaseti mi, Yoksa Siyasetin Kıyafeti mi?

Son 40-50 yıldır Türkiye’de din eksenli siyasetçinin ısrarla üzerinde durduğu ilk şey “kıyafetini” siyasete giydirme amacına dönük olmuştur. Uzun vadeli bir gizli amacın ilk adımıdır bu. Dinsel inancı sadece “şekil” olarak tanımlayan bu yaklaşım, temelde yanıltıcı gibi gözükse de aslında uzun vadeli amaca ulaşmak için yapılacak ilk “deceptive-yanıltma” politikasıdır…
 
Bu konudaki tartışmalar bana organizasyon kuramında yıllardır incelediğimiz “strategy versus structure-strateji mi?” yoksa “kurumsal yapı mı?” tartışmasını hatırlatıyor. “Önemli olan stratejidir, yanı amaçtır. Kurumsal yapı ve biçim buna göre şekillenir” diyenlere karşı, “Önemli olan kurumsal yapıdır; yapının biçimi ve içeriğidir. Çünkü stratejiyi ve hedefi kurumsal yapının niteliği belirler” diyenler karşı görüş belirtiyorlar. Bu tartışmaların ortasında uygulamalı çalışmalar şu gerçeği açığa çıkardı: 
“Structure is Strategy-Kurumsal Yapı stratejidir…”
Yani kurumsal yapı değiştirilerek stratejik avantaj kazanılır. Demek ki; kurumsal yapının değişmesi tüm stratejinin ana temelidir.
 
Din eksenli politikacı ilk olarak uzun vadeli stratejisini çizer. Yani amaç uzun vadede “yapıyı değiştirmektir…” Çünkü yapı değişince bu strateji amacına ulaşacaktır. Yani siyasete kıyafet giydirilecektir. Bu yapıldığı zaman artık geriye dönüş olmayacaktır. Yani ülkede siyasetin kıyafeti bu siyasilerin kendi çizdikleri biçim olacaktır. Yani, laikliğin olmadığı, demokrasinin tek partili bir teokratik cumhuriyet haline dönüştürülmesidir. 

Bu stratejiyi uygulamaya koymak için atılacak ilk adım ise “kıyafetin siyasetini” yapmak ve bunu giderek doğal hale getirecek ve kabul ettirecek girişimlerde bulunmaktır. Bu ise uzun soluklu bir işlemdir. Yavaş yavaş, ince ince, bazen iki adım ileri, gerekince bir adım geri politikalar, isim değiştirmeleri, siyasi ortaklıklar, siyasi ve toplumsal etkileşim ağları ile “kıyafetin siyaseti” yapılır. İnsan hakları, inancı yaşamak gibi evrensel değerler ve kabul edilmiş görüşler ön plana çıkarılır. Siyaset tarihinin sunduğu bu tür örneklerden, yani amaca ulaşmak için her yolun mübah olduğu uygulamalardan dersler alınır. 
 
Kısaca söylemek gerekirse kendi kıyafetinin siyasetini yapar dinsel eksenli siyaset erbabı. Yıllardır yapılan tüm çalışmalar bu konuya yöneliktir. Siyasi iktidarın uygun bulduğu üniformalaşmış kıyafetin önemini vurgulamak; kıyafetin çıkar kapıları açacağını kanıtlayan eylemler ortaya koymak yönünde politika izlenir.

Bunun için belirli bir kıyafet ve örtünme biçimi liyakatin, bilginin, becerinin ve ehliyetin yerini alır. Kıyafet her şeyin üstündedir bu politikada. Bakın dinsel politikacıların ülkede geçmiş yıllarda yaptıklarına ve bir kısmının halen yapıldığına; bu uygulamanın çarpıcı örneklerini görürsünüz. Kıyafet bir referans haline getirilmedi mi son 4-5 yıl içinde? Kamudaki atamalara bir bakınız. Cenap Şahabettin’in “İyi bir kıyafet iyi bir tavsiye mektubudur” sözünün özü saptırılarak “belirli bir kıyafet iyi bir tavsiye mektubu” haline getirilmiştir. Niye bazı politikacı eşlerinin kıyafetlerini bir siyasi simge ve mesaj için kullandıklarını hatırlayınız.
 
Kıyafetin siyaseti başarı ile uygulanmakta iken, artık ikinci aşamaya geçmenin gerekli olduğuna inanan iktidar partisinin tek otoritesi herhalde kararını verdi ve zamanın gelmiş olduğu düşüncesi ile harekete geçti. Anayasada üniversitelerle ilgili kıyafet değişiklikleri, yeni anayasa taslağı ile ilgili tartışılan konuları bir düşünün. 

Madrid’de yapılan bir konuşma bir anlamda uzun vadeli; kurumsal yapıda değişiklik stratejisinin, yani “siyasete kıyafet” giydirmek stratejisinin ilk belirtisi idi. İktidarın bastonu haline gelen milliyetçi-muhafazakâr nitelik taşıdığı iddiasında olan bir partinin desteği ile bu stratejiye doğru yapılan çalışmalar hızlandırılmak üzere idi. Fakat araya parti kapatma davası girince işleri yavaşlatmak zorunluğu ortaya çıkmıştır. 

İçte uzlaşmacı tavır takınılmaya çalışılırken, dışarda ihmal edilen, sırt dönülen kaynaklardan ittifak arama dönemi başlatılmıştır. Bakanlar, vekiller bunun için kolları sıvamıştır. Yıllardır unutulan ve rafa kaldırılmaya yüz tutmuş AB projeleri hatırlanmış, liberallere ve AB yanlısı aydınlara olduğu kadar AB yönetimine de hoş gelecek “siyaseten doğru” adımlar atma dönemine girilmiştir. 

Kısaca söylemek gerekirse “kurumsal yapı” değiştirilerek “siyasetin üzerine kendi çizdikleri kıyafeti giydirme” planları bir süre ikinci plana atılmıştır. Ama bu kısa süreli bir duraklamadır. Amaç değişmeyecektir. Şekil değiştirme, kalıp değiştirme, yeni ittifaklar, yeni birleşmeler gündemdedir. Ama kıyafet ve zihniyet değişmeyecektir. Bu amaç için, demokrasi ve onun getirdiği her türlü özgürlük kullanılacaktır. Bu arada laiklik ve demokrasi yok olacakmış; olsun!.. 
Ne demiş Makyavelli üstat:
“Gayeye ulaşmak için her yol mubahtır…” 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar