Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


İpek Yolu Düşleri

İpek Yolu Düşleri

Çin’le İran geçenlerde 25 yıllık bir ticaret anlaşması imzaladılar. Haberi okuduğumda bir hayli meraklandım. Bugünün dünyasında kartlar yeniden dağıtılmaya hazırlanılırken Çin-İran yakınlaşması ne anlama geliyordu acaba? Üstelik ortada şöyle de bir gerçek varken: ABD’nin yeni yönetimi Çin’i rakipten de öte hasım olarak görmeye başlamışken, İran’ın da nükleer anlaşma anlaşmazlığı nedeniyle ABD’yle arasındaki gerginlik iyice artmışken... Ankara bu denklemin neresinde yer alıyordu acaba?

Türkiye jeo-politik konumu itibariyle İran’la iyi ilişkilerini sürdürürken, Washington’ı da ürkütmemesi gerektiği bilinci içinde zor bir dönemden geçebilir. Öte yandan en küçük ortağın Pekin yönetimiyle sıkı fıkı ilişkileri de bayağı bir rahatsızlık unsuru olabilir. Bütün bu düşünceler içinde konuyu yakından izleyen emekli büyükelçi Tugay Uluçevik’in görüşlerini almak istedim. Uluçevik bir yandan ABD-Çin arasındaki hasmane ilişkiye, öte yandan ABD’nin İran’la olan nükleer silah anlaşmazlığına dikkat çekerken Türkiye’nin iki arada kalmaması için nasıl bir yol izlemesinin uygun olacağını anlattı. Tabii anlayabilenler ve gerekli diplomatik kıvraklık becerisini gösterme yeteneğine sahip olanlar için!

Büyükelçi Uluçevik, Çin’le İran arasında imzalanan 25 yıllık ticaret anlaşmasını şöyle değerlendirdi:
“ABD Başkanı Biden ve Dışişleri Bakanı Blinken Çin’i, rakip olmaktan öte, ABD’ye yönelen askeri ve askeri olmayan tehditler içinde 1 numara olarak belirlemişler ve bunu açıklamışlardır. Blinken son günlerde AB ve NATO çevrelerinde yaptığı temaslarda ABD’nin Çin’e bakışını anlattığı anlaşılmaktadır. Blinken 28 Mart günü NATO’da verdiği mülakatta Çin hakkında şunları söylemiştir: ‘Çin’le olan ilişkilerimizin bizim için giderek artan bir şekilde hasmane olan veçheleri vardır. Kesinlikle rakip olduğumuz alanlar da mevcuttur. İş birliği imkânı veren alanlar da vardır. Ama bunların ortak paydası şu gerçeği ortaya koymaktadır: İster hasım ister rakip isterse iş birliği ortağı olsun bizim Çin’e kuvvet noktasından yakınlaşma ihtiyacımız bulunmaktadır (the common denominator is the need to approach China from a position of strength, whether it’s adversarial, whether it’s competitive, whether it’s cooperative).’”

Uluçevik, buradan ABD-İran gerginliğiyle ilgili görüşlerini şöyle sürdürdü:
“ABD Başkanı Biden selefi Trump’ın feshettiği İran’la yapılan resmi adı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA9) olan anlaşmaya Tahran’ın tam olarak riayet etmesi halinde ABD’nin de anlaşmaya uyacağını ifade etmişti. İran ise ilk tepki olarak, ilk adımı ABD’nin atması gerektiğini açıklamış, ABD’ye karşı meydan okuyan bir tavır almıştır. Bu konu halen muallaktadır. Öte yandan AB’nin baş aktörleri İran’la iyi geçinmekten yana görünmektedirler. Feshedilen anlaşmanın yeniden yürürlüğe girmesinden yanadırlar. 

“İran, Türkiye’nin tarihi komşusudur. Türkiye başta ticaret ve ekonomi olmak üzere İran’la düzgün ilişkiler sürdürmeye mahkumdur. İran’la sınırımız 1649’da belirlenmiştir. İstikrar içinde sürmektedir. Ancak bu komşuluğun İran’daki rejimden kaynaklanan olumsuz veçheleri vardır (rejim ithali, terörist sızması, kaçakçılık gibi). 

“Türkiye-Çin ilişkileri gelişmektedir ve dünya gerçekleri karşısında buna da ihtiyaç vardır. Türkiye, Çin’in başlattığı ve kısaca ‘Kuşak Yol’ olarak adlandırılan ‘İpek Yolu Ekonomik Kuşağı’ ve ’21. Yüzyıl Deniz İpek Yolu’ girişiminin hayata geçirilmesi için yürütülen çabaları desteklemekte, söz konusu girişim açısından kilit bir konumda yer almaktadır.“

Uluçevik şu önemli noktanın altını da kalın hatlarla çiziyor:
“Türkiye, Çin’den Avrupa’ya uzanan kuzey hattını tamamlayıcı bir nitelik taşıyan ve Çin’le Avrupa arasında ilave bir bağlantı koridoru açan ‘Trans-Hazar-Orta Koridor’ projesini hayata geçirmeyi hedeflemektedir. ‘Kuşak ve Yol’ girişimini ülkemizin ‘Orta Koridor’ projesiyle uyumlaştırmak amacıyla Çin tarafıyla bir Mutabakat Muhtırası imzalanmıştır. ‘Orta Koridor’ projesinin en önemli bileşenlerinden biri olan Baku-Tiflis-Kars demiryolu hattı, 30 Ekim 2017’de Bakü’de, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da katıldığı bir törenle imzalanmıştır. Çin, ‘Kuşak ve Yol’ girişimi çerçevesinde Doğu Akdeniz’deki gelişmelerle de yakından ilgilenmektedir. BM Güvenlik konseyi üyesi olarak da Türkiye’yle ilgili, başta Kıbrıs olmak üzere, BM’de söz ve rol sahibi bir devlet niteliğindedir. “

Büyükelçi Uluçevik başta ABD olmak üzere Batı blokuyla Çin arasında ticaret savaşının devam etmekte olduğu bu dönemde Ankara’nın Pekin’le bu denli yakınlaşması konusunda çekincelerini ve endişelerini şöyle dile getiriyor:
“Türkiye’nin Çin’le iş birliğini geliştirmesinin ve bu iş birliğini siyasi ve askeri iş birliğine, alışverişine genişletmesinin özellikle ABD’yle olan münasebetlerimizi düzeltme arzu ve çabalarımızı zorlaştıracak veçheleri olacağını düşünüyorum.

“Türkiye’yle AB arasında 26 yıllık Gümrük Birliği Anlaşması’nın çeşitli açılardan güncellenmesine duyulan ihtiyaç bellidir. AB’nin bu konuda atılabilecek adımları Türkiye açısından çeşitli şartlara bağlayarak engellemesi sonunda Türkiye’yi Çin’le ilişki ve iş birliğini daha da derinleştirmeye itebilir. 

“Çin’in ve Rusya’nın demokrasi idealleri ve çağdaş insan hakları değerleri ve uygulamaları bakımından Türkiye’ye örnek, model olabilecek yanları yoktur. Türkiye bu konudaki tercihini İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesinde Avrupa Konseyi’ne, 1952’de de NATO’ya üye olmakla yapmıştır. Şanghay Grubu’na katılma gibi hevesler Türkiye bakımından yön değiştirme olur.”

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar