Emel Seçen

Emel Seçen


Güneşin sofrasındayız

Güneşin sofrasındayız

Muhteşem bir gece yarattılar ve yaşattılar. Adeta, bir ağacın dalları gibi Münir Nurettin Selçuk, Timur Selçuk ve kızları.

Sahnenin solunda beyaz frag, önünde mum ve çiçekler, bir melek misali ışık yayıyor ve izliyor tüm salonu.

En son uğurlama töreninde emekçilerin sözlerini hatırlıyorum.Duruşundan, inancından, hiçbir şekilde ödün vermeyen ama her yer de olan gerçek aydın, sanatçı, insan, baba.

Baba ve oğul, Türkiye’nin vazgeçilemez değerleri olmasına rağmen, Baba Münir Nurettin Selçuk bile emekli olurken “en alt kadro”dan emekli edilir. Buraya tekrar yazmayacağım, Münir Nurettin Selçuk, kimdir ve neler yapmıştır? Ona bir bakın, araştırsın ilk kez duymuş olanlar. Yani “Sana bir tepeden baktım Aziz İstanbul”  dercesine, birde statü sahibi olup da bir şey yapıyor görünenlere.

Hal böyle iken istemez oğlunun peşinden gelmesini ve bu anlamda destek olmaz ama o beş yaşında öğrendiği piyano ile kendi kendi akım ve yenilikler katacaktır,oğlu Timur Selçuk. Öyle ki kızı ile Eurovision’a katılıp, çok sesli “Bana Bana” yankılanacaktır, Hazal Selçuk ile.

Timur Selçuk, bir aydınlık çizgidir.

Timur Selçuk, gördüğü ve anlattığında, anlamayanlar için net duruşu olan bir insandır. Kendi yolunda, kendi var oluşu ile. Kapıdan etkinlik salonuna girerken daha hiç gitmemiş ve gitmeyecek hali sarıyor. Ve Babam geliyor, ister istemez aklıma, ilk eserde, Beyaz Güvercin, değil mi?

Ümit Yaşar Oğuzcan ve Orhan Veli Kanık’ı ben, henüz ortaokula varmadan babam sayesinde öğrendim. Vazgeçilmezim oldular, kimi görsem, onları anlatmak istedim yıllarca ama baktım ki hala anlaşılmıyor. Öyle ya biz hangi gerçek değeri anladık ki?

O yüzden bu kargaşa, karmaşa, aymazlık, edepsizlik, bilgisizlik, çekememezlik ve hadsizlik! Değil mi?

Kapıdan girerken diyor ki usta:

“BÜTÜN AHLAKLI İNSANLAR KARDEŞTİRLER…

ÜRETEN, PAYLAŞAN, ZULME SESSİZ KALMAYAN,

ZALİME BOYUN EĞMEYEN…”

Kızları meleğin,  melek kanatları olup, hep birlikte söylüyorlar, BABAMIN ŞARKILARINI.

Hazal ve Mercan Selçuk.

Bu kez Mercan Selçuk bizlerle, ve yetiştirdiği öğrencilerle..

Kaç kuşak devam eden o sanatçı ve aydın duruşunu, günümüzde sanat kategorisine konulmayan, aşağılaştırılmaya çalışılan BALE ile.

Aklıma yıllar önce “Sanat ve Aydın için” Ferhan Şensoy’un yine gönüllü, tüm içtenliği ile kapılarını açtığı, açması için öncülük eden gazeteci, sanat eleştirmeni, aydın Hayati Asılyazıcı ustam geldi.

Timur bey, ben ve Hayati Hocam bir karede, yer SES Tiyatrosu, fotoğrafı çeken Ferhan Şensoy!

Ah! Nasıl aranmaz o güzel insanlar..O güzel anlar… O güzel hatıralar… Birer birer.

Bizi vurup vurup, acaba hala nefes alıyor muyuz? Diye merak edenler.

Alıyoruz hiç endişe etmeyin, cehaletin soluğu ne kadar azsa, bizim sonsuz…

Bizi orada burada, köpük işlerde aramayın, bizi tarihe dokunmuş, iz bırakan yerlerde arayın. Halk ile iç içeyiz, evet hakikaten iç içeyiz ve ondan dokunuyor ya, hem dokunmayıp, dokunana da mani olmak, engellemek için elinden geleni yapmak.

Ne diploma ile ne mevki ile insanlık rütbesi, geçin onu!

Eninde sonunda soka soka kimse kalmayınca, bir akrep gibi kendi kendinizi sokacaksınız!

İki perdelik programdaki tüm şarkılar ve aranjeler Timur Selçuk’a ait olup Kareografiler Mercan Selçuk’a aitti. Klasikleşmiş Timur Selçuk eserleri.. Misafir sanatçı olarak katılan İDOB’un baş dancısı İlker Kodal olmak üzere, solistlere, gruba ve çocuk dansçılara tek tek tebrikler..

Ama içlerinde biri vardı ki, bende ayrı bir gönül bağı olan, o da Ekim Deniz Akarslan.

Haberi, yıllar önce, Türk Albatrosu, başlığı ile girmiştim.

2012 İstanbul Bale Yarışmasında “Genç Yetenekler” gecesinde sahne alan Akarslan, “Amerika’nın İndianapolis şehrinde düzenlenen Youth America Grand Prix bale yarışmasının yarı finallerinde klasik bale kategorisinde 1. olmayı başaran sonra İtalya’nın Spoleto kentinde düzenlenen Settimana Internazionale della Danza di Spoleto bale yarışmasında 2. Olmuştu. İtalya’daki yarışmanın ardından ise  Zürih Dans Akademisinden, burs sonrası New York’ta finalleri yapılan  Youth America Grand Prix bale yarışmasında, Bolshoi Bale Akademisi Yaz Okulu, Kanada Ulusal Balesi Okulu ve Münih Bale Akademisinden burs alarak  sanat yolculuğuna devam ederken yollarımız kesişti. Bu üçüncü karşılaşmamız.

O zamanlar 16 yaşındaydı, ben Aydınlık gazetesi Kültür Sanatta, Hayati Asılyazıcı ile çalışıyordum. Gazeteye geldi, bir yakını ile programa aldık bende haberini yaptım. Birkaç yıl sonra görmüştüm kendisini çünkü dışarıdan dokunmaya çalıştığım ve bir şekilde Caddesbostan Gönüllüleri, Lions katkıları ile gelen ve Amerika’ya gidebilmek yani bir sanatçı adayının karşılanamayan yol ücretini bizler bir yıla yakın gönüllü provalarla Taner Ertürk yönetiminde sahneye koyduk.  CKM’de full salona üstelikte amatör ve ayakta alkışlanarak bitirdiğimiz oyun olan Bir Yaz Gecesi Rüyası ile ihtiyaç sahibi gençlerimize katkı olduk. Aradan geçen zamanda Rusya yolculuğunun yani Rusya’daki dünyaca ünlü Vaganova Bale Akademisinde eğitim görmeye hak kazanmıştı, gururla haberini yaptım ve şimdi artan gururla sahnede onu izledim.

O zaman ki ışıltı zaten kendinin çizdiği yolu ortaya çok net koyuyordu, bunu da özellikle söylemiştim, işte gerçekler. Bir gün kendi ülkemizde seni başarı ile izleyeceğime eminim, dedim. O akşam bu akşammış meğer! Ne büyük onur!

 

 

“Dede efendi, Itri, Hafız Polat, Üstad Münir Nurettin Selçuk.

Şükrederek, hamdederek, yüreğimin ses “Babamın şarkıları”

Ve kızım Mercan’ın bütün bu manevi oluşumdan beslenen “Babamın Şarkıları…”

Hamdolsun, 30 Ocak 2020 Timur Selçuk.

Diyor, ve Nebil Özgentürk’ün yıllar önce çekilmiş belgesel içinde yasaklı olduğu dönemde kendisine Kompara, diye çağrıldığında sonradan öğrendiğinde Komünist propaganda yapan, olduğunu öğrendiğinde ki bilgiyle izledik. Hani Fransızca Komandatura, tamir vardır. Bizde neyi tamir edeceksin? Taşlar yerinden oynatınca dikiş tutmuyor bir daha kolay kolay.

Birçok klasik eseri, bale ile harmanlanarak öyle büyülü bir seremoni ortaya çıkmıştı ki hele hele içlerine “Ekonomi Tıkırında” eseri, günümüz şartlarında geçmişten gelen bir ayna, bir ışık gibiydi.

Neden olmasın, sanatçı, aydın, doğru gösteren değil miydi? Yoksa bu kadar adeta ağız ishali olmuş güruhlar arasında herkes aydın olurdu, öyle ya!

Velhasıl, babalar kızlarını iyi yetiştirmiş.

Kızlar, babalarını yeniden muhteşem onurlandırdı.

Kirlenen, kararan günlerimizin tozunu aldı adeta. Hele o gençler, pırıl pırıl, alev alev dansları…

Yolları açık olsun!

Ve teşekkürler, Mercan Selçuk!

İyi ki varsınız!

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar