İnanç Uysal

İnanç Uysal


Gündem dışı gündem!..

Gündem dışı gündem!..

Bugün biraz ağır bir yazı yazasım var. Gündemi takip etmekten sıkıldım açıkçası. Bir sürü gerçek sorunumuz ve bir sürü de o sorunları konu etmeyelim diye gündem ettiğimiz bir sürü oluşturulmuş yapay mesele.

İşimiz elbette gerçek sorunlarımızdan bahsetmek ve o sorunlar için farklı bakış açıları oluşturmaya çalışmak. Ama bazen tek tek olaylar üzerinden analizler yapmak yerine biraz baştan almak gerekiyor sanki.

Biz neden bu sorunlarla muhatabız diye düşünmeyi sağlamak zorundayız. Evet bir dış güçler meselesi elbette var ama bizim de elimiz armut toplamamalı. Neticede biz de dünyadaki başka bir ülkeye dış güç olabiliriz pekâlâ.

Sonuç olarak arada bir neden kaybettik, nerede kaybettik, çözüm ne, kazananlar nasıl başardı gibi soruları kendimize sormalıyız. Ben bugün itibariyle kendi çapımda denemeye başlıyorum, beğenirseniz devam ederiz

Bir kısır döngü...

Şanlı bir geçmiş, uzak bir gelecek umudu ve aşağılanmış, değersizleştirilmiş bir şimdiki zaman. Bunların üzerine giydirilmiş herhangi bir ideolojinin kitleleri hareket ettirememesi mümkün değil.

Elbette kullanılan argümanlar harekete geçirilecek kalabalıkların sayısını etkiler. En büyük kalabalığı hareket ettirebilenler güce kavuşur, kavuşulan güç başlangıçta idealize edilen fikirleri ve dolayısıyla da eylemleri zehirler. 

Kısa tarihimiz göstermiştir ki bizde durum, kurucu iradenin hemen sonrasında oluşturulan resmî ideoloji ile diğerleri arasındaki mücadelenin özetidir. Ancak diğerleri de aynı muhteşem geçmiş, değersiz şimdiki zaman ve belirsiz ama ütopik bir gelecek tasavvuru üzerinden yürümektedir.

Yani farklı argümanlar ama aynı taktik. Bu taktiğin en büyük gücü ise önceki iradenin dışarıda bıraktığı büyük kalabalık. Zaten pratik olarak değersiz bir şimdiki zaman yaşayan kalabalığa muhteşem mazi ile ilişkilendirilmiş ütopik bir gelecek hayali…

Özetle devleti dönüştürme ideali, yok sayılan kalabalıklara itibar kazandırma misyonu… Devlet yönetimine geçince ilk zamanlar bu ideal ve misyonlara uygun hareket edilse de bu ulvi ve adil halin içine rövanşist bir bakış açısının sızması çok uzun sürmüyor.

İdareyi ele geçiren bu rövanşist iradenin devlet yönetiminde yeterince uzun kalması, devletin sağladığı imkanlar ve gücü sınırsız şekilde kullanabilmesi, yeni iradeyi, eleştirdiği bir önceki iradeyle aynı noktaya çok hızlı dönüştürüyor. Yani devleti dönüştürme, adil ve ideal kılma, yaygın ve beylik deyimiyle hâkim değil hadim devlet olma fikirlerinin sahipleri süreç içinde devlet aygıtı tarafından dönüştürülüyor. 

Bu durum ne kadar uzun sürer ve ne kadar büyük bir güçle devam ederse o kadar belirgin oluyor. Sistem kendisini sorgulayan ve değiştirmeye kalkan gücün dip dalgası güçlendiğinde o gücü kendi sistemine dahil etmek için iktidar olması riskini göze alıyor.

Bugün yaşadıklarımız aslında ilk defa olmuyor ama daha önce hiç bu kadar uzun süreli ve güçlü olmamıştı.  Aslında baştan beri, adam yerine konulup, belirsiz bir gelecekte itibar sahibi ve refah içinde olmayı bekleyen kalabalıklar hariç bu ideallere gerçekten inanan hiç kimse yoktu.

Burada anlatılmak istenenin bugünün sorunu olmadığının altını çizmekte fayda var. Farklı şanlı tarihler, farklı gelecek tasavvurları ama aynı değersiz şimdiki zaman… Gerçekten sahip olduğumuz bize ait olan zamansa sadece o değersizlik atfedilen şimdiki zaman.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar