Dr. Yakup Dıvrak

Dr. Yakup Dıvrak


Almanya'da Kalifiye Eleman Eksikliği ve Türkiye

Almanya'da Kalifiye Eleman Eksikliği ve Türkiye

Aslında, Almanya'da işgücü eksikliği dememiz daha doğru olur. Çünkü, sadece kalifiye elaman değil, iş dünyasının her alanında iş gücü eksikliği var. Ve bu eksik giderek artıyor.

İstatistiklere göz atacak olursak durum vahim... Almanya'daki demografik
durum vahim yani. Yıllık doğum ve ölüm sayılarını karşılaştıran istatistikler vahim sonuçlar ortaya koyuyor. Ölenlerin sayısı doğan çocuk sayısından çok fazla. Eskiden bir emekliye karşın 3 çalışan vardı. Günümüzde bir emekliye karşın çalışan sadece 2 kişi. 2050 yıllarında bu durum bir emekliye bir çalışan şeklinde olacak. Emekli maaşları nasıl ödene(bile)cek derisiniz acaba?

Bu verilerden ortaya çıkan bir başka gerçek de şu: 
2030 yılına kadar 6 milyon işgücü açığı var Almanya'da. Peki bu nasıl giderile(bile)cek? Tabii ki yurt dışından gelecek insanlarla. Ama, bunların kalifiye olması gerekiyor.

Herkesin bildiği bir gerçek var. Eğer Almanya halen yaklaşık 83 milyon olan nüfusunu korumak istiyorsa, yurt dışından her yıl yaklaşık 400 bin göçmen almak durumunda ve doğumları teşvik etmek zorunda.

Bu yüzdendir ki, çocuk parası son yıllarda bonkörce artırıldı ve önümüzdeki dönemde daha da artırılabilir. Çünkü bu metot, (yani çocuk parasını yükseltip doğumları teşvik etmek,) Fransa'da bayağı işe yaradı. Ama, Almanya bu metodu devreye sokmakta bir hayli geç kaldı. Fransa erken davrandı. 

Diğer yol olan 'göçmen ithali' bayağı iyi kullanılıyor… Gerek ''Mavi Kart'', gerek sığınmacılar, mülteciler ve gerekse de ''Aile Birleşimi'' yoluyla yılda 300 binden fazla göç alıyor Almanya. Göç alıyor ama, göç de veriyor; yani nüfus da kaybediyor. Örneğin ciddi sayıda Alman yurttaşı Amerika'ya, Kanada'ya, Avusturalya'ya, İsviçre'ye, Benelüx ülkelerine ve İskandinav ülkelerine göçüyor çeşitli sebeplerden. (Şimdi anladınız mı Şansölye MERKEL Suriyeli ve diğer ülkelerden gelen mültecilere kapıları açarak yaklaşık 1 milyon göçmeni neden aldı Almanya'ya? Kapıları Sayın MERKEL açmadı, Alman sanayii ve ticaret dünyası açtırdı o kapıları...)

Türkiye'de ise gençlerin önemli sayıda bir kısmı ve halkın vergileriyle okumuş akademiker kesimin korkutucu sayıdaki kesimi yurt dışına gitmek istiyor. ''Körün aradığı bir göz Allah verdi iki göz'' durumu yani Almanya için... Gerçi gençlerın ve akademikerlerin büyük bir kısmı İngilizce bilmeleri nedeniyle ABD, Kanada ve Avustralya'yı tercih ediyor. Ama, Türkiye'ye yakınlığı ve bazılarının Almanya'da yakınları olması nedeniyle Almanya'yı tercih edenlerin sayısı da bir hayli kabarık. Almanya'da var olan gizli Türk ve Türkiye karşıtlığına, bürokrasinin nazlanmasına rağmen Türkiye'den Almanya'ya nüfus akışı son 2-3 yılda ciddi sayılara ulaşıyor. 

Çünkü, Alman sanayii ve ticaret dünyası ağırlığını koyuyor bu süreçte... Mesele arz-talep meselesi. Kalifiye işgücüne şiddetle ihtiyaç duyan Alman sanayii ve ticaret dünyası yetişmesine ve eğitim ve öğretimine beş kuruş harcamadığı kalifiye elamanlara sahip oluyor böylece: Doktor, mühendis, bilişim uzmanları ve hasta/yaşlı bakıcıları tercih ediliyor. Tabii ki, Almanların yapmak istemediği işler için de işgücüne gerek var. Örneğin hizmet sektörü, gastronomi vb. Sadece restoranlarda kimin çalıştığına bakın ve toplu taşıma araçlarını kimlerin kullandığına ve taksi şoförlerinin fizyonomisine bakın yeter. Ne demek istediğimi anlarsınız. Türkleri artık belediyelerin çöpçü kadrosuna bile almıyorlar. Çünkü buralar ödemesi yüksek ve iş hukuku açısında 'sağlam' yerler... 1970'li ve 1980'li yıllarda çöp kamyonlarını sarı saçlı mavi gözlü Alman şoförler kullanıyordu. Bu kısmen hala böyle. Ama, çöp toplayan emekçilerin çoğu 'kara kafa' idi. 1990'lı yıllardan itibaren bu durum değişti. Artık bu emekçiler sarı saçlı, yeşil gözlü Rus göçmenler. Anlayacağınız 'bizimkiler'in işi zor mu zor...

İşte bu noktalardan hareketle gerek Almanya'daki ve gerekse de Türkiye'deki gençlerin önünü açmak, meslek sahibi olarak iş dünyasında hak ettikleri yerlere gelebilmeleri ve de emeklerinin karşılığını alabilmeleriiçin eğitim ve öğretim alanında elimizden ne gelirse geri durmuyoruz.
Gençlerimizi gerek meslek edinme ve gerekse de meslek geliştirme konusunda teşvik etmek, onlara destek olmak boynumuzun borcu. Bu
çerçevede, eğitim danışmanlığını yapmakta olduğumuz ''F+U Bildungsunternehmen = F+U Group: Schulen - Akademien -Universitaeten'': Okullar-Akademiler-Üniversiteler) yoluyla Türk göçmen çocuklarına gönül borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. 

Aylık Eğitim ve Bilim Dergisi'nin Temmuz 2021 sayısının kapağı...

Ve gene bu çerçevede, Yeditepe Üniversitesi ve F+U Group iş birliğinde 4 bölümü kapsayan 2 yıllık bir Meslek Yüksek Okulu kuruldu. Tam bir eğitim aşığı Sayın Bedrettin DALAN'ın rejisörlüğünde, Türk ve Alman sanayiinin ara elaman eksikliğini gidermeye katkısı olacak olan bu okulda gençler Elektrik-Elektronik, Otomotiv, IT ve Mekatronik dallarında eğitim ve öğretim görerek Almanya'da veya Türkiye'de çalışabilecek. Türkiye'de bir ilk olan bir olguyu da dile getireyim: Bu MYO'nda öğrenim dili Almanca. Gençler bir yıl Almanca öğrendikten sonra, çoğunluğu Almanya'da okumuş veya doktora yapmış ve sanayii deneyimi olan mühendislerden/öğretim görevlilerinden ders alıyorlar. Bir diğer çok önemli nokta da şu: Bu Meslek Yüksek Okulu'nda öğrenim gören gençlerin notları ve Almancası iyi olan 50 kişilik bir kısmı 4. Sömestre F+U Akademisinde dual öğrenim görerek tamamlayacak. Bu projede yer alarak, ülkemize ve halkımıza olan gönül borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. Söz konusu MYO'nda öğrenim gören öğrencilerden 6’sı bu yaz döneminde Erasmus Programı çerçevesinde Almanya'da staj yapıyor.

Yaklaşık 280 bin öğretmen üyesi bulunan Eğitim ve Bilim Sendikası (GEW) Genel Başkanı Maike Finnern

1977 yılından bu yana üyesi olduğumuz ''Bilim ve Eğitim Sendikası GEW''nin Leipzig'de yapılacak olan 29. Kongresi öncesi yazıyorum bu yazımı. Kongrenin 2 konusu var: Eğitimin Geleceği ve Krizlere Dayanıklı Eğitim ve tabii ki de seçimler. Eğitim emekçilerine ve son aylarda büyük fedakârlıklar yaparak hayatımızda belirleyici rol oynayan sağlık çalışanlarına Heidelberg'den selam ola.

telif


Dr. Yakup Dıvrak Kimdir?

1950 Zile - Tokat doğumlu. İlkokulu ve orta okulu Zile`de (Julius SEZAR’ın Veni-Vidi-Vici dediği şehirde); liseyi Zile, Ankara ve Malatya`da okudu. Öğretmen Vekili olarak çalışırken, Tokat İlköğretmen Okulu`nu dışardan bitirerek kadrolu öğretmen oldu. Zile`de ilkokul öğretmenliği yaparken, 1973 yılında istifa ederek, eşiyle birlikte, yüksek öğrenim için Almanya`nın Heidelberg kentine gitti. Yüksek öğrenimi esnasında çok çeşitli işlerde çalışarak okudu. Uzun süre Heidelberg Üniversitesi`nde doktora çalışması yaptı ve bu üniversitede, Heidelberg Yüksek Öğretmen Okulu`nda, Rheinland-Pfalz Eyaleti Eğitim Bakanlığı`nda araştırmacı, asistan, koordinatör ve danışman olarak çalıştı. 2010 yılından bu yana, dönüşümlü olarak hem Almanya`da (Heidelberg`de ve Berlin'de) hem de Türkiye`de (Ankara`da ve İstanbul`da) yaşayan Yakup DIVRAK emeklidir ve halen eğitim danışmanlığı yapmaktadır. Evli ve iki çocuk (Kız: Mahir Deniz ve Erkek: Mustafa Serol) babası olan Dr. Yakup Dıvrak CHP, SPD ve GEVV (Bilim ve Eğitim Sendikası) üyesidir.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar