Ömer Fethi Gürer’in yazısının tamamı şöyle:
Tarım’da Makas Değişikliği Şart
Her dönemin farklı koşulları ve de uygulamaları vardır.
Dünya bu etkileşimi çok yönlü yaşar.
Beyaz Adamın Amerika Kıtasında yerli Kızılderilileri yok edişinden günümüze bireysel kazanç hırsı hiç değişmemiştir. Kapitalizm için tüm canlılar mutlu azınlığın sömürü aracıdır. 1980’ler sonrası oluşan yeni dünya düzeni de kuralsız tek kutuplu serbest piyasa ekonomisinin serbest soygun ekonomisine dönüşmesidir. Beyaz adama karşı duran Kızılderililer, son dere kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda son balık tutulduğunda beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak demesinden bugüne beyaz adamın hep kazanma duygusu gözünü hep karartmıştır. Gıda da bundan payına düşeni almış almaktadır Dünyayı şekillendiren güçler tarımında kim nasıl ne kadar üretip yöneteceğini dahi şekillendirmektedir.

“Önce zenginler dünyayı kirletip bedelini fakirlere ödettiği düzeni kurdular”
Doğasını tüketen kafanın tarımı çıkarı için şekillendirmemesi de kaçınılmazdı. 8 milyara yakın insanın tüketici olduğu dikkate alındığında bu bağlamda pastanın büyüklüğü tartışılmaz.
Önce zenginler dünyayı kirletip bedelini fakirlere ödettiği düzeni kurdular. Orman ve doğal yaşam alanları maden ve enerji için talan ettiler. Sonra, tarımda devasa pazarı isteklerine göre şekillendirdiler. Üretim yöntemi ve üretimden sağlayacakları faydayı dahi belirledikleri yol haritasına göre oluşturdular.
Tarım arazileri, su kaynakları, hayvan ve bitki desenleri ve tüm girdileri belirledikleri sisteme uyarladılar. Her ülke için ayrı masallar ürettiler. Doğal ve yerli olanı geliştirmek yerine egemen güçlerin belirledikleri ve işaret ettikleri gibi şekillendirdiler.

Tarım ilaçları, tohum, gübre, yem gibi zorunlu girdilerin üretimleri dünya saylı ve belli aile şirketleri kontroluna girdi. Aile şirketlerinden dünya tarımını kontrol altına alıp yön vermeye ve kazançlarını artırıcı uygulamaları şekillendirmeye başladıkları süreçte gelişen az gelişen ülkeler dayatmalara boyun eğdi. Üretim fazlalığı olan ülkeler kendileri pazar açmak adına çok ülkenin tarım politikası müdahil oldular. Bu süreç sınırsız gelir ve rakipsiz pazar ve kolay bir sömürü yolunu da açtı.
Süreçte su ve doğa kirletildi. Kirletilen doğa alarm vermeye başladı. Bu kere dünya için riskler oluşmaya başladı. Kirletilen dünya bir tükenişe doğru giderken tarımın farklı bir noktada olması da düşünülemezdi. İklim değişikliği her alanda olumsuz yansımaları hissedilmeye başlaması bu alanda dahi rantçı bir anlayışı hortlattı. Karbon kredisi gibi uygulamalarla sera gazı ve karbon ticaretine kadar iş vardırıldı. Bu sürece savaşlar ve Pandemi gibi kitlesel salgınlar eklenince tarım daha ne yapıyoruz konuşulur olmaya başladı.

“Zirai donanımdan, Ziraat Bankası’na kadar onlarca çiftçi destekleyen kamu kuruluşu vardı”
Oysa ikinci dünya savaşı sonrası tarımda üretim döngüler başlamıştı. Makinalaşma ve katma değerli üretime yönelik gelişmeler kamunun varlığı ve desteği ile sürdürülüyordu. Kooperatifleşme her ne kadar sosyalist yönetim modelleri ile özdeşleştirilse de uygulamada tarımda olanı koruyan destekleyen bir süreçti.
Tarımda bireyin ekim tercihi yüzde 70’ler oranında hep bildiğini ve kolay satabildiğini üretme üzerineydi. Çiftçi için yön verici ve destek sağlayıcı uygulamalar Cumhuriyet ilk yıllarında başlamış ve Atatürk, ‘Köylü milletin efendisi’ derken kırsal kalkınmayla ülkenin ayağa kalkacağı düşüncesini belirtmişti. Fidanlıklar, çiftlikler, Kooperatifler kurulması yanında fabrika kuran fabrikalarla. Şeker, saniye unu, ithal değil yerli üretime geçilmişti.

Zirai donanımdan, Ziraat Bankası’na kadar onlarca çiftçi destekleyen kamu kuruluşu vardı. 1980’lere kadar tarım ülkemizin en önemli üretim ve istihdam alanı idi.
24 Ocak kararları sonrası dünyada egemen güçlerin kontrolünde olan yapılar ülkemize tarımda siz pahalı üretiyorsunuz biz gıdayı verelim turizm ve sanayiden daha çok getirisi sağlarsınız aklını vererek özelleştirmelerle kamunun kolunu kanadını kırdılar.
“AKP, iktidarları sürecinde o akılların kafası tarımı şekillendirdi ve tarım çıkmaz sokağa sokuldu”
Tarımı ticarileştiren ve yalnızca kazanç için sömürü boyutuna erdirilen dış güçlerin aklı ile tarım politikaları oluşturulmaya başlandı. AKP iktidarları sürecinde o akılların kafası tarımı şekillendirdi ve tarım çıkmaz sokağa sokuldu.

1980 sonrası sanayileşme adına kırsal- kent çevrelerinde oluşan sanayi bölgelerine ucuz işçi olarak tarım işçileri ve köyde yaşayan nüfus taşınmaya başladı. Gecekondulaşma ile sağlıksız ve yoksullaşmaya verilen zor şartlarda yaşam alanları oluştu ve gelişmiş kent çevrelerinde tarım arazileri yok edilmesine de enerji organize sanayi vb yatırımlar için tüketildi.
“Kırsalda her bahçesi olan evde tavuk inek beslenirken kentlerde yasaklar üretildi ve de büyük işletmelere yönelik politikalar ve destekler ürettirildi”.
Kamu varlıkları yağmalandı. Özelleştirmeler ile kamu tarımdan adım adım çekildi. TİGEM, TMO, Et ve Süt Kurumu gibi sınırlı ve işlevi daraltılmış kamu kuruluşları kaldı. Fabrikalar, araziler satıldı. Çiftlikler kiralandı. Hayvan aşısından tohuma gübreden yeme ve de tarım zehrine ithalatçı bir anlayış sistemle doğdu üretim girdiler artarken 21 üründe arz açığı ithalle karşılandı ve çiftçilik gibi hayvancılıkta dışa bağımlı hale ülkemiz getirildi. Taban fiyat uygulaması kaldırıldı.
Destekler yetersiz kaldı. Sübvanse edilmesi gereken gübre ve yem için 22 yıllık AKP iktidarı kılını kıpırdatmadı. Mazotta ÖTV ve KDV kaldırılmadı. Çiftçi sayısı ve kırsalda nüfus azaldı köy okulları kapandı Köy yaşamı daraldıkça köylerden göç arttı. Kent varoşlarında yaşayıp ucuz işçi olmayı tarıma tercih eden sayısı patladı. Tarımda kamucu planlı bir bakış olmaması göçü hızlandırdı.
Kooperatifler ya içi boşaltıldı ya işlevinden uzaklaştı oysa kooperatif üretim öncesi üretim süresi ve üretim sonrası belirleyen bir noktaya evrilmeli ve çiftçi için sorunları giderici bir merkez olarak konumlandırılabilirdi. GDO’lu gıdalar ülkemizde yasak olsa da GSO’lu hayvan yemi ithalatı izinli kılındı. Ziraat Odalarında kayıtlı üye sayısı 5 milyon civarında iken Çiftçi Kayıt Sisteminde 2 milyon 300 civarında çiftçimiz var. Tarım arazilerimizde 1980 yılında 28 milyon hektar iken 23 milyon hektara kadar arazi varlığımız daraldı. Sulama suyunda toplulaştırma da hayvan hastalıklarında buzağı ölümlerinde yapacak çok iş var. Tarımda aşılmayacak sorun yok ancak mevcut iktidar anlayışı ile sorunlar bitmiyor.
“Çok boyutlu dünya küçük aile tipi yönelişi yeniden keşfetmeye başladı”
Türkiye dış güçlerin yönettiği değil, ülke gerçekleri ile şekillenecek yeni bir model yaratabilir. Her bakanla değişen rant ve ithal odaklı anlayış tarımı çöküşe sürükledi. Kamucu rekabetçi kooperatifçi üretimden son tüketiciye planlı üretim deseninden, israfa süreci doğru okuyup yöneten taban fiyat ve sübvanse ile çiftçi- üretici -besici yanında olan, işlenmiş dondurulmuş modern yöntemlerle depolayabilen katma değerli ürüne ürünleri dönüştüren kaynakları doğru kullanan destekleri doğru ve zamanında doğru yerde kullanan bir süreç yaratılabilir.
Modern sulama koruma yanında arazi toplulaştırma verim artışı sağlayacak uygulamalar oluşturularak çiftçi refahı artırılabilir.
Hayvan varlığında, bitkide, yerel ve coğrafyaya uygun düzenlemeler oluşturulur mera hayvancılığı geliştirilmesi ve meralar ıslahı şarttır. 12 ay kapalı sürekli ithal yemle beslenen hayvanlar ile süreç sürdürülemeyeceğini açıktır. Et ve süt ile ilgili politikalarda da ciddi planlama ve öngörü eksikliği vardır.
2010 yılında başlayan et ve hayvan ithalatında 2024’ e kadar 10 milyon baş ithal hayvan 11 milyar yurt dışına döviz gitmiş sorun bitmemiş, artmış ise bir yanlışlığın varlığı da açıktır.
“Ülkemize özgü ve ülke kaynakları ile bir tarım sürdürülürlüğü mümkündür”.
2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu 21 maddesi, milli gelirin yüzde 1’inin çiftçiye verilmesi öngörüyor, bu tutar 2025 yılı için 615 milyar lira. İktidarın çiftçiye verdiği ise 135 milyar lira. Sözün özü, kanunen çiftçiye verilmesi gereken Tarım ve Orman Bakanlığı Bütçesinden fazla. Öyle olunca, tarıma bu bakış değişmeli ve makas değişikliği sağlanmalıdır. Ülkemize özgü ve ülke kaynakları ile bir tarım sürdürülürlüğü mümkündür.