Kuzey Kore'nin genç kadın futbol takımlarının uluslararası turnuvaları domine etmesi, podyumdan inmemesi bir tesadüf değil; bu, son derece bilinçli bir devlet stratejisinin ürünü. Peki, dünyanın geri kalanından bu denli izole olmuş bir ülke, futbolda nasıl bu kadar baskın bir güç haline geldi?
Cevap, "odaklanma" ve "motivasyon" kelimelerinde saklı.

1. Stratejik Zirve: A Takım Değil, Gençler
Kuzey Kore rejimi, A takım seviyesinde dünya devleriyle (Avrupa ve ABD gibi) rekabet etmenin çok zorlu ve maliyetli olduğunu biliyor. Ancak genç kadın futbolu, bu farkın daha az olduğu, "kazanmanın" daha yönetilebilir olduğu bir alan.
Amaç, A takıma "oyuncu yetiştirmek" değil; amaç, uluslararası arenada bayrak dalgalandırmak. Spor, Kuzey Kore için ulusal egemenliği ve rejimin gücünü dünyaya kanıtlamanın en etkili propaganda araçlarından biri. Gençlerin kazandığı her kupa, bu propagandanın bir parçası.

2. Disiplin: "Eğlence" Değil, "Rejim"
Bu başarı, Pyongyang Uluslararası Futbol Okulu gibi merkezlerde, küçük yaşlardan itibaren başlayan acımasız ve son derece sistematik bir eğitimle sağlanıyor. Batı'da genç sporcuların "eğlenerek" oynaması teşvik edilirken, Kuzey Kore'de 13-14 yaşındaki sporcular "yüksek disiplinli ve profesyonel" bir antrenman rejimine tabi tutuluyor.
Rejim, bu zihinsel dayanıklılığı komünizmin kapitalizme üstünlüğü olarak sunuyor: "Kapitalist sporcular yorulunca durur, sosyalist sporcular iradeleriyle devam eder."

3. Motivasyon: Apartman Daireleri ve "Piyango"
İdeolojik propagandanın ötesinde, sporcular için çok daha somut ve hayat değiştiren bir motivasyon var: Ödüller.
Kuzey Kore'nin kırsal bölgelerindeki yaşam zorlukları düşünüldüğünde, bir futbol başarısı karşılığında başkent Pyongyang'da bir apartman dairesi veya ayrıcalıklı bir vatandaşlık statüsü (ikamet belgesi) kazanmak, kelimenin tam anlamıyla "piyangoyu kazanmak" demek. Sporcular sadece kupa için değil, kendi hayatlarını ve ailelerinin kaderini değiştirmek için oynuyor.

Sonuç: Altın Madalya, Kapalı Kapılar
Ancak bu sistemin bir tavanı var. Yu Jong-hyang veya Choe Il-son gibi parlayan yıldızların, Batılı liglere (WSL veya NWSL) transfer olması neredeyse imkansız. Hem uluslararası yaptırımlar hem de rejimin, oyuncuların maaşlarına doğrudan el koyma politikası, bu yeteneklerin Kuzey Kore sınırları dışına çıkmasını engelliyor.

Kısacası, Kuzey Kore'nin başarısı bir "sistem" ürünü; ancak bu sistem, yeteneği ödüllendirirken aynı zamanda onu hapseden bir sistem.