AK Partili Kurtulmuş'dan büyükelçilere:

"Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz"

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
"Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz"
Abone ol
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, gündemde olan büyükelçilerin Osman Kavala için "çağrı"sına değinerek, "Herhangi bir dış gücün, ister büyükelçileri, ister dışarıdaki araştırma merkezleri, ister yayın organları üzerinden oluşturdukları algılarla Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz." dedi

AK Parti tarafından düzenlenen "Teşkilat Akademisi" programı için Van'a gelen Kurtulmuş, Edremit ilçesindeki bir otelde düzenlediği basın toplantısı düzenledi.

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, 10 büyükelçinin açıklamasına ilişkin, "Türkiye, asla ve asla kendisine talimat veren bir üslupla konuşulmasına ne müsaade eder ne de bundan sonra müsaade edecektir. Dolayısıyla herhangi bir dış gücün, ister büyükelçileri, ister dışarıdaki araştırma merkezleri, ister yayın organları üzerinden oluşturdukları algılarla Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz." dedi.

Türkiye'nin gündemi yoğun bir haftayı geride bıraktığını ancak bu yoğun gündemin devam edeceğini dile getiren Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Ülkenin ikinci oy alan partisinin genel başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'nun başlattığı bir korku, sindirme ve baskı oluşturarak siyaseti şekillendirme olarak özetlenecek yeni bir siyaset tarzı var. Bir önceki hafta bütün gündem Sayın Kılıçdaroğlu ve arkadaşları tarafından 'siyasi cinayetler, siyasi suikastlar'la, bu konudaki tehditlerle işgal edildi. Açık söylüyorum, bir korku siyaseti, bir baskı unsuru oluşturularak Türkiye'nin eski dönemlere dönebileceği tehdidi üstü kapalı olarak Türkiye siyasetinin gündemine gelmiş oldu. AK Parti hükümetleri döneminde Türkiye eski Türkiye'nin faili meçhul cinayetler ve siyasi suikastlar dönemini geride bırakmış, o defteri kapatarak çöplüğe atmıştır. Başından itibaren şunu söyledik, Türkiye'ye eski günlere hatırlatacak ve o eski günler üzerinden baskı, korku siyaseti oluşturarak halkı karamsar noktaya itecek söylemlerin söylenmemesi lazım. Hele bunun Türkiye'nin ikinci partisinin lideri tarafından söylenmesi başlı başına Türkiye siyasetinin kirleten, zehirleyen bir unsur olur. İtirazlarımızı yaptık. Varsa elinizde bilgi belge bunları savcılıklara söyleyin. Bu bir vatandaşlık görevidir, bırakın siyasi parti genel başkanı olmayı bir vatandaş olarak da görevinizdir. Ankara'da Cumhuriyet Başsavcılığının açmış olduğu soruşturmada, bu konuda bilgisi, duyumu olanlar giderler ifadelerini verirler. Böylece karanlıkta gölge boksu yapmaktansa bir şekilde bu konuda ne kastettiklerini Türkiye kamuoyuyla paylaşırlar."

"Memurlarımızın tamamı Türkiye Cumhuriyeti'nin şerefli kamu görevlileridir"

Kılıçdaroğlu'nun 18 Ekim tarihinde memurlara yaptığı çağrıya ilişkin olarak, "parmak sallayarak memurları korkutmak üzerinde bir siyaset dili geliştirdiğini" iddia eden Kurtulmuş şunları söyledi:

"Bununla ilgili gerekli cevapları verdik. 18 Ekim sizin için neyin miladıdır. 28 Şubat gibi, 27 Nisan, 15 Temmuz gibi bir şeyi mi kastediyorsunuz? Böyle deyince yine geri adım attı. 'İşini yapanları kastetmiyorum' dedi. Hangi memurlar görevini yapmıyor, hangisi yapıyor bunun bilgisi elinizde var mıdır? Böyle bir bilgiye sahip olduysanız bu memurlar üzerinden bir fişleme anlamı taşır mı taşımaz mı? Varsa elinizde görevini kötüye kullanan, bunlarla ilgili bütün savcılıkların yolu açıktır. Türkiye'de 4 milyonu aşkın kamu görevlisi var. Bunların bir kısmı AK Parti iktidarları döneminde bir kısmı da daha öncesinde görev almıştır. Memurlarımızın tamamı Türkiye Cumhuriyeti'nin şerefli kamu görevlileridir. Dolayısıyla memurları tehdit üzerinden aynı siyaset tarzını devam ettirmenin yanlış olduğu kanaatindeyim."

"Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz"

Türkiye'nin öyle eline ev ödevleri verilerek bir köşeye sıkıştırılan, bir öğretmen tavrıyla hizaya sokulmaya çalışan bir ülke olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Türkiye birtakım ambargolarla korkutulacak, birtakım siyasi mekanizmalarda oluşturulacak Türkiye karşıtı fikir ve eylemlerle köşeye sıkıştırılacak bir ülke değildir. Türkiye tam bağımsızlık istikametinde dünyanın bütün ülkeleriyle, Amerika'sıyla, Rusya'sıyla, Çin'iyle de, Avrupa Birliği'yle (AB) de bölgemizdeki, çevremizdeki komşu ülkelerde eşit ve egemen bir ülke olarak her konuyu müzakere etmeye hazırdır. Türkiye, asla ve asla kendisine talimat veren bir üslupla konuşulmasına ne müsaade eder ne de bundan sonra müsaade edecektir. Dolayısıyla herhangi bir dış gücün, ister büyükelçileri, ister dışarıdaki araştırma merkezleri, ister yayın organları üzerinden oluşturdukları algılarla Türkiye'yi hizaya sokma çabalarını tamamıyla reddediyor ve geri iade ediyoruz. Türkiye, AB ile bütün meselelerini masada dostça konuşur ama hiç kimsenin parmak sallayarak konuşmasına müsaade etmez. Eşit ve egemen ülkeler olarak her konuyu konuşuruz. Bu anlamda Türkiye'nin iç işlerini ilgilendiren bir konu. Yargıyı ilgilendiren bir konu ise dış siyasetçilerin görevi olmadığı gibi içeride siyaset yapanların da görevi değil. Biz ağzımızı açıp Türkiye'deki yargı konusunda bir şey söylemiyoruz. İşin daha vahim tarafı, büyükelçiler kendi temsil ettikleri ülkelerle görev yaptıkları ülkeler arasındaki köprüleri kurmak, ülkeler arasındaki ilişkileri sıcak hale getirmek ve ülkeler arasında varsa sorunlar ortadan kaldırması için mücadele etmekle yükümlü olan dış politika uzmanlarıdır. Ne yazık ki, Türkiye içinde görev yaptıkları ülkeye ültimatom manasını taşıyacak bir bildiri yayınlayacaksınız ve esas vazifeniz olan Türkiye ile ülkelerinizin arasını bozacak, böyle bir yanlışlığın içine düşeceksiniz."

Merkez Bankasının faiz indirimi

Kurtulmuş, bir gazetecinin "Merkez Bankasının faiz indirimi"ne ilişkin sorusuna da, "Merkez Bankası, Türkiye'de enflasyon ve hayat pahalılığıyla mücadeleyi esas alan bir kamu kuruluşudur. Siyaset yapıcı bir kurum değildir. Siyaset dışı bir kurumdur. Türkiye ekonomisiyle ilgili olarak teknik konuları değerlendirerek karar alır. Geçmiş dönemlerde faizi artıran kararlar aldığı gibi son iki toplantısında da faizi azaltan kararlar almıştır. Merkez Bankası, elindeki enstrümanları en iyi bilen ve değerlendiren kuruluştur. Asla bu kararların arkasında siyasi bir yaklaşım yoktur. Eğer öyle olmuş olsaydı geçmişte hem de çok sık, çok yakın bir zamanda, çok yüksek puanda yapılan faiz artırımlarını da mı siyasi kararlar olarak göreceğiz? Merkez Bankası Türkiye'nin imkan, ekonomik imkan ve fırsatlarını biliyor. Bir taraftan da piyasa var. Merkez Bankası, bu imkanlarla piyasa arasında dengeleyici bir kuruluştur. Bunları yaparken halkın ve devletin menfaatlerini önceleyen bir kuruluştur. Kararlarını böyle görmek lazım. Kararlarını lehte ya da aleyhte eleştirenler, değerlendirenler olabilir. Buradan hem de ekonomiyle ilgilenenlere hem siyasetle ekonomiyi karıştırarak konuşanlara şunu tavsiye ederim. Merkez Bankasını teknik, Türkiye ekonomisi üzerinde söz söyleyen kuruluşlardan birisi olarak görmek ve siyasi bir kurum gibi değerlendirmekten vazgeçmek gerekir." yanıtını verdi.


Yorum Yazın