Prof. Dr. Ahmet Özer yazdı: Peker’in iddiaları ne oldu?

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Prof. Dr. Ahmet Özer yazdı: Peker’in iddiaları ne oldu?
Abone ol
Prof. Dr. Ahmet Özer'in kaleme aldığı "Peker’in iddiaları ne oldu?" adlı makale şöyle;

Unutturulmaya çalışılıyor

Sedat Peker bir belgesel nedeniyle gene gündeme geldi. Bilseydim yer alırdım, almazdım tartışmalarıyla. Fakat mesele bundan daha önemli. O kadar çok iddia var ki ortada dudak uçuklatan, bunlarla ilgili hiçbir şey yapılmaması manidar olmanın ötesinde hukukla ilgili güvenirliği iyice azaltıyor. Bir sorun varsa hukuka gidersin, fakat sorun şu ki ya gittiğin yerde hukuk yoksa o zaman ne yaparsın? Et kokarsa tuzlarsın, tuz kokarsa ne yaparsın misali. Şimdi bütün bu iddialar için yeni bir dönemi mi beklemek lazım?

Sedat Peker’in bu itirafları ve iddiaları elbette onu temize çıkarmaz aklayıp paklamaz. Ama o söyledi diye görmezlikten de gelinemez. Bilakis bizatihi bu işlerin içinde yer alan biri olarak itirafları daha da önem kazanıyor. Başka kim yapabilirdi ki bu türden ifşaatları. Her halde cami imamı yapacak değildi?  Bu tür itirafları ve iddiaları yapsa yapsa bu suçlara bulaşmış bir suç örgütü mensubu yapabilirdi, o da yaptı?

İddialar vahim

Peker’in iddiaları unutuldu ya da unutturuldu, daha doğrusu unutulmaya bırakılıyor, unutturulmaya çalışılıyor.? Fakat unutmak istemeyen unutmaz. İşte bir çırpıda akla gelebilecek iddialar ve Peker’in gündeme getirdiği sorular.

Sedat Peker'den 10 bin dolar alan siyasetçi kim? Uyuşturucu Türkiye'de kime geliyordu? 15 Temmuz için toplanan paralar nerede? 10 milyon Euro kime gidecekti? 128 milyar dolar nerede? Gri pasaportlu kaçakçılar neden yargılanmıyor? Ruhsar Pekcan neden yargılanmıyor?  Bu ve benzeri soruları her vatandaşın sormaya hakkı var.

Yönetme erkini elinde bulunduranların da buna cevap verme zorunluluğu var. Çünkü demokrasi rızaya, teokrasi Allah korkusu ve dine, diktalar ise korkuya dayanır, bunlarla yönetirler. Türkiye demokrasi ile yönetiliyorsa bu anlamda rıza üretmek durumunda. Eğer rıza yoksa  gitmeli. Gitmeyip rızayı göstermeyeni baskı ile sindirme yoluna giderse orada demokrasiden bahsedilemez, olsa olsa Platonun deyimi ile timokrasi olur.

 

Suçlamalar ciddi

Can Ataklı, bir köşe yazısında Sedat Peker’in 2 Mayıs tarihinden bu yana 10 adet uzun video yayınladığını, birkaç telefon görüşmesi paylaştığını, sosyal medyadan bazı mesajlar paylaştığını hatırlatarak bazı soruları tekrarladı. Bizim de söylemek istediğimiz bu. Sanki unutuldu gibi yapmanın kimseye yararı yok.

Levra korku suskunluk sarmalına, suskunluk sarmalı da ister istemez toplumsal felce yol açar. Bu nevi toplumlar sosyo psikolojik ve de politik olarak reflekslerini kaybeder,  bu da soruları cevapsız bırakmak isteyenlerin işine gelir. O halde sorular sorulmalı. Sorular şöyleydi;

– Mehmet Ağar, Yalı Kavak Marina’ya çöktü, çünkü uyuşturucu ticareti yapıyor diyordu, ne yapıldı?

– Venezuela ile Türkiye arasında uyuşturucu trafiği var. Bu trafikte eski Başbakan Binali Yıldırım’ın oğlu başrolde, ne tür bir soruşturmadan geçti?

– Süleyman Soylunun oğlu üzerinden pek çok yasa dışı operasyon yapıldı, yapılıyor, hakkında ne yapıldı?

– Amerika’da kara para aklama suçundan aranan ve Türkiye’de de tutuklanan Sezgin Baran Korkmaz, bir anda önce tahliye edildi sonra pasaportu iade edildi. Bunları sağlayan yargı mensubu, Adalet Bakan Yardımcılığı’na getirildi, neden?

– Süleyman Soylu, Sezgin Baran Korkmaz’ı aynı gün iki kez makamına çağırarak İnan Kıraç’tan alacağı olan 40 milyon dolardan vazgeçmesini sonra da hemen yurt dışına kaçmasını söyledi. Korkmaz ertesi gün yasal yollardan yurt dışına çıktı, suçluyu koruma kollama suçundan dolayı ne tür bir işleme gidildi?

– Sezgin Baran Korkmaz, çok sayıda gazeteci, iş insanı, siyasetçi, polis ve yargı mensubuna milyonlarca dolar rüşvet verdiği iddiası vardı. Onlarla ilgili bir inceleme başlatıldı mı?

– Ankara’da devlet içindeki bir “klik” Sezgin Baran Korkmaz’ı kurtarmak için 10 milyon Euro istedi, bunun için gazeteci Veyis Ateş aracılık yaptı. Ne oldu gazeteci, kimdi bu parayı isteyen klik?

– İnternet sitesi olan Hadi Özışık, Soylu ile Peker arasında arabuluculuk yapmaya soyundu. Sonra ne oldu?

– AKP’ye çok yakın olduğu bilinen iş insanı Cihan Ekşioğlu, İsrail’den 3 milyon dolara aldığı istihbarat cihazını, devlete 50 milyon dolara sattığı iddiası doğru mu, doğruysa ne tür bir işlem yapıldı?

– Aynı kişinin, Soylu ile ortak biçimde bazı kişilere “FETÖ’cülükten dosyan var, temizlemek için bedelini öde” diyerek çok yüklü miktarlarda para aldığı iddiası ne oldu? Vermeyenlerin de şirketlerine çöktüler, deniyor, bu iddianın üstüne gidildi mi?.

Yapanların yanına kar mı kalacak?

Sorular, sorular. Uzatılabilir. Sadece birine bile bakmak yeterli. Birinin aydınlağa kavuşması diğerlerini de şu ya da bu biçimde aydınlatacaktır. Fakat iktidar sustu, muhalefet ise her hikmetse üstüne gereği gibi gitmedi. O zaman ne oldu, yapanın yanına kar kaldı. Kalacak mı gerçekten?

Her biri dehşetli derecede insanı rahatsız eden bu iddialar iktidar tarafından neden hiçbir şekilde yanıtlanmıyor?  Gerçeğin ortaya çıkması için neden aydınlatılmıyor? Neden bir savcı harekete geçmiyor? Nedeni belli birileri bunların açıklığa kavuşmasını istemiyor. Peki birileri istemiyor diye hepimiz susacak mıyız? Hanı hak, hukuk, adalet? Bunlar sadece laf olsun diye mi söylenen sözler? Değilse o zaman neden bu kavramların gereği yapılmıyor?

Unutulmamalı ki bir toplumu bir arada tutan temel çimento, hukuktur. Hukuk ise bir gün herkese lazım olur. O yüzden onun gereğini yapmak toplumun sağlıklı işlemesini sağlamaktır. Aksi taktirde mafya adalet dağıtır, çeteler istediklerini yapar, devlet yönetilmesi gereken bir aygıttan ziyade paylaşılması gereken bir ganimete dönüşür.

Gerçek susmaz!

Çözüm hesap verme kuralına dayalı gerecek bir demokrasidedir. Demokratik bir devlette ve demokrat bir iktidarda bütün bu iddia ve suçlamalar araştırılır doğruysa gereği yapılır, yanlışsa kamuoyu aydınlatılır. Demokratik iktidarın özelliği hasep vermektir. Vatandaşına karşı şeffaf olmak ve dürüst davranmaktır. Bunun yerine gerçeklerin üstü kapatılmaya çalışılıyorsa o zaman işin içinde başka bir iş var diye düşünülür. Nasıl olsa unutulurlar diye düşünüp olan biteni uyutulmaya bırakmak çözüm değildir. Bilinsin ki gerçek unutmaz. Gündüz gerçeğe gözünü kapatan dünyayı sadece kendine gece yapar. Gerçek orada durmaya, günü gelince konuşmaya devam eder.


Yorum Yazın