Pasif-agresif davranış bir öfke gösterme biçimidir. Sizde de var mı?

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Pasif-agresif davranış bir öfke gösterme biçimidir. Sizde de var mı?
Abone ol
Pasif-agresif davranış bir öfke gösterme biçimidir ve oldukça yıkıcıdır

Bağırıp çağırmak kadar yıkıcı bir öfke gösterme biçimi var: Pasif-agresif davranış. Küsme, somurtma, yok sayma gibi türlü şekillerde ortaya çıkıyor. Çoğu kişi ne yaşadığını bilmiyor.

 

Hepimiz zaman zaman birine öfkelenebiliriz. Mesele bu duyguyu yaşamamız değil, gösterme biçimimiz.

Öfkenin en sağlıklı şekilde ifade ediliş biçimi, ondan medet ummadan ve öfke yaratan durumla ilgili çözüm üretmek amacıyla konuşmaktır.

Fakat herkesin öfkesini sağlıklı yönetebildiğini söylemek zor. Öfkesini bağırma, vurma, kırma, tehdit etme, hakaret etme gibi davranışlarla ifade eden insanların bir “öfke kontrol problemi” yaşadığını kolaylıkla fark edebiliriz.

Ancak en az onun kadar yıkıcı olabilen bir öfke gösterme biçimi var ki çoğu kişi bunun da bir öfke problemi olduğunu göremeyebiliyor.

Pasif-agresif davranış olarak adlandırılan bu öfke gösterme biçimi küsme, somurtma, bir işi engelleme veya yapmama, erteleme veya aldırmama (Salla gitsin!), bilerek zor duruma düşürme, ters bakma, alaycı bakma, arkadan iş çevirme, yüzüne söylemek yerine dedikodusunu yapma, karşıdakinin duygularına duyarsız davranma gibi geniş bir davranış yelpazesini kapsar.

Bu tür davranışların yaygın olduğu ilişkilerde şiddetli kavgalar yaşanmayabilir ama alttan süren ve kişilerin ruh sağlığını bozan çok yıkıcı bir “psikolojik savaş” durumu vardır.

Pasif-agresif davranışlara başvurma sıklığı ve alışkanlığı bireylerde bir “kişilik bozukluğu” düzeyine kadar ulaşabilir. Bunun anlamı şudur: Problem ciddi, yapısal, zor ve kesinlikle uzun süreli bir profesyonel destek gerekir.

Pasif-agresif davranış, bir kişiyi sağlıklı birey haline getirecek beklentileri (sevgi, ilgi, takdir, kendini ifade etme vs.) yeterince karşılanmayan ya da her istediği karşılanan bireylerde yaygındır. Çocukluktan beri her istediğine kolayca erişebilen bireylerde, ilk önce ebeveyni cezalandırma yöntemi olarak edinilir.

Genellikle ebeveyn tarafından kendini ifade etmesi kısıtlanmış, beklentileri yeterince karşılanmamış, eleştirilmiş, duygularını bastırmak zorunda bırakılmış, özgüveni zedelenmiş bireylerde pasif-agresif davranış tarzına daha çok rastlamak mümkün.

Sonra da anne-baba dışındaki diğer insanlara aktarılan bir davranış tarzına dönüştürülür. Küserek, oralı olmayarak, somurtarak veya diğer pasif-agresif davranışlarla gösterilen bu cezalandırma ya ihtiyacın karşılanmamış olmasına ya da sürekli karşılanmasına alışmışken bu sefer “Hayır” denmesine karşı gösterilir.

Kişi, bu davranışla giderek kendini soyutlama yoluna girer. Bu soyutlama, sadece küskünlük yaşadığı kişiyle sınırlı kalmaz, etrafındaki diğer kişilere de sirayet edebilir.

Üzüntü ve öfkeyle birlikte ortaya çıkan küsme davranışıyla, kişi, farkında olmadan kendini cezalandırmış olur. Bu durumla baş etmeyi başaramadığı sürece (çoğu zaman cesareti kırılmış olduğu için başaramaz) kendini mağdur/kurban olarak görmeye ve etrafını suçlamaya yönelir.

Savunucu davranarak veya susarak, tersleyerek, ağlayarak, “trip atarak”, ortamı terk ederek ya da umursamıyormuş gibi yaparak küskünlüğünü yaşar. Bu, zamanla bir kısır döngü halini alır ve durmadan kendini tekrarlar.

Pasif-agresif davranış, kimi zaman ilişkiyi kontrol etme ve kişiye istediğini yaptırmanın yolu olarak kullanılır. Buna alışan kişi, daha etkili iletişim becerileri geliştirme zahmetine katlanmaz. Zamanla “uzmanlaştığı” pasif-agresif yaklaşımla karşıdakini suçluluk duygusuna itmeyi, huzurunu bozmayı, durumu düzeltmek adına onu harekete geçirmeyi ve buradan kazanç elde etmeyi alışkanlık haline getirebilir.

Herkes zaman zaman pasif-agresif davranışlar sergileyebilir. Hatta genellikle çocuklukta öğrenilen bu davranış, problemleri “çatışmasız” (!) yoldan halletme stratejisi gibi görülerek çekici dahi algılanabilir.

Ancak bu davranış gerçekte “önceki yaşlara ait” (regresif) ve yetişkinlere uygun olmayan bir davranış tarzıdır. Bu davranışa maruz kalan kişi, durumu düzeltmek için kendini affettirici şekilde davransa bile, mevcut problem sağlıklı şekilde çözülmüş olmaz.

Suçlama, sorumluluğu karşıdakine yıkma gibi savunucu iletişim biçimlerine başvurulmadığı sürece konuşarak halledilmeyecek sorun azdır. Saldırganca, pasif-agresif davranışla hiçbir sorunu gerçekten çözülemez.

Sağlıklı bir ilişki, “etkili iletişim” düzeyi ile ölçülür. Küsmek yerine ilk adım olarak karşımızdakine sorunu anlatmak gerekir. Rahatsızlık veren ortam ve kişiden bir süre uzaklaşıp hazır hissedince sorunu ele almak tercih edilmelidir.

Pasif-agresif davranış sergileyen kişilerin iş yaşamındaki ilişkileri de oldukça sorunludur.

Yönetici pozisyonundaysalar çalışanların motivasyonunu ve verimliliğini olumsuz etkilerler. Olumsuz düşüncelerini saklarlar, çalışanlar arasında ayrım, kıyaslama yaparak ekip içi çatışmaları tetikleyebilirler.

Terminlere uymazlar, yanıt bekleyen acil e-posta veya telefonlara bilerek dönüş yapmayarak kişileri zor duruma düşürebilirler. İş sürecinden etkilenecek kişileri belirsizlikte bırakarak kaygı yaşamalarına duyarsız davranabilirler.

“Yaparım”, “Merak etme, ben hallederim” gibi cevaplarla güven duyulmasını sağlarlar ancak hiçbir aksiyon almadan beklentileri boşa çıkarabilirler. Kendilerini diğerlerinin veya işin yükünü adeta tek başlarına çeken mağdurlar olarak gösterebilirler. Bu kişilerin mobbing uygulama veya buna zemin hazırlama eğilimleri olabilir.

 


Yorum Yazın