Orhan Kemal’in İstanbul'daki evi satışa çıkıyor

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Orhan Kemal’in İstanbul'daki evi satışa çıkıyor
Abone ol

Orhan Kemal'in 1954-1966 yılları arasında yaşadığı Fatih Cibali'deki evi satılıyor. Evin daha önce müze olarak değerlendirilmesi için birçok girişim yapılmış fakat olumlu sonuca varılamamıştı.

Orhan Kemal ve ailesi 1954’ten 1966’ya kadar İstanbul Fatih'te yaşadı. Yazar, İstanbul’un bu semtini ve insanlarını pek çok romanında anlattı. Hürriyet'ten İhsan Yılmaz Orhan Kemal'in satışa çıkarılan evi hakkında yazdı.

Orhan Kemal'in oğlu almak istemişti

Kemal'in 12 yıl kirada oturduğu ev şimdi sahibi tarafından 10 milyon TL bedelle satışa çıkartıldı. Orhan Kemal’in 1957 yılında o evde doğan ve çocukluğu orada geçen oğlu Işık Öğütçü, 2000 yılında evi satın almak istediğini ancak sahiplerinin razı gelmediğini söylüyor.

Babasının adına Taksim Cihangir’de Orhan Kemal Müzesi’ni açan ve adıyla bütünleşmiş İkbal Kahvesi’ni hayata geçiren Işık Öğütçü’nün daha sonra da evi satın alma imkanı kalmamış. Öğütçü, binanın müze için küçük olduğunu ancak Orhan Kemal adına bir kütüphane ve çocukların yararlanabileceği bir yazı evi yapılabileceğini belirtiyor.

İstanbul Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi zaman zaman bu yönde girişimlerde bulunsa da hep sonuçsuz kalmış. Orhan Kemal’in o evde yaşadığını hatırlatan tek şey, sık sık kopartılıp atılan plaketler dışında adının verildiği sokak tabelası kalmış.

Pek çok roman o evde yazılmış

Orhan Kemal, 12 yıl boyunca yaşadığı Cibali’de pek çok romana imza attı. ‘Suçlu’, Sokakların Çocuğu’, ‘Üç Kağıtçı’ ve ‘Evlerden Biri’ gibi romanları bizzat semtin sokaklarını ve insanlarını konu alır.

Işık Öğütçü’nün hazırladığı ve ‘Eşe Dosta Selam’ adıyla kitaplaştırdığı mektuplarından birinde Abidin Dino’ya yaşadığı semti ve insanlarını şöyle anlatıyor Orhan Kemal:

“Unkapanı’nda, daha doğrusu Cibali’de oturuyorum. Bir yanımda tütün fabrikası Tekel’in. Her sabah fabrika borusunun kalın kalın ötüşü ve penceremin önünden kadınlı erkekli işçilerin geçişi. Hele yağmurlu, çamurdan günlerin mor sabahlarında, biri kucağında, ikisi yanında, bir lokma için koşan kadın işçilerin telaşı, yaşamak için çabalamaları, kendimi, kendi dertlerimi bana unutturuyor. Onların ‘Yaşama savaşı’ yanında, benimki, bizimki vallahi ‘lüks’. Asıl haklı onlar...” Bir semti ve insanlarını böylesine ölümsüzleştiren bir yazarın izlerinin oradan siliniyor olması çok hazin."


Yorum Yazın