Küresel İklim Krizi'nden en çok etkilenen sektör: Tarım 

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Küresel İklim Krizi'nden en çok etkilenen sektör: Tarım 
Abone ol
Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin 2021 Raporu bir kez daha gösterdi ki tarımsal üretim her geçen gün zorlaşıyor. Tarımda, özellikle aşırı kimyasal kullanımına dayalı, doğal kaynakları yok eden, çevreye zarar veren faaliyetler küresel ısınmaya neden oluyor. Aynı zamanda küresel ısınmadan da en çok etkilenen sektörlerden birisi tarım.

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin 2021 Raporu'na göre en çok etkilenen sektörlerden birisi tarım olabilir.

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli'nin 2021 Raporu bir kez daha gösterdi ki tarımsal üretim her geçen gün zorlaşıyor. Tarımda, özellikle aşırı kimyasal kullanımına dayalı, doğal kaynakları yok eden, çevreye zarar veren faaliyetler küresel ısınmaya neden oluyor. Aynı zamanda küresel ısınmadan da en çok etkilenen sektörlerden birisi tarım.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü yıllardır artan nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için 2050 yılına kadar mevcut gıda üretiminin yüzde 50 artırılması gerektiğine dikkat çekiyor. Sadece artacak olan nüfusun değil, bugünkü nüfusun da gelir durumu arttıkça gıda tüketimi artıyor. Bu nedenle gıda üretiminin önemi her geçen gün daha da artıyor. Farklı teknikler deneniyor. Laboratuvarda yapay et üretim denemeleri bunun bir örneği. Hayvancılık faaliyetleri ile ortaya çıkan ve küresel ısınmaya neden olduğu bilinen metan gazı salımının azaltılması için laboratuvarda yapay et üretimi deneniyor.

Mevcut kaynaklarla ve her geçen gün daha da zorlaşan üretim koşulları ile 2050 yılına kadar artan gıda ihtiyacını karşılamak mümkün olacak mı?

2021 İklim Raporu'ndaki verilere bakıldığında gerekli önlemler alınmazsa 2050 yılına kadar gıda üretimi bir yana gezegen büyük bir tehlike altında. Raporu okudukça yaşanacak felaketlerin yaşamı nasıl tehdit ettiğini görebiliyorsunuz.

Kuraklık, sel, orman yangınları

İklim Değişikliği 2021: Fiziksel Bilim Temeli Rapor, insanlığın, tartışmasız, küresel ısınmaya neden olduğu ve gezegenin durumunu kalıcı olarak aşağıya çektiğini belirtiyor.

Geçtiğimiz hafta ve aylarda, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu pek çok ülkede yangın, sel, kuraklık gibi yıkıcı hava olaylarına şahit olurken, raporda bugünden sonra bazı iklim etkilerinin geri döndürülemeyeceği riskine dikkat çekiliyor.

Gerçekleştirilen tüm senaryolarda gezegenin en az 1,5 derece ısınacağı öngörülüyor. Emisyon azaltımı kapsamında en iddialı adımların atıldığı senaryoda dahi, 2030'lu yıllara gelindiğinde gezegen 1,5°C ısınıyor, yine bu yıllarda 1,6°C'yi aşıyor, ancak yüzyılın sonunda sıcaklıklar yeniden 1,4°C'ye düşüyor.

Dünyadaki doğal yaşamın, daha fazla ısınma nedeniyle zarar göreceği öngörülüyor. Bu nedenle kara ve okyanus ekosistemlerinin kapasitesinin, iklim sorununu çözmemize yardımcı olma anlamında sınırlı etkisi bulunduğu öne sürülüyor.

Değerlendirme Raporu’nun yayınlanmasından bu yana, iklim değişikliğinin neden olduğu aşırı hava olaylarının kanıtları hakkında önemli güncellemeler yapıldı. İnsan faaliyetlerinin belirli hava olaylarını ne şekilde etkilediğini değerlendirdikleri ilişkilendirme bilimindeki yeni gelişmeler sayesinde bilim insanları; aşırı sıcaklar, yağış, kuraklık ve tropik siklonların olasılığı ve şiddetindeki artışa ne şekilde katkı sunduğumuzu açıkça ortaya koyuyor.

Küresel ısınmadan en çok etkilenecek bölgeler

Rapora göre, gezegenin büyük bölümü, sıcak hava dalgalarını içeren aşırı sıcaklara maruz kalıyor. Bu bölgeler arasında Kuzey Amerika, Avrupa, Avustralya, Latin Amerika'nın büyük bölümü, Afrika kıtasının güneyinin batı ve doğu kıyıları, Sibirya, Rusya ve Asya'nın tamamını kapsıyor. Son zamanlarda yaşanan aşırı sıcakların gerçekleşmesi, insan etkisi olmadığı durumda, son derece düşük bir ihtimal olarak değerlendiriliyor.

Kuraklık hakkında daha sınırlı bilgiye sahip olunduğu belirtilen Raporda bu konuda şu değerlendirme yapılıyor:"Ancak, Afrika Kıtası’nın güneyinin batı ve doğu kıyıları, Akdeniz, Güney Avustralya ile Kuzey Amerika'nın batı kıyılarının artan kuraklıklarla karşı karşıya kaldığını gösteren yeterli kanıt hali hazırda elimizde bulunuyor. Kuzey Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Afrika'nın bazı bölümleri daha yoğun yağışlarla maruz kalıyor. Ancak yağışlardaki artışı genelleyebilmek için daha fazla veri gerekiyor.

Isınmadaki en ufak artış dahi büyük önem taşıyor. Aşırı uçlarda öngörülen değişikliklerin sıklığı ve yoğunluğu, küresel ısınmada oluşacak her ilave katkıyla birlikte artıyor. Yaz aylarında yaşanan yangınlar ve seller, insan kaynaklı küresel ısınma sonucu iklim sisteminin değişmesiyle aşırı hava olaylarının seyrine örnek oluşturuyor.

Sıcaklıklarda ve kuraklıkta artışla sonuçlanan aşırı hava olayları: İnsan kaynaklı ısınma olmadığı durumda meydana gelme ihtimali nadir olan aşırı sıcaklıkların yoğunluğu ve sıklığı, görülmemiş hızda artıyor.

Aşırı yağış olaylarının sıklaşması öngörülüyor. Yağıştaki sıklaşmanın yanı sıra, yağış olduğunda yüzeye düşen yağış miktarında da önemli bir artış olacağı tahmin ediliyor.

Türkiye'de neler yaşanıyor?  

İklim değişikliğine bağlı aşırı hava olayları en fazla yaşam alanlarını etkiliyor. Türkiye'de sadece son 1 yılda yaşananlara bakıldığında kuraklık, sel, orman yangınları, aşırı sıcak, aşırı soğuk, hortum, don ve daha bir çok felaket yaşandı. Aşırı hava olaylarından etkilenmeyen çiftçi neredeyse yok. Her bölgede her çiftçi bir şekilde etkileniyor. Bu önümüzdeki yıllarda artarak devam edecek.

Bu nedenle tarımsal üretim yapmak gerçekten çok zor. Tarımsal üretimdeki plansızlık, yüksek girdi düşük ürün fiyatları, su ve kuraklık sorunu, yaşlanan nüfus, tarıma gereken önemin, değerin-desteğin verilmeyişi, istikrarsız politikalar tarımsal üretimin önündeki en büyük engel. Buna bir de küresel ısınma kaynaklı aşırı hava olaylarının neden olduğu felaketler eklenince üretim yapmak gerçekten çok zor.

Yeni şartlara uygun tarım politikasının mutlaka devreye alınması gerekiyor. Yukarıda saydığımız Türkiye'ye özgü sorunlara çözüm sağlayacak önlemlerin mutlaka alınması gerekir. Ayrıca, klasik, sadece felaket üzerine kurgulanmış sel, yangın, dolu,kuraklık sigortaları yerine verim kaybından kaynaklanan zararların, gelir kaybını karşılayacak sigortalarının devreye alınması gerekiyor.

Tarıma daha çok destek sağlanmalı

Yeni dönemde tarımsal üretim kamu kaynakları ile daha çok destekleniyor. Koronavirüs ortaya çıktıktan sonra bu süreçte birçok ülke tarımsal üretime, gıda temini için ciddi destek paketleri açıklamak zorunda kaldı.

Koronavirüs, iklim değişikliğinin sadece bir parçası. Bundan sonra kuraklık daha sık görülecek. Yağış rejiminde daha büyük değişiklikler, aşırı sıcak veya aşırı soğuk, sel, yangın felaketleri daha sık yaşanacak. Bu gelişmeler devlet destekli tarımsal üretimi zorunlu kılıyor.

Türkiye açısından daha önemli bir başka konu ise yıllardır dile getirilmesine rağmen tarımsal üretimde planlama sorununun bir türlü çözülememesi. Eldeki verilere dayalı olarak üretim planlaması, ürün deseninde gerekli değişikliklerin mutlaka yapılması gerekiyor.

Bu planlama yapılırken de ilk sıraya iklim değişikliğinin yarattığı aşırı hava olayları, su kaynakları konulmalı. İklim değişikliği ve su konusunu dikkate almayan hiç bir tarımsal planlama, üretim politikası başarılı olamaz.

Küresel ısınma ile mücadelede ormanların çok büyük önemi var. Orman politikasının mutlaka gözden geçirilmesi, ormansızlaşmanın yaratacağı sonuçlar dikkate alınarak bu konuda katı kararlar alınmalı.

Biyolojik çeşitlilik korunmalı

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa, Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay'ın söylediği gibi 2021 İklim Raporu, ülke görüşleri de dikkate alınarak hazırlandığı için açık açık yazmasa da freni patlamış bir otobüsün içinde, son sürat uçuruma doğru gidildiğini gösteriyor.

Doğa, ekosistemler ve biyoçeşitliliğin önemine dikkat çeken Doğanay Tolunay'ın uyarıları ve yapılması gerekenler özetle şöyle: "Hepimiz bu otobüsün içindeyiz. Sadece bu yıl yaşanan seller, kuraklık ve son olarak orman yangınları gelecekte olabileceklerin göstergesi. Çünkü ülkemiz için yapılan tüm tahminler, modellemeler bu ve benzeri aşırı hava olaylarının şiddeti ve sıklığının gelecekte çok daha fazla olacağını ortaya koyuyor. İklim değişikliğini plansızlığımız, tedbirsizliğimiz ve bize bir şey olmazcılığımızı örtbas etmek için kullanıyoruz. Acilen bir şeyler yapmalıyız. Bunun için de öncelikle sera gazı salımları için 2030 yılına kadar en az % 50 azaltım hedefi koymalı ve çok katı olarak uygulamalıyız. Bu da yetmez deyip yine acilen iklim değişikliğiyle şiddeti ve sıklığı artan aşırı hava olaylarına karşı uyum önlemleri almalıyız. Bunları yaparken de doğayı, ekosistemleri ve biyolojik çeşitliliği de korumalıyız."

Özetle, yaşam her geçen gün zorlaşıyor. Yaşamın vazgeçilmezi tarım ve gıda üretiminde de zorluklar artarak devam ediyor. Her şeye rağmen Türkiye'nin çok önemli avantajları, potansiyeli var. Doğru değerlendirildiğinde daha az sorunla üretimi sürdürülebilir. Bugün gerekli önlemler alınmazsa yarın çok geç olur.


Yorum Yazın