Kadın Koalisyonu, Türkiye’de 2024 yılının başından beri 357 kadın, kadın düşmanı politikalar, söylemler ve uygulamalardan cesaret bulan erkekler tarafından öldürüldüğünü bildirdi. CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu, OECD üyesi ülkelerinde Türkiye’nin kadına şiddette ilk sırada olduğunu belirtti. CHP Eskişehir Milletvekili Dr. Jale Nur Süllü de, kadınların ve kız çocuklarının şiddet, istismar ve cinayetlerin hedefi haline geldiğine dikkat çekti ve “Ne yazık ki, bu yıl da 25 Kasım, kadınların ve kız çocuklarının katliam ve istismarın objesi haline getirilmesiyle gündeme geliyor” dedi.
Muhalif- Ankara
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde açıklamalar şöyle:
Kadın Koalisyonu:
Türkiye’de 2024 yılının başından beri 357 kadın, kadın düşmanı politikalar, söylemler ve uygulamalardan cesaret bulan erkekler tarafından öldürüldü.
Kadınlara yönelik şiddet, kadınların her gün sokakta, yerelde, toplumsal ve siyasal hayatta karşılaştığı eşitsizlikten kaynaklanıyor, bu eşitsizlik tarafından besleniyor ve kadınların yaşam haklarını tehdit ediyor.
Siyasal iktidarın kadınlara yönelik kullandığı ayrımcı dil, kadınların hayatını zora sokmakla kalmıyor, kadın düşmanlığına zemin hazırlıyor. Kadınlara yönelik şiddet, tekil ve adli diyebileceğimiz suç örnekleri değil, kadınları yok etmeye, sindirmeye, haklarını gaspetmeye yönelik sistematik ve politik cinayetler serisidir! Kadınların maruz kaldığı siyasal, toplumsal, ekonomik ve yaşamsal eşitsizlikler şiddeti yeniden üreterek ve çoğaltarak kadınların katliamına giden yolu döşüyor.
Hayatlarımızı yok eden bu yolda faillerin en önemli dayanaklarından biri de devletin cezasızlık politikasıdır. Yürütmesinden yargısına kadına yönelik şiddeti engellemek,kadınları şiddetten korumak, gerekli tedbirleri almaktan imtina eden bütün kamu görevlilerinin sorumluluklarını bir kez daha hatırlatıyoruz.
Şiddete karşı en önemli mücadele aracımız olan İstanbul Sözleşmesinden geri çekilme kararı bu cezasızlık politikasının bir devamıdır. Hukuksuz olduğu herkesçe bilinen bu geri çekilme kararının Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) görülen davasının takipçisiyiz. AYM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi‘ni dikkate alarak İstanbul Sözleşmesini uygulamaya devam etmelidir. Sözleşmenin ilkelerini hayata geçirmek konusunda, iktidar ve tüm diğer kurumları kendilerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir.
Biz Kadın Koalisyonu olarak kadınların hayatlarını ellerinden alan bir katliama dönüşen kadına yönelik şiddetin her biçimiyle, kadınları eşitsiz ve tehdit altında yaşamlar sürmeye zorlayan her türlü siyasal ve toplumsal önyargı ve saldırıyla mücadelede kararlıyız.
Kadınlara yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele, kadın hareketinin bütün bileşenlerinin tüm ulusal ve uluslararası gücüyle kadın düşmanlığının her biçimine karşı mücadeleye kararlılıkla devam etmesi demektir.
Kadınlar her gün şiddetle, yoksullukla, işsizlikle, güvencesizlikle, yaşamlarına yönelik tehditle sınanırken, Kadın Koalisyonu olarak kadınlara yönelik şiddetin bütün bu biçimleriyle mücadeleye yönelik kararlılığımızdan taviz vermeden bu 25 Kasım’da da buradayız! Bir kadın daha eksilmeyeceğiz! Bir kadın daha eksilmemek için bütün kamu otoritelerini ve yetkili makamları göreve çağırıyoruz! Kadınlara yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele gününde bir kez daha hatırlatıyoruz ki uluslararası hukuktan kaynaklanan ve bağlı olduğunuz yükümlülüklerinizi yerine getirin! Sizin sorumluluklarınızın takipçisi biziz! Sizin yükümlülükleriniz, bizim yaşam hakkımız!
--
BANKOĞLU: 2024 TÜRKİYE’SİNDE KADIN OLMAK DAHA DA ZOR
CHP Bartın Milletvekili Av. Aysu Bankoğlu, Birleşmiş Milletler’in aldığı kararla 1999 yılından beri “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edilen 25 Kasım’a ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kadına yönelik şiddet konusunun dünyada da önemli bir sorun olduğuna dikkat çeken Bankoğlu, yaptığı açıklamada OECD üyesi ülkelerin kadına şiddet sıralamasında Türkiye’nin ilk sırada olduğunu belirtti.
İKTİDAR KADINI BAĞIMLI KILMAYA YÖNELİK HER YOLU DENİYOR
Bankoğlu’nun açıklamasında şunlar yer aldı:
Kadına şiddet konusunda zirveyi başka hiçbir ülkeye bırakmıyor olmamız çok acı. Ülkemizde 15-49 yaş arası ortalama 100 kadından 32’si eşinden şiddet görüyor. Ülkemizi Kolombiya ve Kosta Rika izliyor. Tabii öncelikle kadınla erkeğin eşitliği konusunu benimsemiş olmak gerekiyor. Yıllar ilerlese de ülkemiz zihniyet açısından ne yazık ki geri gitmektedir. Atatürk’ün 1926’da çıktığı bu yoldan 100 sene sonra kadın cinayetlerinin önüne nasıl geçeriz diye çalışıyoruz. Çok acı bir başka veri de WEF raporunda görülüyor; bu rapora göre Türkiye eşitlik alanında 146 ülke içinde 129’uncu sırada. Daha insan hakları konusunda evrensel değerlere erişemediğimiz için kadın erkek eşitliğini hayata geçirmek de mümkün olmuyor. Lafta her şey var ama. Erkek egemen bir ortam, eril dil, kadını erkek gözünden konumlandırma, anne, eş, evinin kadını filan gibi kadını bağımlı kılmaya yönelik her türlü aleni yolu kullanıyorlar. Onun dışında da arka planda hep aynı bakış açısı işleniyor.
10 YILLIK DÖNEMDE 2534 KADIN KATLEDİLDİ
İçişleri Bakanı’nın “hayatını kaybeden 32 hanımefendi ikazımıza uymadı, adam gelince kapıyı açtı” sözleri ise bu karanlık zihniyetin bir yansımasıdır. Bakan mealen “ölmemek için adamdan kaçın, bizden günah gitti” demektedir. Kafa aynı kafa, hatırlarsanız COVID’den korunmanın yolu COVID olmamak demişti eski sağlık bakanı. Öncelikle kadın cinayetlerinin nedeni hükümetin politikaları, kullandığı eril, saldırgan, kadını ötekileştiren dilin sonucudur. ‘Kadına şiddete sıfır tolerans’ diye çok havalı bir slogan bulmuşlar. İnsan hangi ülkeyse çok şanslılarmış diye düşünüyor. Bakalım sıfır tolerans dönemlerinde neler olmuş? Sadece 2010-2020 yılları arasında yani 10 yıllık dönemde 2534 kadın katledildi. 2018’de KADES diye mükemmel uygulama yaptılar. Uygulama güzel olabilir, korkunç olan Türkiye’de kadına şiddetin ve cinayetlerin böyle bir uygulama yapılacak kadar artmış olması. Bakan diyor ki elektronik kelepçe yeterince var ama sayıyı artırabiliriz. Doğru, elektronik kelepçe sıkıntı değil, daha birkaç ay önce azılı bir suçlu elektronik kelepçe ile yurtdışına kaçtı. Hatta öyle güvenilir ki geçtiğimiz Eylül ayında Gafer Özdemir, Ankara’nın göbeğinde metro çıkışı 4 çocuğunun annesini katletti. Hem de ayağında elektronik kelepçeyle!
İKAZIMIZA UYMAZSAN ÖLÜRSÜN DEMEK KAPIYA DAYANAN KATİLLE BENZER ANLAYIŞI PAYLAŞMAKTIR
Kadınların tam korumaya ihtiyacı var, ikaza değil. İkaz edilecek kişi de kadın değil. Bakanın kendi sorumluluğunu ve emri altındaki kolluğun sorumluluğunu almayıp; kadınlara yüklenmesi ataerkil anlayışın bir ürünü. Kanunun ve uygulayıcının görevi ikaz değil, tam koruma sağlamaktır. Biz cebinde koruma tedbiri kararıyla öldürülen kadınları biliyoruz. Biz 30 kere koruma talebinde bulunmasına rağmen öldürülen kadınları biliyoruz. Biz polis karakolundan çıktıktan sonra takip edilerek öldürülen kadınları biliyoruz. Bakanın bunlara söyleyecek tek bir cümlesi yok. O adamlar kapıya gelene kadar bu kolluk ne yapıyor peki? Nasıl o kapıya gelebiliyorlar? Bakanın, öldürülen kadınları suçlamak yerine bunlara cevap vermesi bunların sorumluluğunu alması lazım. Bir gecede çıkılan İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı o adamlar o kapıya gelemezlerdi, çünkü o kapıyı bulamazlardı. Çünkü kadının beyanı üzerine anımda koruma altında alınarak güvenli bir adrese alınmaları gerekirdi. İkazımıza uymazsan ölürsün demek kapıya dayanan katille benzer bir anlayışı paylaşmaktır. Böyle bir anlayışla kadına şiddete sıfır tolerans gösterilmesi kesinlikle bağdaşmaz.
CHP’li Süllü: “İstanbul Sözleşmesi’nden Çekildiniz, Kadınları Savunmasız Bıraktınız!”
CHP Eskişehir Milletvekili Dr. Jale Nur Süllü, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kadınların ve kız çocuklarının şiddet, istismar ve cinayetlerin hedefi haline geldiğini belirtti. Süllü, “Ne yazık ki, bu yıl da 25 Kasım, kadınların ve kız çocuklarının katliam ve istismarın objesi haline getirilmesiyle gündeme geliyor” dedi.
“Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Şiddetin Temel Nedeni”
Kadına yönelik şiddetin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yer aldığını vurgulayan Süllü, “Bu şiddet, toplumsal, hukuki, ekonomik, geleneksel, siyasal ve eğitimsel yapılar içinde kadını erkeğe bağımlı kılan ayrımcı mekanizmalardan ayrı düşünülemez” ifadelerini kullandı. AKP iktidarının 22 yıllık politikalarının, şiddeti besleyen dinamikleri derinleştirdiğini söyledi.
“AKP'nin Politikaları Kadına Şiddeti Besliyor”
Süllü, iktidarın toplumsal cinsiyet eşitliğini reddeden yaklaşımını sert bir şekilde eleştirerek şunları söyledi: “Kadın bedeni üzerinden ayrıştırıcı nefret söylemleri ve derinleşen yoksulluk, kadına yönelik şiddeti artırmaktadır. AKP’nin kadınları birey olarak değil, eş-anne-aile düzleminde konumlandıran politikaları, kadınları güvencesiz bırakıyor.”
“İstanbul Sözleşmesi’nden Çıkmak Kadınları Savunmasız Bıraktı”
İktidarın, İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuz bir şekilde çekilmesini eleştiren Süllü, 6284 sayılı kanunun da etkin uygulanmadığını belirtti. “Bu politikalar, kadınların korunmasız kalmasına neden oldu” diyen Süllü, AKP’nin kadın haklarıyla değil, kadın hak savunucularıyla mücadele ettiğini ifade etti.
“CHP İktidarında Kadınlar İçin Güvenceli Bir Gelecek”
Süllü, Cumhuriyet Halk Partisi’nin kadınları güçlendirecek politikalarını şöyle açıkladı: “CHP iktidarında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme yapacağız. Kadını ekonomik ve toplumsal alanda güçlendirecek politikalar üreterek İstanbul Sözleşmesi’ni tekrar hayata geçireceğiz. 6284 sayılı kanunun etkin uygulanmasını sağlayarak kadına yönelik şiddeti önleyeceğiz.”
“Hiç Kimse Umutsuzluğa Kapılmasın!”
Cumhuriyet Halk Partisi kadın milletvekilleri ve örgütleri olarak, kadınların ve çocukların haklarını savunmaktan asla vazgeçmeyeceklerini ifade eden Süllü, “Tüm farklılıklarıyla barışık, toplumsal huzur ve refahın olduğu bir Türkiye’yi vatandaşlarımızla birlikte inşa edeceğiz. Umudumuzu asla yitirmeyeceğiz!” dedi
Yorum Yazın