
HDK Eş Sözcüsü ve HEDEP İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, darbe yapan ve darbe girişiminde bulunanların isimlerinin kamu kurum ve kuruluşları ile cadde, sokak, park gibi kamu alanlarına verilmemesi ve var olan isimlerin kaldırılmasına ilişkin TBMM Başkanlığı’na kanun teklifi verdi.
Muhalif- Ankara
HEDEP İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, kanun teklifi gerekçesinde, 1960 darbesinden 12 Eylül Darbesinin lideri Kenan Evren’e kadar birçok darbecinin isminin onlarca okul, kışla gibi kamu kurumlarının yanı sıra birçok cadde ve sokakta varlığını koruduğunu belirterek, “Bu durum yeni anayasa tartışmaları yapanlar için bir samimiyet ölçüsü ve yeni yaşamın inşasında olmazsa olmazlardan olan hakikatlerle yüzleşme açısından kabul edilemez bir durumdur” diyor.
Darbe yapan ve darbe girişiminde bulunanların isimlerinin kamu kurum ve kuruluşları ile cadde, sokak, park gibi kamu alanlarına verilmemesi, var olan isimlerin kaldırılmasına hakkında kanun teklifinin gerekçesi şöyle:
Türkiye siyasi tarihi, darbelerin sıkça yaşandığı bir darbeler tarihidir. Devlet ile toplum, darbe ile demokrasi ikilemleri Türkiye’nin siyasi tarihini arka planda takip etmiş ve kimi zaman devlet aklı darbeyle toplumu hizaya getirmek istemiştir. Nitekim 12 Eylül gibi küresel kapitalizme eklemlenme başta olmak üzere çok sayıda darbe örneği, temelde farklılıkları ve toplumsal hak taleplerini bastırmaya yöneliktir gerçekleştirilmiştir.
Türkiye’de toplumun demokrasi ve özgürlük mücadelesine yönelik darbeler tek yönlü ve biçimli gelişmemiştir. Zira darbe, sadece apoletlilerin silahla gerçekleştirdikleri bir fiil değildir. Demokratik siyasetin ve toplumsal mücadelenin önünü kesmek için meşruiyet aranmaksızın devreye konulan her teşebbüs darbeci anlayışın zuhur etmesinin örneği olmuştur. Bu kapsamda, Şark Islahat Planı’ndan tedip ve tenkil hareketlerine, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamından OHAL bölge valiliklerine kadar birçok olay darbe mekaniğinin dinamik unsurları olmuştur.
Demokratik siyasetin geriye itildiği ve toplumsal itirazların şiddet ile karşılık bulduğu her dönemde; siyasi iktidarlar ile bürokrasi el ele vererek darbe mekaniğini canlı tutmuştur. Kuşkusuz kodları kuruluşa kadar uzanan bu sistem, halk korkusu ve düşmanlığını bağrında taşımıştır. Düşmanlık ve korku, sistemin farklılıklara ve topluma karşı her daim seferberlik durumunda olmasına neden olmuştur. Bu seferberlik hali, kolluk güçlerine verilen sınırsız yetki ile cezasızlık politikaları güvencelerinde vücut bulmuştur.
Cumhuriyet tarihinde yaşanan her darbe ve darbe girişimiyle toplumun geleceği ipotek altına alınmış, onarılması güç yaralar açmıştır. Özellikle 12 Eylül darbesi, kapitalizmin neoliberal aşamasına tam uyumu sağlama ve toplumu Türk-İslamcılık ideolojisi ekseninde mühendislik pratiğiyle şekillendirme arayışının temel yapı taşı olarak müstesna bir yerde durmaktadır. Dahası, 12 Eylül darbesi hukukuna göre dizayn edilmiş, devlet yapılanması ve kurumları, idari yapı cunta zihniyetine göre oluşturulmuş, darbeciler kendi vesayetini ve statükosunu kurmuşlardır. Bu statüko iktidarlar değişse de varlığını farklı biçimlerde korumuştur. Nitekim AKP hükümetleri de bu kervanın yolcularından biri olmuştur. 12 Eylül ile hayata geçirilen birçok yasa ve uygulamayı eleştirirken, bunları üzerinde hakimiyet kurduktan sonra kendi çıkarı lehinde kullanmıştır. Öte yandan her türlü çokluk söylemine karşı rejimin toplum ve demokrasi ile kurduğu negatif ilişkiyi içselleştirmiştir.
Yeni Anayasa tartışmalarını her fırsatta diline dolayanların samimiyet testlerinden birisi de darbe yaptıkları için resmî ideoloji tarağından kahramanlaştırılan ve modern bir mit haline getirilen kişilerin kamusal alandan silinmesidir. Demokrasi tarihi açısından bu isimler olsa olsa bir utanç müzesinin konusu olabilirler. Nitekim darbelere maruz kalmış ülkelerin birçoğunda darbe yapanlar yargılanmış ve adlarının bir daha anılmamak üzere silinmesi için büyük çaba gösterilmiştir. Türkiye’de ise böyle bir yüzleşme ve hesaplaşma gerçekleşmediği gibi birçok okul, bulvar, cadde, sokak, park gibi kamu kurumu ve kamusal alanlarda darbecilerin isimleri yaşatılmaktadır. 1960 darbecilerinden Cemal Gürsel’den 12 Eylül Darbesinin lideri Kenan Evren’e kadar birçok darbecinin ismi onlarca okul, kışla gibi kamu kurumlarının yanı sıra birçok cadde ve sokakta varlığını korumaktadır. Bu durum yeni anayasa tartışmaları yapanlar için bir samimiyet ölçüsü ve yeni yaşamın inşasında olmazsa olmazlardan olan hakikatlerle yüzleşme açısından kabul edilemez bir durumdur.
Teklif şöyle:
MADDE 1- Sivil yönetimleri devirmek amacıyla Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan darbelerin ve darbe girişimlerinin faillerinin isimleri hiçbir şekilde, kamu kurum ve kuruluşlarına; cadde, sokak, park gibi kamu alanlarına verilemez.
GEÇİCİ MADDE 1- Bu yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan darbe ve darbe girişimlerinde yer alanların isimlerini taşıyan kamu kurum ve kuruluşları ile cadde, sokak, park gibi kamu alanlarının isimleri 3 ay içerisinde yetkili makamlarca değiştirilir.
MADDE 2- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3- Bu kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür

HEDEP İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek
Yorum Yazın