Psikiyatr görüşü

Ayrılık sonrası aşk acısını erkek mi yoksa kadın mı daha hızlı atlatıyor?

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Ayrılık sonrası aşk acısını erkek mi yoksa kadın mı daha hızlı atlatıyor?
Abone ol
Ayrılık sonrası aşk acısını erkeğin mi yoksa kadının mı daha hızlı atlattığı yıllardır tartışılan bir konu olmuştur. Ekşi Sözlük'ün psikiyatr yazarlarından ''femme noir'', konuya farklı bir bakış açısı getirdi...

Aşk acısını ve ayrılığı/terk edilmeyi ruhsal açıdan işlemekle ilgili birçok farklı etmen söz konusu.

Bu etmenlerin başında kişinin bağlanma örüntüsü geliyor

Bir kadın düşünelim; babası annesini, o küçükken terk etmiş ve çocuğuyla bağlantısını koparmış, onu senelerce görmemiş olsun. Bu durum, çocuğun zihninde sevdiklerinin yitimiyle ilgili travmatik bir anı yaratır ve bağlanma örüntüsünü zedeler. Bu kadın için her terk edilme, ilk terk edilmenin yasını alevlendirir. Bağ kurmaktan kaçınabilir. Bağ kurarsa terk edilmemek için çılgınca çabalayabilir ya da terk edildikten sonra günlerce yataktan çıkmayacak şekilde paralize olabilir. Bunun aşkın büyüklüğü, cinsiyet gibi faktörlerle değil, bağlanma örüntüsüyle ilişkisi vardır.

 

İkinci önemli husus, partner kaynaklı ilişki dinamikleri

Özellikle partnerde belirgin narsistik kişilik özellikleri mevcutsa ayrılık acısı daha sert yaşanabiliyor. Narsist partner, karşısındaki kişiyi hayranlığını elde etmek amaçlı yüceltir, sonra çevresinden izole eder, ardından sert eleştirilerle kişiliksizleştirir. Kişi kendinden bile emin olamaz hale gelebilir. Bu tip ilişkilerin bitiminde narsist partnerin kurbanı olan kişi, mağdur olmasına rağmen kendini suçlu ve değersiz görebilir. Partnerini ise güçlü ve değerli görüyordur. Kendiliğin onarılması sürecinde ayrılık acısı şiddetli yaşanır ancak bu acı, narsist partnerin, kişinin ancak narsistle birlikte olarak değer kazanacağı şeklinde kurguladığı sahte dünyadan mahrum kalmanın yasıdır. Kişi kendiliğini onarabilir ve ilişkisine dışarıdan objektif olarak bakabilirse ilişki ve ayrılığı zihninde yeniden yapılandırır. Ancak şu önemli bir detay, narsistler sıklıkla bağımlı kişilik özellikleri gösteren partnerler bulurlar, bu kişilerin de bu bağdan tam olarak kopmaları çok güç olur.

Borderline kişilik örüntüsüne sahip kişiler de karşılarındaki kişiye karşı tutarsız bir algıya sahiptir. Yüceltme ve ardından yerin dibine sokma hali borderline tanısı almış bireylerde sıktır. Partner bu duyguları anlamakta zorlanır. Borderline bireyler tipik örüntülerinden olan bir ayrılıp bir barışma halini sık sık yaşarlar. Bu durum da partnerin ayrılığı kabullenmesini ve ilişkinin yasını tutmasını güçleştirir.

 

Üçüncü husus ilişkinin tipi

İlişkinin süresi, yoğunluğu, çift bağı dışındaki bağlar (mesela ebeveynlik, ekonomik ya da mesleki ortaklık vs) ayrılık süreci üzerinde etki eder. Evlilik gibi toplumsal kabul sağladığı düşünülen bir bağı koparmak her zaman daha zordur. Bazı kişiler sadece evli olma statüsünü kaybetmemek için ayrılıktan uzak dururlar. Uzun süreli evliliklerde, karşılıklı vefa hissi, alışkanlıklar, geniş aile bağları gibi meseleler ayrılmayı zorlaştırır. Ayrılık sonrası yas sürecini de komplike hale getirebilir. Çiftin partnerlik dışında bağları varsa bu durum daha büyük güçlüklere neden olur. Ebeveynlik bağı iki kişinin birbirinden tam olarak kopmasını imkansızlaştırdığı için ayrılık sürecini güçleştirebilir.

 

Dördüncü önemli etmen, ilişkinin sonlanma şekli

İlişkinin kim tarafından sonlandırıldığı da önemli bir konudur. Terk eden taraf her zaman avantajlıdır çünkü ilişkinin sonlanması süreci, onun zihninde ayrılıktan çok daha önce başlamıştır. sevdiklerinin ölümünü yaşayan insanların, kronik bir hastalık - mesela kanser - sonrası yitimleri işlemesi, ani ölümlere kıyasla nispeten daha kolay olmaktadır. çünkü yas henüz kişi hayattayken kısmen başlamış ve süreç ilerlemiştir. ilişkiyi bitiren taraf için de böyle bir avantaj söz konusudur, ilişkinin olumsuzluklarına daha fazla maruz kaldığına inanıp duygusal yatırımını ilişkiden kademeli olarak çeker. ayrılık vuku bulduğunda duygusal yatırımın büyük kısmı geri çekilmiştir. terk edilen kişi ise, ayrılık sinyallerini fark etmiş bile olsa bununla ilgili önemli bir adım atmayan ve bu sinyalleri göz ardı etmiş bir kişidir. bu nedenle hem ani bitişin etkisi hem de geçmişe yönelik pişmanlıkları ve hesaplaşmaları daha sert yaşar ve ayrılık acısını daha yoğun hisseder.

Özetle, ayrılık sürecinin yönetilmesi cinsiyetten ziyade ruhsal yapıya, bağlanma örüntüsüne ve ilişkinin özeliklerine bağlıdır.

NOT: Bu yazı Ekşi Şeyler'den alınmıştır...


Yorum Yazın