İstanbul
Parçalı az bulutlu
25°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
40,8004 %0,51
47,7344 %0,57
4.403,94 % 0,44
120.323,39 %0.858
Ara
Muhalif. ÇEVRE Meclis önünde açıklama yapan Muğlalı köylüler: Zeytinin kıymetini bilmeyen, bir ağaç yetiştirmeyen insanların söz hakkı olmasın!

Meclis önünde açıklama yapan Muğlalı köylüler: Zeytinin kıymetini bilmeyen, bir ağaç yetiştirmeyen insanların söz hakkı olmasın!

Zeytinlik alanları maden işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı Muğla İkizköylüler TBMM önünde açıklama yaptı. İkizköy mahallesinin muhtarı Nejla Işık, "Bizim zeytinlerimizi, bizim emeğimizi hiç kimse şirketlere feda etmesin, edemez. Zeytinin kıymetini bilmeyen, bir ağaç yetiştirmeyen insanlar burada söz kurmasın. Emekçiler, çiftçiler, üreticiler burada. Bizim karşımıza enerjiyle gelmesinler artık. Enerjinin alternatifleri var ama toprak giderse, su giderse yaşam biter." dedi.

KAYNAK: HABER MERKEZİ
Okunma Süresi: 5 dk

Muğla İkizköylüler, zeytinliklerin madenciliğe açılmasına ilişkin kanun teklifine tepki göstermek için TBMM Dikmen kapısı önünde basın açıklaması düzenledi.

Açıklamada köylüler, “Havama, suyuma, toprağıma dokunma”, “Maden yasası geri çekilsin”, “Toprağa dokunan eller kırılsın” sloganlarını attı. Basın açıklamasında ilk olarak Muğla'nın İkizköy mahallesinin muhtarı Nejla Işık söz aldı.

Işık, şunları kaydetti:

"Denizli’den, Artvin’den, Çamlıhemşi’nden, her yerden tek ses tek yüreğiz bugün ve tek bir şey istiyoruz. Bu çökme yasasını kabul etmiyoruz. Ama inatla, ısrarla sesimizi duymuyorlar; duyuyorlar ama işlerine gelmiyor. Biz dünden bu yana buradayız, küçük bir grup geldik. Şirketler TBMM’ye alınırken, elini kolunu sallayarak rahat bir şekilde dolaşırken biz köylüler, sadece 6 kişiydik, Meclis’e giriş yasağı koyuldu bize. Burası milletin Meclisi değil mi? Şirketlerin Meclisi mi? Köylülerin, vatandaşların Meclisi mi? Şirketler herkesle görüşecek, vekillerle görüşecek, herkese sesini duyurmaya çalışacak ama köylülerin sesini susturmaya çalışıyorlar. Susturamayacaklar. İçeriye gireceğiz, haykıracağız. Bu yasayı kabul etmiyoruz, bizim üzerimizden hiç kimse günah keçisi çıkarmasın. Bizim zeytinlerimizi, bizim emeğimizi hiç kimse şirketlere feda etmesin, edemez. Zeytinin kıymetini bilmeyen, bir ağaç yetiştirmeyen insanlar burada söz kurmasın. Emekçiler, çiftçiler, üreticiler burada. Bizim karşımıza enerjiyle gelmesinler artık. Enerjinin alternatifleri var ama toprak giderse, su giderse yaşam biter. Bizler insan olarak, canlı olarak sadece kendimizi görüyoruz değil mi? Başka hiçbir canlı görmüyoruz yaşamda. Bizler bu dünyanın hükümdarı değiliz. Hepimiz gelip geçiciyiz. Topraktan geldik, toprağa gideceğiz, bu dünya kimseye kalmayacak. Ama yok ederek değil, yaşayarak ve yaşatarak bırakacağız gelecek nesillere. Bizim derdimiz bu.”

“İHTİYAR HALİMİZLE TOPRAKLARIMIZI KORUMAYA GELDİK”

Denizli’den gece yola çıkan Hatice isimli bir köylü de şunları söyledi:

“İhtiyar halimizle topraklarımızı korumaya geldik. Bizim topraklarımız çok verimli. Bak bu kekikler, tam buğday ekmeği, nohut, mercimek, darı, badem, ceviz… Bunları hep toprak yetiştiriyor, kömür yetiştirmiyor. Bu maden yasasını kaldırsınlar. Biz bunun için geldik buraya. Bu onurumuz, gururumuz, avuçlarımızın içinde, nasırlı ellerimizin içinde. Ağaçlarımızı yıktılar, topraklarımızı talan ettiler. Ekinlerimizi, tütünlerimizi gömdüler. Bir de mahkemeye verdiler, yargıladılar beni. Atatürk’ün, atalarımızın koyup gittiği emanete, mirasa sahip çıkalım. Türkiye duysun sesimizi. ‘Ah Kema Paşa, atını bağladın gedikli taşa, biz senin yanına Anıtkabir’e varalım ayaklarımızla koşa koşa.’ Bunu duysunlar. Eser kalsın konuşmalarımız. Zenginin işi biter, parası da biter, güçlünün gücü de biter. Hak bitmez, güç biter. Biz hak aramaya geldik. Bir kilo altına bir avuç toprağımı değişmem. Toprağınıza sahip çıkın. Anamdan doğalı cumhuriyet kadınıyım. Maden yasası geri çekilsin. Topraklarımızı bıraksınlar. Biz yaşamak istiyoruz."

“ORDU’NUN ALTININI GETİRDİM SİZE, BİZİM ALTINIMIZ FINDIK”

Ordu’dan gelen Cevat isimli bir vatandaş da poşetle getirdiği fıntıkları göstererek şöyle konuştu:

“Ordu’nun altınını getirdim size. Bizim altınımız fındık. Üç bin dönüm maden işlediler Ordu’da. 13 milyon geliri var. Buraya fındık eksen bunun 5 katı 10 katı kar yapar, ülkeye fayda getirir. 13 milyon liranın 5 katını versen bu pisliği Fatsa’dan temizleyemeyiz. Bu yasa sadece Muğlalılara değil, tüm ülkeye geçerli. Nerede bu Türkiye? Nerede halk? Hepimizi vuracaklar bu yasayla.”

“ÇAM AĞAÇLARININ YERİNİ KUMDAN DAĞLAR ALDI”

Aydın Çini’ye bağlı çok uzak bir dağ köyünden buraya geldiğini ifade eden Zeynep isimli bir başka vatandaş da şunları söyledi:

"Adı gibi top top çamları olan, çam fıstığının yetiştiği yerden geliyorum. Benim adım Zeynep. Köylü kızı Zeynep’im ben. Başka bir ünvanım yok. Köylüyüm ben. Köyüm o kadar güzel ki. Ama 10 yıl öncesinden bir şirket geldi ve o köyümün masalsı güzelliğini yerle bir etti. Benim köyümde öyle bir çam ağaçları vardı ki tek bir güneş ışığı sızıp da giremezdi, o kadar gürdü, o kadar heybetliydi. Öyle dere yataklarımız vardı ki, o kadar berraktı ki suyu eğilip içerdiniz. Benim çocukluğum o derelerde kurbağalarla oynayarak, ayaklarımı suya sokarak geçti. Masalsıydı köyüm ama şu an masalsı köyüm kalmadı. O çam ağaçlarının yerini kumdan dağlar aldı. O dere yataklarını molazlar sardı. Artık derelerden su akmıyor. Artık çamlar kuruyor, hayvanlar ölüyor, meralarımız kalmadı, arıcılık yapamıyoruz. Çam fıstıklarımız artık yetişmiyor.

“BEN KÖYÜMDEN, KOYUNLARIMDAN, SUYUMDAN VAZGEÇMEK İSTEMİYORUM”

Ben atamdan, dedemden böyle masalsı bir köy teslim almışken ben çocuklarıma ne teslim edeceğim şimdi? Kumdan tepeleri mi vereceğim, akmayan dereleri mi vereceğim, olmayan su kaynaklarını mı göstereceğim çocuklarıma? Ne verebilirim? Hiçbir şeyim kalmadı elimde. Her şeyimi aldılar elimden. Savaştık, direndik. 10 senedir savaşıyoruz. Annemle babam, şirket tarafından silahlı saldırıya uğradı. Yılmadık. Davalar açıldı, yine yılmadık ve alnımızın akıyla çıktık davalardan, kazandık. Ama eğer ki bu maden yasası çıkarsa, iklim kanunu geri çekilmezse gidebilecek hiçbir yerimiz yok. Yapabileceğim hiçbir şey kalmıyor elimde. Göz göre göre çocukluğumu teslim etmiş olacağım o şirketlerin ellerine. Sadece benim değil, bütün vatanın, milletin borcu bu. Çocuklarımıza borcumuz bu. Eğer geri çekilirsek, savaşmazsak, direnmezsek, mücadele etmezsek elimizde neyimiz var neyimiz yoksa alacaklar. Ben köyümden, koyunlarımdan, suyumdan, evimden vazgeçmek istemiyorum. Eğer beni köyümden ederlerse bir ağaç bir bitki gibi düşünün, kuruyup ölürüm ben."

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *