Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet

Nâzım Hikmet “Romantik komünist” ve “romantik devrimci” gibi farklı isimlerle anıldı. Siyasi düşünceleri yüzünden defalarca tutuklanmış ve yetişkin yaşamının büyük bölümünü hapiste ya da sürgünde geçirmiştir. Şiirleri elliden fazla dile çevrilmiş ve eserleri birçok ödül almıştır.

Yasaklı olduğu yıllarda Orhan Selim, Ahmet Oğuz, Mümtaz Osman ve Ercüment Er adlarını da kullanmıştır. İt Ürür Kervan Yürür kitabı Orhan Selim imzasıyla çıkmıştır. Türkiye'de serbest nazımın ilk uygulayıcısı ve çağdaş Türk şiirinin en önemli isimlerindendir. Uluslararası bir üne ulaşmıştır ve dünyada 20. yüzyılın en gözde şairleri arasında gösterilmektedir.

Şiirleri yasaklanan ve yaşamı boyunca yazdıkları yüzünden 11 ayrı davadan yargılanan Nazım Hikmet, İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde 12 yılı aşkın süre yattı. 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldı; ölümünden 46 yıl sonra, 5 Ocak 2009 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile bu işlem iptal edildi. Mezarı Moskova'da bulunmaktadır.

YAŞAMI

Ailesi: Babası, Matbuat Umum müdürlüğü ve Hamburg Şehbenderliği yapmış olan Hikmet Bey, annesi Ayşe Celile Hanım'dır. Celile Hanım piyano çalan, resim yapan, Fransızca bilen bir kadındır. Celile Hanım, bir dilci ve eğitimci de olan Hasan Enver Paşa'nın kızıdır. Hasan Enver Paşa, Polonya'dan 1848 Ayaklanmaları sırasında Osmanlı İmparatorluğu'na göç eden ve Osmanlı vatandaşı olunca Mustafa Celalettin Paşa adını alan Konstantin Borzecki'nin (Lehçe: Konstanty Borzęcki, d. 1826 - ö. 1876) oğludur. Mustafa Celaleddin Paşa Osmanlı Ordusu'nda subay olarak görev yapmış ve Türk tarihi üzerine önemli bir eser olan "Les Turcs anciens et modernes" (Eski ve Yeni Türkler) kitabını yazmıştır. Celile Hanım'ın annesi ise Alman kökenli Osmanlı generali Mehmet Ali Paşa'nın yani Ludwig Karl Friedrich Detroit'in kızı olan Leyla Hanım'dır. Celile Hanım'ın kız kardeşi Münevver Hanım, şair Oktay Rifat'ın annesidir.

Nâzım Hikmet'e göre, babası Türk ve annesi ise Alman, Polonyalı, Gürcü, Çerkez ve Fransız kökenli idi. Babası Hikmet Bey, Çerkes Nâzım Paşa'nın oğludur. Annesi Ayşe Celile Hanım, 3/8 Çerkes, 2/8 Leh, 1/8 Sırp, 1/8 Alman, 1/8 Fransız (Huguenot) kökenliydi.

Babası Hikmet Bey, Selanik'te, Hariciye Nezareti'nde (Dışişleri Bakanlığı) çalışan bir memurdur. Diyarbakır, Halep, Konya ve Sivas valilikleri yapmış olan Nâzım Paşa'nın oğludur. Mevlevi tarikatından olan Nâzım Paşa aynı zamanda bir özgürlükçüdür. Kendisi Selanik'in son valisidir. Hikmet Bey henüz Nâzım'ın çocukluğunda memuriyetten ayrılır ve ailece Halep'e, Nâzım'ın dedesinin yanına giderler. Orada yeni bir iş ve hayat kurmaya çalışırlar. Başarısız olunca İstanbul'a gelirler. Hikmet Bey'in İstanbul'daki iş kurma denemeleri de iflasla neticelenir ve hiç hoşlanmadığı memuriyet hayatına geri döner. Fransızca bildiği için yeniden Hariciye'ye atanır.

Çocukluğu: 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğdu. İlk şiiri Feryad-ı Vatanı 3 Temmuz 1913'te yazdı. Aynı yıl Mekteb-i Sultani'de ortaokula başladı. Bir aile toplantısında denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini Bahriye Nazırı Cemal Paşa'ya okuyunca çocuğun Bahriye Mektebine gitmesine karar verildi. 25 Eylül 1915'te Heybeliada Bahriye Mektebi'ne girdi, 1918'de 26 kişi içinden 8. olarak mezun oldu. Karne değerlendirmelerinde zeki, orta derecede çalışkan, elbisesine özen göstermeyen, sinirli ve ahlakî tavırları iyi bir öğrenci görülmektedir. Mezun olduğunda dönemin okul gemisi Hamidiye gemisine güverte stajyer subayı olarak atandı. 17 Mayıs 1921'de aşırıya kaçan halleri bulunduğundan ordu ile ilişiği kesildi.

Kurtuluş Savaşı dönemi ve gençliği: Nazım'ın ilk kez neşredilen, Mehmed Nazım imzasıyla yazdığı "Hala Servilerde Ağlıyorlar mı?" başlıklı şiiri 3 Ekim 1918'de Yeni Mecmua'da yayımlandı.

19 yaşındayken, 1921 yılı Ocak ayında arkadaşı Vâlâ Nureddin ile Milli Mücadele'ye katılmak üzere ailesinden habersiz biçimde Anadolu'ya geçti. Cepheye gönderilmeyince Bolu'da bir süre öğretmenlik yaptı. Daha sonra Eylül 1921'de Batum üzerinden Moskova'ya giderek Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi’nde siyasal bilimler ve iktisat okudu. Moskova’da devrimin ilk yıllarına tanık oldu ve komünizm ile tanıştı. 1924'te yayınlanan ilk şiir kitabı 28 Kanunisani Moskova'da sahnelendi.

Moskova'da 1921-1924 yılları arasında geçirdiği sürede Rus fütüristleri ve konstrüktivistlerinden esinlendi ve klasik biçimden sıyrılarak, yeni bir biçim geliştirmeye başladı.

1924'te Türkiye'ye dönerek Aydınlık Dergisinde çalışmaya başladı, ancak dergide yayınlanan şiir ve yazılarından dolayı on beş yıl hapsi istenince bir yıl sonra tekrar Sovyetler Birliği'ne gitti. 1928’de Af Kanunundan yararlandı ve Türkiye'ye döndü. Ancak tekrar tutuklandı. Serbest kaldıktan sonra Resimli Ay dergisinde çalışmaya başladı.

1929'da İstanbul'da basılan "835 Satır" adlı şiir kitabı, edebiyat çevrelerinde geniş yankı uyandırdı.

Hapis hayatı ve sürgünü: 1925 yılından başlamak üzere şiirleri ve yazıları yüzünden hakkında açılan pek çok davada beraat etti. Yargılandığı davaların listesi şu şekildedir:

  • 1925 Ankara İstiklâl Mahkemesi Davası
  • 1927-1928 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
  • 1928 Rize Ağır Ceza Mahkemesi Davası
  • 1928 Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Davası
  • 1931 İstanbul İkinci Asliye Ceza Mahkemesi Davası
  • 1933 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
  • 1933 İstanbul Üçüncü Asliye Ceza Mahkemesi Davası
  • 1933-1934 Bursa Ağır Ceza Mahkemesi Davası
  • 1936-1937 İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Davası
  • 1938 Harp Okulu Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası
  • 1938 Donanma Komutanlığı Askerî Mahkemesi Davası

1933 ve 1937 yıllarında örgütsel faaliyetleri nedeniyle yine bir süre tutuklu kaldı. Barışseverler Cemiyeti'nin kuruluşunda yer aldı. 1938'de bu kez "orduyu ve donanmayı isyana teşvik" suçlamasıyla tutuklandı ve yargılandığı davada 28 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırıldı. İstanbul, Ankara, Çankırı ve Bursa cezaevlerinde aralıksız 12 sene kaldıktan sonra, 14 Temmuz 1950'de çıkan Genel Af Yasası'ndan yararlanarak, 15 Temmuz'da serbest bırakıldı. 2007 yılında vizyona giren Mavi Gözlü Dev adlı film, Nazım'ın Bursa cezaevinde kaldığı yılları anlatmaktadır.

Yasal olarak yükümlülüğü olmamasına karşın askere çağrılınca, öldürüleceği endişesiyle 17 Haziran 1951'de İstanbul'dan ayrılarak, Romanya üzerinden Moskova'ya gitti. 25 Temmuz 1951 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılmasının ardından, büyük dedesi Mustafa Celaleddin Paşa'nın (Konstantin Borzecki) memleketi olan Polonya'nın vatandaşlığına geçerek Borzecki soyadını aldı.

Sovyetler Birliği'nde Moskova yakınlarındaki yazarlar köyünde ve daha sonra da eşi Vera Tulyakova (Hikmet) ile Moskova'da yaşadı. Memleket dışında geçirdiği yıllarda Bulgaristan, Macaristan, Fransa, Küba, Mısır gibi dünya memleketlerini dolaştı, buralarda konferanslar düzenledi, savaş ve emperyalizm karşıtı eylemlere katıldı, radyo programları yaptı. Budapeşte Radyosu ve Bizim Radyo bunlardan bazılarıdır. Bu konuşmaların bir kısmı bugüne ulaşmıştır.

3 Haziran 1963 sabahı saat 06:30'da gazetesini almak üzere ikinci kattaki dairesinden apartman kapısına yürüdüğü sırada, tam gazetesine uzanırken geçirdiği kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti. Ölümü üzerine Sovyet Yazarlar Birliği salonunda yapılan törene yerli ve yabancı yüzlerce sanatçı katıldı ve törenin görüntüleri siyah beyaz olarak kaydedildi. Ünlü Novodeviçi Mezarlığı'nda (Rusça: Новодевичье кладбище) gömülüdür. Meşhur şiirlerinden biri olan Rüzgâra Karşı Yürüyen Adam figürü, siyah granitten yapılan mezar taşı üzerinde, ebedileştirildi.

Hüküm giyerek hapis yatmaya başladığı 1938 yılından 1968 yılına kadar eserleri Türkiye'de yasaklandı. Eserleri, 1965'ten itibaren çeşitli basımlarla yayımlanmaya başladı.

Yeniden Türkiye vatandaşlığına alınması: 2006 yılında Bakanlar Kurulunun Türkiye vatandaşlığından çıkarılan kişilerle ilgili yeni bir düzenleme yapması gündeme geldi. Yıllardır tartışılmakta olan Nâzım Hikmet'in Türkiye vatandaşlığına yeniden kabul edilmesi yolu açılmış gibi görünmesine rağmen Bakanlar Kurulu bu düzenlemenin sadece yaşamakta olanlar kişiler için olduğunu ve Nâzım Hikmet'i kapsamadığını belirterek bu yöndeki talepleri reddetti. Sonradan dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İçişleri Komisyonu'nda "Tasarıda, şahsa bağlı hak olduğu için bizzat müracaat etmesi gerekir. Arkadaşlarım da olumlu şeyler belirttiler, komisyonda görüşülür, bir karar verilir" dedi.

2009 yılının 5 Ocak Günü "Nâzım Hikmet Ran'ın Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkartılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu kararının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin önerge" Bakanlar Kurulu'nda imzaya açıldı. Nâzım Hikmet Ran'a yeniden Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığının iade edilmesine ilişkin bir kararname hazırladıklarını ve bu teklifin imzaya açıldığını ifade eden Hükûmet Sözcüsü Cemil Çiçek, 1951 yılında vatandaşlıktan çıkartılan Ran'ın yeniden Türkiye vatandaşı olmasına ilişkin önerinin Bakanlar Kurulu'nca oylanarak kabul edildiğini söyledi.

Bakanlar Kurulu'nun 5 Ocak 2009 tarihinde aldığı bu karar, 10 Ocak 2009 tarihinde Resmî Gazete'de yayınlandı ve Nâzım Hikmet Ran, 58 yıl sonra yeniden Türkiye vatandaşı oldu.

Üslubu ve başarıları: İlk şiirlerini hece ölçüsü ile yazmaya başladı ancak içerik bakımından diğer hececilerden farklıydı. Şiirsel gelişimi arttıkça hece ölçüsü ile yetinmemeye ve şiiri için yeni formlar aramaya başladı. Sovyetler Birliği'nde yaşadığı ilk yıllar olan 1922 ile 1925 arasında bu arayış doruğa çıktı. Hem içerik hem de biçim bakımından dönemindeki şairlerden farklıydı. Hece ölçüsünden ayrılarak Türkçenin vokal özellikleri ile ahenk oluşturan serbest ölçüyü benimsedi. Mayakovski ve fütürizm taraftarı genç Sovyet şairlerinden esinlendi.

Şiirlerinden birçoğu Fikret Kızılok, Cem Karaca, Fuat Saka, Grup Yorum, Ezginin Günlüğü, Zülfü Livaneli gibi sanatçılar ve gruplar tarafından bestelendi. Ünol Büyükgönenç tarafından özgün bir şekilde yorumlanmış olan küçük bir kısmı ise 1979'da "Güzel Günler Göreceğiz" ismiyle kaset olarak çıktı. Birkaç şiiri ise Yunan besteci Manos Loizos tarafından bestelendi. Ayrıca bazı şiirleri Yeni Türkü'nün eski üyesi Selim Atakan tarafından da bestelenmiştir. "Salkım söğüt" adlı şiiri Ethem Onur Bilgiç'in 2014 tarihli animasyon filmine konu olmuştur.

UNESCO'nun ilan ettiği 2002 Nâzım Hikmet yılı için besteci Suat Özönder "Şarkılarda Nâzım Hikmet" adlı bir albüm hazırladı. Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığının katkılarıyla, Yeni Dünya plak şirketi tarafından hayata geçirildi.

Şair Nâzım Hikmet'in 2008 yılının ilk günlerinde, eşi Piraye'nin torunu Kenan Bengü tarafından Piraye'nin evrakları arasında “Dört Güvercin” adında bir şiiri ve üç adet tamamlanmamış roman taslağı bulundu.

ŞİİRLERİYLE NÂZIM

Yoksul bir ailede doğmaması onu her ne kadar savaşın sefaletini, açlığını, acılarını yaşamak zorunda bırakmasa da ilk şiirini 11 yaşındayken yazan Nâzım’da bu yılların duyarlılığı görülür. Aynı zamanda gençliği Kurtuluş Savaşı’na denk gelen ve kendisi de Anadolu’yu işgal eden güçlere karşı savaşmak için Anadolu’ya geçen Nâzım, Kuvâyı Milliye Destanı’ndaki şiirlerinde de savaş sahneleri, cepheler, direnenleri anlatırken aynı zamanda işgalden etkilenen halkın da durumunu gözler önüne serer. “İki tarihsel dönemi simgeleyen parçalarda da kadını, erkeği, zabiti, imamı, yiğidi, korkağı ile o koşulların yarattığı insanlar soluk alıp verirler bu sahnelerde”* Bununla birlikte Nazım Hikmet’in şiirlerinde savaş, bir halkın kendini emperyalist güçler karşısında savunduğu Kurtuluş Savaşı dışında her zaman lanetlenmiştir. “Nâzım Hikmet’in emperyalist saldırganlıkla ilgili şiirlerinden ‘Taranta-Babu’ya Mektuplar’da, İtalya’nın Habeşistan’a saldırısını; ‘Benerci Kendini Niçin Öldürdü?’de ise Hindastan’daki İngiliz emperyalizmini edebiyatın ölçüleriyle saptayıp kaydeder. Böylece bir dönemin tarihi, dünya tarihinde git gide önemini yitirmiş sayılıp unutturulmaya çalışılsa bile edebiyat yoluyla anımsanacaktır.”* Savaşlardan rant sağlayan silah tüccarları ve insanların açlıktan ölmelerine yol açan çıkarcılar da en belirgin olarak Memleketimden İnsan Manzaraları’nda şair tarafından yargılanır.

Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu’ya geçtikten sonra Bolu’da bir süre öğretmenlik yapan Nâzım, 1921 yılında Sovyetler Birliği’ne gider. Burada sosyalist ve fütürist şair Mayakovski ile tanışır ve sanat ve edebiyat ortamlarında bulunur. Bu dönem şiirindeki değişimi kendisi şöyle anlatır: “(...) Batum’dan Moskova’ya gelişte açlık bölgesinden geçtik. Gördüklerim üzerimde çok tesir etti. Fakat böyle bir açlığın dahi devrimi (Ekim Devrimi) yıkamayacağını haykırmak istedim. Moskova’da hece vezniyle açlığa dair bir şiir yazmak istedim olmadı. O zaman Batum’daki şiirin şekli geldi gözümün önüne. Bunun çok iyi tanıdığım Fransız serbest vezni olamayacağına nedense kanaat getirdim, bunun yepyeni bir şey olduğuna ve şairin böyle dalgalar halinde düşündüğüne hükmettim ve ‘Açların Gözbebekleri’ni yazdım.”** Nâzım’ın şiirlerinde açlık da devrim kadar dövüşülmeye değer bir şeydir. (Mukaddes Karın)

"bir öyle şaşılası
                       dünya ki burası,
bollukla ölüyor,
kıtlıkla yaşıyor.
varoşlarda hasta, aç kurtlar gibi
                                                 insanlar dolaşıyor
ambarlar kilitli
ambarlar buğdayla dolu..
tezgâhlar
ipekli kumaşla dokuyabilir
                         topraktan güneşe kadar giden yolu.
insanlar yalnayak
                      insanlar çıplak...
bir öyle şaşılası
                    dünya ki burası,
balıklar kahve içerken
çocuklar süt bulamıyor.
insanları sözle besliyorlar,
domuzları patatesle... ''

(Taranta-Babu’ya Mektuplar)

“Taranta-Babu’ya Mektuplar” kapitalist sistemin çelişkilerini anlatırken savaşın kapitalist ve emperyalist sistem için neden gerekli olduğunu açıklar, savaşların “pazar ve mal nizamının bekâsı için”*** yani kapitalist sistemin sürmesi gereğinden kaynaklandığını anlatır. Şair Sennur Sezer de Nazım’ın, barışı en güzel biçimde anmasının yolunu savaşın insanlara nelere mal olduğunu göstermeyi bularak yaptığını söyler.

NÂZIM’IN ŞİİRLERİNDE SOSYALİZM

Sennur Sezer, Nâzım’ın şiirlerinde sosyalizmin iki şekilde yer aldığını söyler. Bunları “sosyalizm”in adı geçmeden tanımı yapılan, daha güzel bir yaşam özleminin dile getirildiği şiirler ve sosyalizmin adının anıldığı, özellikle sosyalizmin yeni kurulduğu ülkelerdeki izlenimlerini aktardığı şiirler olarak ikiye ayırır. Bunlardan ilkine Kuvayı Milliye Destanı’nın sonunda yer alan “Davet” bölümünü örnek gösterebiliriz:

“Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
yok edin insanın insana kulluğunu,
bu davet bizim...”

İkincisineyse sosyalizmin ne olduğunu açıkladığı “Lehistan Mektubu” şiirini örnek verebiliriz:

“sosyalizm
yani şu demek ki, dayı kızı,
sosyalizm
senin anlıyacağın yani,
elkapısının yokluğu değil de
imkansızlığı.
ekmeğimizde tuz
kitabımızda söz,
ocağımızda ateş oluşu hürriyetin,
yahut, başkası yel de,
sen yaprakmışsın gibi titrememek,
bunun tersi yahut…”

Nâzım Hikmet’in en bilinen dizelerinden biri ise sosyalizmi net bir şekilde ifade eder: “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine.”

“Şairin Anadolu’daki bir ilkel sosyalizm deneyimini konu aldığı ‘Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı’, hem şiirsel anlatım hem sosyalizmin anlatımı bakımından önemlidir.”*

“Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek için
on binler verdi sekiz binini..
Yenildiler.”

“Nâzım Hikmet, bütün şiirlerinde, anlatımındaki yetkinlik ve yeniliklerin yanı sıra, insan yaşamının ve dünyanın içinde bulunduğu aşk ve cinsellik, ölüm ve yaşam, savaş ve barış, emek ve sömürü, yurtseverlik ve antiemperyalizm, gerçek yurtseverlikle insancıllık ve sosyalizm gibi temel sorunlara, bireyle toplumu iç içe ele alarak değinir. Geçmişten ya da güncel olaylardan yola çıkarak insanlığın yaşadığı acıklı durumu; savaş, yoksulluk ve açlığı, özellikle çocuklarla yaşlıların bu durumdan etkilenişlerini, neden ve sonuçlarıyla, sosyopolitik açıdan ortaya koyarak olan biteni sosyalist bir görüşle eleştirir. Sosyalizm, onun yaşamının ve şiirinin temalarından biridir. Sosyalizm, İspanya İç Savaşı'ndaki yenilgisiyle de sosyalist ülkelerdeki başarılarıyla da bir bütün olarak bir dünya düzeni olmaya namzettir. Birçok şiirinde sosyalizmin adını anarak sosyalist yaşam biçiminin günümüzde getirdiği ve gelecekte getireceği mutluluk ve sevinci paylaşmak ister. Şiirlerinde, insanlığın ve dünyanın mutlu geleceğinin emeğin gücünden kaynaklanacağına olan inancı ‘yaratan ve üreten işçi sınıfı’na güveni ile işçi sınıfının şairi olduğu gibi, bütün insanlığı kucaklayan engin sevgisiyle de bir ‘dünya şairi’dir.”*

Yazımızı, Nâzım’ın Amerikan emperyalizmine karşı çıkmayı “vatan hainliği” sayanlara karşı kendisini savunurken emperyalizmin teşhirini yaptığı şiiriyle bitirelim:

“Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt hainiyim,
ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.”


Bu dünyadan bir Nâzım geçti.

ŞİİRLERİ

  • Dağların Havası (Osmanlıca baskı, 1925)
  • 835 Satır (1929)
  • Jokond ile Sİ-YA-U (1929)
  • Varan 3 (1930)
  • 1 + 1 = 1 (1930)
  • Sesini Kaybeden Şehir (1931)
  • Benerci Kendini Niçin Öldürdü? (1932)
  • Gece Gelen Telgraf (1932)
  • Portreler (1935)
  • Taranta Babu'ya Mektuplar (1935)
  • Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı (1936)
  • Şeyh Bedreddin Destanına Zeyl (1936)
  • Kuvayi Milliye (1968)
  • Saat 21-22 Şiirleri (1965)
  • Dört Hapishaneden (1966)
  • Rubailer (1966)
  • Yatar Bursa Kalesinde (1929-1951)
  • Memleketimden İnsan Manzaraları (1966-1967)
  • Yeni Şiirler (1951-1959)
  • Son Şiirleri (1959-1963)

OYUNLARI

  • Kafatası (1932)
  • Bir Ölü Evi (1932)
  • Unutulan Adam (1935)
  • Fatma, Ali ve Diğerleri (1952)
  • İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu? (1954)
  • Ferhad ile Şirin (1965)
  • Sabahat (1965)
  • İnek (1965)
  • Yolcu (1965)
  • Enayi (1965)
  • İstasyon (1965)
  • Ocak Başında (1966)
  • Bu Bir Rüyadır (1966)
  • İnsanlık Ölmedi Ya (1967)
  • Allah Rahatlık Versin (1967)
  • Evler Yıkılınca (1967)
  • Yusuf ile Menofis (1967)
  • Demokles'in Kılıcı (1974)
  • Tartüf-59 (1990)
  • Kadınların İsyanı (1990)
  • Yalancı Tanık (1990)
  • Kör Padişah (1990)
  • Her Şeye Rağmen (1990)

ROMANLARI

  • Kan Konuşmaz (1965)
  • Yeşil Elmalar (yedi yazardan derleme) (1965)
  • Yaşamak Hakkı (1966)
  • Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim (1967)
  • Öteki Defterler
  • Orası
  • Zeytin ve Üzüm Adası

ÖYKÜLERİ

  • Orman Cücelerinin Sergüzeşti (1932)
  • Sevdalı Bulut (1968)

YÖNETMENLİĞİNİ YAPTIĞI FİLMLER

  • Cici Berber (1933)
  • Düğün Gecesi (1933)
  • Bursa Senfonisi (1934)
  • Güneşe Doğru (1937)

SENARYOLARI

  • Karım Beni Aldatırsa (1933)
  • Naşit Dolandırıcı (1933)
  • Cici Berber (1933)
  • Söz Bir, Allah Bir (1933)
  • Düğün Gecesi (1933)
  • Milyon Avcıları (1934)
  • Leblebici Horhor Ağa (1934)
  • Aysel: Bataklı Damın Kızı (1934)
  • Güneşe Doğru (1937)
  • Tosun Paşa (1939)
  • Şehvet Kurbanı (1940)
  • Kahveci Güzel (1941)
  • Kıskanç (1942)
  • Kızılırmak Karakoyun (1946)
  • Üçüncü Selim'in Gözdesi (1950)
  • Balıkçı Güzeli (1953)
  • Podivín (1956)
  • Dvoe iz odnogo kvartala (1957)
  • Legenda o lásce (1957)
  • Von allen vergessen (1959)
  • Vlyublyonnoe oblako (1959)
  • Yashamaq gözäldir, qardashim! (1966)
  • Lyubov moya, pechal moya (1978)
  • Qariba adam (1979)
  • Goluboy myach (1984)
  • Yolcu (1993)

FIKRALARI

  • İt Ürür Kervan Yürür (Orhan Selim adıyla gazetelerde yazdığı yazılar) (1965)
  • Temel ile Fadime Fıkraları (1967)

İNCELEME YAZILARI

  • Alman Faşizmi ve Irkçılığı (1936)
  • Sovyet Demokrasisi (1936)
  • Milli Gurur (1936)
  • Faşizm Sınıflar ve Emperyalizm (1975)
  • Sanat, Edebiyat, Kültür, Dil (1991)
  • Sanat ve Edebiyat Üstüne (1998)

MEKTUPLARI

  • Cezaevinden Memet Fuat'a Mektuplar (1967)
  • Kemal Tahir'e Mapushaneden Mektuplar (1968)
  • Bursa Cezaevinden Vâ'Nû'lara Mektuplar (1970)
  • Piraye'ye Mektuplar 1 (1998)
  • Piraye'ye Mektuplar 2 (1998)
  • Çankırı'dan Piraye'ye Mektuplar (2010)

ÇEVİRİLERİ

  • La Fontaine'den Masallar (1949)
  • Çeviri Hikâyeler (1987)

SEÇKİLER VE DERLEMELER

  • Şu 1941 Yılında (1965)
  • Nâzım ile Piraye (1975)
  • Aydınlıkçı Yazar Aydınlıkçı Şair (1976)
  • Masallar (1991)
  • Hikâyeler (1991)
  • Konuşmalar (1991)
  • Nâzım Hikmet Şarkıları (2001)
  • Bizim Radyoda Nâzım Hikmet (2002)
  • Henüz Vakit Varken Gülüm (seçme şiirler, 2008)

BESTELENMİŞ ŞİİRLERİ

  • Ahmet Aslan, Geberiyorum
  • Ahmet Kaya, Aynı Daldaydık
  • Ahmet Kaya, Şeyh Bedrettin (Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı şiirinden uyarlama)
  • Cem Karaca, Ceviz Ağacı
  • Cem Karaca, Çok Yorgunum (Mavi Liman şiirinden uyarlama)
  • Cem Karaca, Hasret (Davet şiirinden uyarlama)
  • Cem Karaca, Herkes Gibi
  • Cem Karaca, Hoşgeldin Kadınım (Hoş Geldin şiirinden uyarlama)
  • Cem Karaca, Kerem Gibi
  • Cem Karaca, Şeyh Bedrettin Destanı (Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı şiirinden uyarlama)
  • Edip Akbayram, Gidenlerin Türküsü
  • Edip Akbayram, Güzel Günler Göreceğiz (Nikbinlik şiirinden uyarlama)
  • Edip Akbayram, Korkuyorlar
  • Esin Afşar, Tahir ile Zühre Meselesi
  • Ezginin Günlüğü, Japon Balıkçısı
  • Ezginin Günlüğü, Seni Düşünmek Güzel Şey
  • Fikret Kızılok, Akın Var
  • Grup Baran, Güneşi İçenlerin Türküsü
  • Grup Baran, Salkım Söğüt
  • Grup Yorum, Ben Bir Asker Kaçağıyam
  • Grup Yorum, Bu Memleket Bizim
  • Grup Yorum, İnsanların İçindeyim
  • Grup Yorum, Veda
  • Hakan Yeşilyurt, Piraye
  • Hüsnü Arkan, Bor Oteli
  • İlhan İrem, Hoşgeldin Kadınım
  • İlkay Akkaya, Beyazıt Meydanı
  • Mesud Cemil, Kanatları Gümüş Yavru Bir Kuş
  • Onur Akın, Sev Bakalım
  • Onur Akın, Seviyorum Seni
  • Ruhi Su, Kadınlarımız
  • Ruhi Su, Masalların Masalı
  • Ruhi Su, Onlar Ki
  • Sümeyra Çakır, Hürriyet Kavgası
  • Yeni Türkü, Mapushane Kapısı
  • Yeni Türkü, Öldükten sonra
  • Yeni Türkü, Sen
  • Zülfü Livaneli, Bulut Mu Olsam
  • Zülfü Livaneli, Hoşçakal Kardeşim Deniz
  • Zülfü Livaneli, Karlı Kayın Ormanı
  • Zülfü Livaneli, Kız Çocuğu
  • Zülfü Livaneli, Memetçik Memet
  • Zülfü Livaneli, Saat Dört Yoksun
  • Zülfü Livaneli, Vapur
Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar