Kutlu Adalı

Kutlu Adalı

Hayatı

3 Ocak 1935'te Lefkoşa'da doğan Kutlu Adalı, ailesiyle 1938'de Antalya'ya göç etti. İlk, orta ve lise eğitimini Antalya'da tamamladı. 1954 yılında Kıbrıs'a döndü. 1950'lerden itibaren Kıbrıs'ta yazıları yayımlanmaya başladı. 1959'da Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu tarafından yayımlanan Nacak gazetesinde yazı işleri müdürü olarak gazetecilik mesleğine girdi. Yine 1959 yılında Beşparmak Yayınevi'ni kurdu. Beşparmak adında kültür dergisini çıkardı. Söz, Ortam, Kıbrıs Postası ve Yenidüzen gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.

Kutlu Adalı, 1961'den 1972 yılına kadar Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın özel sekreterliğini yaptı. Bu görevden ayrıldıktan sonra Bayrak Radyo Televizyon Kurumu'nda çalışmaya başlar. 1974 yılında Nüfus Kayıt Dairesi'nin kimlik kartları bölüm başkanlığı görevine getirildi. 1979 yılında KKTC Turizm Bürosu danışmanlığına tayin edilir. 1987 yılında bu görevden emekliye ayrılır.

Kutlu Adalı, memurluk hayatında Kerem Atlı müstear ismiyle çeşitli yayınlarda yazılar yazdı. 1981 yılından itibaren yazılarında gerçek adını kullanmaya başladı. 1989 yılından itibaren de Yenidüzen gazetesinde yazmaya başladı. İsmail Bozkurt'un ifadesine göre "eleştirel, uyarıcı, yergi ağırlıklı ama kültürel birikimi olan" yazılar kaleme alan Adalı, eleştirileri nedeniyle dönemin siyasilerinden tepki topladığı gibi evine polis baskınları ve aramalarla karşı karşıya kaldı, mahkemelik oldu. Bu dönemde evi "birkaç kez" taşlandı ve kurşunlandı.

Kıbrıs Sorunu'nda çözüm taraftarı olan ve adada tek devletli bir idare teşkil edilmesini savunan Adalı, Rauf Denktaş ile zaman zaman görüş ayrılıkları yaşadı. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs devletinin iç işlerine müdahale etmesine, Kıbrıs’ta kontrgerilla tipi yasadışı ve karanlık yapılanmalara karşıydı.

Fakat kamu hizmetinden ayrılması ile 1985'ten sonra[3] Denktaş'a muhalefet eden ve Kıbrıslılık kavramını öne çıkaran köşe yazıları yazmaya başladı.[4] Kıbrıs Türk Barış Derneği ile Bağımsız ve Federal Bir Kıbrıs İçin Temas Grubu'nun kurucuları arasında yer aldı.

Suikast

16 Mart 1996 tarihinde Gazimağusa’da tarihî bir eser olan St. Barnabas Manastırı'na silahlı ve maskeli bir grup tarafından bir soygun düzenlendi. Kuzey Kıbrıs'ta, Güney Kıbrıs'ta ve Türkiye'de bu tuhaf soygun hakkında çeşitli iddialar yayımlandı. Ancak soygun ya da baskının kimler tarafından, ne amaçla gerçekleştirildiği aydınlatılamadı. Yenidüzen gazetesi ve Kutlu Adalı, ısrarla soygunun aydınlatılması yönünde yayın yaptı. Kutlu Adalı, 17 Mart 1996 tarihinde soyguna katılan arabaların renklerinin ve plakalarının kaydedildiğini, arabaların iki Sivil Savunma Örgütü mensubu üzerine kayıtlı olduğunu yazdı. Bu yazının ardından Kutlu Adalı, Sivil Savunma Örgütü’nün Yenidüzen gazetesini arayarak kendilerini tehdit ettiklerini açıkladı. Kutlu Adalı'nın yazıları devam etti. 23 Mart 1996'da olayın soygun ya da baskın olmadığını, Kıbrıs Harekatı'nda görev yapmış ve yasadışı işlere bulaşmış askerlerin harekat sırasında Rum evlerinden çaldıkları mücevher ve değerli eşyaları St. Barnabas Manastırı'na sakladıklarını ve söz konusu baskının işte bu ganimeti almak amacıyla düzenlendiği yönünde söylentiler dolaştığını yazdı.

Kutlu Adalı, 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde gerçekleştirilen silahlı saldırıda öldürüldü. Polis Genel Müdürlüğü'nün başlattığı soruşturma sonuç vermedi ve cinayeti kimin işlediği belirlenemedi. Bunun üzerine eşi İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine dava açtı. 31 Mart 2005'te mahkeme, cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı gerekçesi ile Türkiye'yi mahkûm etti. Manevî tazminat olarak İlkay Adalı'ya üç ay içinde ödenmek üzere 20 bin avro, mahkeme masrafları için ise 75 bin avro, toplamda ise 95 bin avro Türkiye'ye para cezası kesildi.

Cinayetinin arka planında Adalı'nın hakkında araştırma yaptığı, çok değerli tarihî eserlerin yer aldığı St. Barnabas Kilisesi ve İkona Müzesi'nde gerçekleşen silahlı soygun olduğu ileri sürüldü. Söz konusu soygun, 15 Mart 1996'da sabah saatlerinde gerçekleşti. Üç nöbetçiyi etkisiz hâle getirerek bir odaya kilitleyen maskeli ve silahlı kişilerin neler çaldığı açığa çıkarılamadı. Adalı, baskından dokuz gün sonra, 23 Mart günü yayımladığı haberinde, soygunda KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı'na bağlı resmî araçların kullanıldığını açıkladı. Bu haberden sonra kamuoyunda oluşan merak üzerine, Başbakan Hakkı Atun olayın "askerî bir operasyon" olduğunu açıkladı. Kutlu Adalı, 2 Nisan 1996 tarihinde tehdit edildiğini açıkladı. Adalı'nın açıklaması ve tehditler hakkındaki uyarıları emniyet yetkilileri tarafından dikkate alınmadı. 6 Temmuz 1996 tarihinde suikast gerçekleşti.

Cinayet çeşitli kesimleri ifade özgürlüğünü savunucu tepkilere itti. Burhan Eraslan, verilen tepkileri "Gerçekten de bu cinayet, Kutlu Adalı'nın yazılarında talep ettiği gibi 'konuşan toplum'un başlangıcı oldu." diyerek yorumladı.

Sedat Peker'in iddiaları

Sedat Peker, 23 Mayıs 2021 tarihinde YouTube aracılığıyla Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili bildiklerini anlattı. Peker, Adalı cinayetiyle ilgili dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ı ve Ağar'ın çalışma arkadaşı Korkut Eken’i işaret etti. Kutlu Adalı'nın öldürülmesi görevinin ilk önce kendisine teklif edildiğini itiraf etti. Sedat Peker, video aracılığıyla gerçekleştirdiği açıklamasında şunları söyledi:

“1996’da Kutlu Adalı’nın cinayetine değineceğiz dedik, söz namus. Belki bunu anlattığımda biraz şey olacaksınız, bizim devletimizle hiç bir alakası yok. Biz o zaman Korkut Eken, Mehmet Ağar hep beraberiz. Korkut Abi'nin odası Mehmet Ağar’ın odasının yanında. Çok iyi dinleyin burayı! Çok iyi! Genciz, vatanseveriz! işte şu PKK’ya yardım ediyor, ama genelde bana işadamlarını yönlendiriyorlar, faili meçhullerden ziyade. Bana dedi ki 'Kıbrıs’ta bir adam var', 'Evet abi' dedim. 'Bu...' dedi, '...Kıbrıs’ı Rumlar'a satmak istiyor!' Çocuğuz, genciz zaten. Bizi bir doldur boşalt, bir doldur boşalt. 'Bana iki tane profesyonel' dedi. 'Abi ben öz kardeşimi vereceğim sana' dedim, öz kardeşimi! Evet. Atilla Peker’i dedim. Çok iyidir dedim bu işte, uzmandır. Sokaklardan yetişmiş. THY uçak biletleri hardisklerini atmıyor. Bir arkadaşımdan öğrenmiştim. Tüm harddiskler geçmişten bu yana tüm bilet satışlarının olduğunu öğrenmiştim. Biletlerden bakabilirler. Korkut Eken, Atilla Yıldırım, bu cinayetten ne kadar önce gittiler? Ancak; Allah’a yemin olsun, yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi! Adam namuslu adam! Bugünleri görmüş adam bunun için çalışmış. Rumlara ülkeyi satacağı yok adamın. Hep böyle yapıyorlar; vatanseverlik, milleti coşturuyorlar! Herkesi birbirine sokuyorlar. Allah’a yemin olsun, aradan zaman geçti. Döndüler 3-4 gün sonra. Denk gelinemedi. Korkut Abi'yle konuştuk. Dedi, 'Tekrardan gideceğiz!', sonra orada bunlara bağlı olan başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık, Korkut Abi'ye. 'Abi?' dedim, 'Halloldu o iş' dedi!"

Sedat Peker'in iddialarının ardından, gazeteci örgütleri ve Kıbrıslı siyasetçiler Kutlu Adalı Cinayeti hakkındaki soruşturmanın yeniden açılmasını talep ettiler. Kuzey Kıbrıs basını, 24 Mayıs 2021 tarihinde iddiaları manşetlerine taşıdı ve KKTC hükümetinden cinayet soruşturmasının yeniden açılmasını talep etti.

Sedat Peker'in Kutlu Adalı'yı öldürmek üzere Kıbrıs'a gönderdiğini ileri sürdüğü kardeşi Atilla Peker, Muğla'da gözaltına alındı. Cumhuriyetçi Türk Partisi, iddiaları KKTC meclisine taşıyacaklarını açıkladı.

Atilla Peker'in iddiaları

Sedat Peker'in açıklamalarından sonra ağabeyi Atilla Peker gözaltına alındı. Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk ile bir mülakat gerçekleştiren Atilla Peker, Kutlu Adalı suikastı ile ilgili suç başvurusunda açıkladıklarını aktardı. Atilla Peker, "Ayhan Sağıroğlu isimli avukatım, Kutlu Adalı ile ilgili ifade vermek istediğimizi söyledi. Ancak o ifadem alınmadı. İfademin alınmamasını, sen bu ifadeden vazgeç diye yorumladım." dedi. Atilla Peker, Kutlu Adalı Cinayeti ile ilgili Saygı Öztürk'e şunları anlattı:

“...1996 yılının mart ya da nisan ayıydı. Kardeşim Sedat Peker’in çağrısı üzerine otele gittim. Orada Korkut Eken de bulunuyordu. Kıbrıs’ta, Türk tarafını Yunanlılar'a satmak isteyen PKK’lılar olduğunu, bunların asker ve polislerimizi şehit edenler olduğunu söyledi. Ben o dönemde 27-28 yaşındayım. Her gencin gösterdiği refleksi gösterip Korkut Bey’le Kıbrıs’a gittim. Şükürler olsun kî, Kutlu Adalı’nın ölümü benim elimden olmadı. Korkut Ağabey'le birlikte Kıbrıs’a gidip bir otele yerleştik. Albay Galip Mendi’nin görev yaptığı Sivil Savunma Dairesi’ne gittik. Orada Yarbay Enver Topuz da bulunuyordu. Onların Kutlu Adalı suikastıyla ilgilerinin olup olmadığını bilmiyorum. O görüşme sırasında da Kutlu Adalı adı geçmedi. Ben bu şahsın o zaman PKK’lı terörist olduğunu sanıyordum. KKTC’ye, Kutlu Adalı’yı öldürmek için gittiğimi biliyordum. Bana, Kutlu Adalı dağlarda gezen PKK’lı terörist gibi anlatılmıştı. Evinin orada keşif yapmak amacıyla iki kez dolaştık. Bu esnada yanımda hep susturucu takılmış uzi ve jeriko silah vardı. Evinin önüne gittiğimizde Adalı’nın yanında 12-13 yaşındaki bir çocuk bulunuyordu. Rahmetli belki başına böyle bir şey gelecek diye çocukla dolaşıyor diye de aklımdan geçti.  Yanında çocuk olursa belki canına kıymazlar diye böyle bir yola başvurduğunu düşündüm. Ev yola yakındı. Evin ışıkları yanıyor ve sesler geliyordu..."

Eserleri

Köy Raporları, 1961, 1962, 1963

Dağarcık, 1963, (Gezi yazıları)

Söyleşi, 1968,

Çirkin Politikacı Pof, 1969 (Hiciv)

Hayvanistan, 1969 (Hiciv)

Sancılı Toplum, 1969

Köprü, 1969, (Oyun)

Şago, 1970, (Oyun)

Nasrettin Hoca ve Kıbrıs, 1971
 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar