Bülent Ecevit

Bülent Ecevit

Mustafa Bülent Ecevit (28 Mayıs 1925, İstanbul – 5 Kasım 2006, Ankara), Türk siyasetçi, gazeteci, şair, yazar. Eski Türkiye başbakanı, çalışma ve sosyal güvenlik bakanı, devlet bakanı ve başbakan yardımcısı. 1974–2002 yılları arasında dört kez Türkiye başbakanlığı görevini üstlenmiştir. 1972–1980 yılları arasında Cumhuriyet Halk Partisi genel başkanlığında, 1987–2004 yılları arasında ise Demokratik Sol Parti genel başkanlığında bulunmuştur. 1961–1965 yılları arasında İsmet İnönü tarafından kurulan hükûmetlerde çalışma bakanı olarak yer almıştır. Türk siyasal yaşamının en önemli isimlerinden biri olmuştur. Ecevit, 20 Temmuz 1974 tarihinde ilk Kıbrıs Harekâtı'nı, 14 Ağustos 1974 tarihinde ise “Ayşe tatile çıksın.” parolasıyla ikinci harekâtı başlatmıştır. 1999 yılında PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kenya'da yakalanarak Türkiye’ye getirilmesini sağlamıştır. Anne tarafından dedesi olan Medine Harem Şeyhi Hacı Emin Paşa'dan kendisine kalan Medine'deki yüklü mirası 2005 yılında Türk hacılarının yararlanması koşuluyla devlete, Diyanet İşleri Başkanlığına bağışlamıştır.

Siyasi kariyerine CHP'de başlayan Ecevit, ilk defa 1957 genel seçimlerinde CHP Ankara milletvekili olarak Meclise girmiştir. 1972 yılında istifa eden İsmet İnönü'nün yerine genel başkanlığa seçilmiştir. Genel başkanlığı sırasında partisi 1973 genel seçimlerinde %33,3 oy almıştır. 1974 yılında genel başkanlığını Necmettin Erbakan'ın yaptığı Millî Selamet Partisi ile kurduğu koalisyon hükûmetinde ilk defa başbakanlık görevini almıştır. Başbakanlık döneminde 1974 yılında Kıbrıs Harekâtı yapılmıştır. 10 ay süren bu koalisyon hükûmeti Ecevit'in istifasıyla dağılmıştır. 1977 genel seçimlerinde parti, oy oranını %41,4'e çıkarmıştır. Bu oy oranı, sol görüşlü bir partinin çok partili siyasal yaşamda kazandığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçmiştir. 1978 yılında yeni bir hükûmet kurarak tekrar başbakan olmuştur. 1979 yılında ara seçimlerde başarısızlığa uğrayınca görevden çekilmiştir.

Ecevit, 12 Eylül Darbesi sonrası diğer bütün partilerin ileri gelenleriyle birlikte 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alınmıştır. Siyasal yasağı devam ederken eşi Rahşan Ecevit'in başkanlığında Demokratik Sol Parti kurulmuştur. 1987 yılında yapılan referandumla siyasal yasağı kaldırılınca (%50,16) DSP'nin başına geçmiştir. 1987 Türkiye genel seçimlerinde partisinin milletvekili çıkaramaması üzerine aktif siyasetten ve genel başkanlıktan ayrılacağını açıklamıştır. Ancak 1989'da aktif siyasete dönmüştür. 1999’da kurulan DSP-MHP-ANAP koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturmuştur. 2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üniversite mezunu olmaması nedeniyle cumhurbaşkanlığına aday olamamış, koalisyon partilerinin bu hükmü değiştirme teklifini ve kendisine cumhurbaşkanlığı teklifi getirmesini ise teşekkür ederek reddetmiştir. 2002 Türkiye genel seçimlerinde partisi baraj altında kalmış ve seçilememiştir. 2004 yılında yapılan DSP 6. Olağan Kurultay ile aktif siyaseti bırakmıştır. 5 Kasım 2006 pazar günü dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu ölmüştür.

Özel yaşamı
Ailesi

Bülent Ecevit, 28 Mayıs 1925 tarihinde İstanbul'da doğdu. Mustafa ismi, Huzur-u Hümayun hocalarından dedesi Kürdizade Mustafa Şükrü Efendi'den kaynaklanmaktadır. Babası, Kürdizade Mustafa Şükrü Efendi'nin oğlu Kastamonu doğumlu Fahri Ecevit, Ankara Hukuk Fakültesinde adli tıp profesörüydü. (15 Ocak 1945 tarihli Ecevit'in AÜ DTCF öğrenci kimlik cüzdanındaki nüfus cüzdan suretine göre baba adı Fahrettin, gene 5 Mayıs 1951 tarihli AÜ DTCF talebe hüviyet cüzdanındaki nüfus cüzdan suretine göre baba adı Mehmet Fahrettin, öte yandan babasının 31 Ekim 1951 tarihli Yeni Sabah gazetesindeki ölüm ilanında Prof. Dr. Fahri Ecevit, ayrıca babasının kullandığı kartvizitte Pr. Dr. Fahri Ecevit. Fahri Ecevit daha sonra siyasete girerek 1943-1950 yılları arasında CHP'den Kastamonu milletvekilliği yaptı. İstanbul doğumlu olan annesi Fatma Nazlı ise ressamdı.

Osmanlı döneminde Suudi Arabistan’da kutsal toprakların koruyucusu olarak görev yapan Mekke Şeyhülislamı Hacı Emin Paşa, Ecevit’in anne tarafından büyük dedesiydi. Ecevit’in annesi vefat ettiği için miras kendisine kalmıştır. Mirasla ilgili öteden beri bilgi sahibi olan Ecevit, mirasa sahip olma adına herhangi bir girişimde bulunmamıştı. Ecevit’in basına yaptığı açıklamayla kamuoyunun haberdar olduğu miras yaklaşık 110 dönümlük bir arazi ve bu arazilerdeki taşınmazlardan oluşuyordu. Miras kalan topraklar Mescidi Nebevi bölgesinin 99 dönümlük kısmını oluşturuyordu. Medine Mahkemesi tarafından yapılan gayriresmî değer tespitinde, gayrimenkule 11 milyar değer biçilmişti. Davanın avukatlarından Alphan Altınsoy da arsaların toplam değerinin 2 milyar doları bulduğunu belirtmişti. Ecevit, ömrünün son zamanlarında miras yoluyla sahip olduğu serveti Türk hacıların faydalanması için bağışlamıştı. Ecevit’in bu davranışı ilk bakışta popülist gayelerle yapılmış bir davranış gibi görülebilirdi ancak Ecevit böyle bir mirasa sahip olduğunu ve bunu da Diyanete bağışladığını açıkladığında politikada aktif değildi.

Eğitimi
Bülent Ecevit, 1944 yılında Robert Kolejinden mezun oldu. Önce Ankara Hukuk Fakültesi, sonra da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İngiliz Filolojisi bölümüne kayıt yaptırmasına rağmen yükseköğrenimine devam etmedi. İngiltere’de bulunduğu yıllarda Londra Üniversitesine kayıt yaptırdı. Burada İngiliz dili ve edebiyatı, Sanskritçe, Bengalce ve sanat tarihi üzerine eğitim aldı ancak eğitimini tamamlamadı.

Çalışma hayatı
Bülent Ecevit, çalışma hayatına 1944'te Basın Yayın Genel Müdürlüğünde çevirmenlik yaparak başladı. 1946-1950 yılları arasında Londra Elçiliğinin Basın Ataşeliğinde kâtip olarak çalıştı. 1950 yılında Cumhuriyet Halk Partisinin yayın organı olan Ulus gazetesinde çalışmaya başladı. 1951-52'de yedek subay olarak askerliğini yaptıktan sonra yeniden gazeteye döndü. Ulus gazetesi Demokrat Parti tarafından kapatılınca Yeni Ulus ve Halkçı gazetelerinde yazar ve yazı işleri müdürü olarak görev yaptı. 1955 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Kuzey Karolina eyaletinin Winston-Salem kentinde, The Journal and Sentinel'de konuk gazeteci olarak çalıştı. 1957'de Rockefeller Foundation Fellowship Bursu ile yeniden ABD'ye gitti, Harvard Üniversitesinde sekiz ay sosyal psikoloji ve Orta Doğu tarihi üzerine incelemeler yaptı. Bu sırada Ecevit'in "Hocam" diye bahsettiği Henry A. Kissinger, Harvard Üniversitesi rektörü idi. Harvard'da 1957 yılında, 1950-1960 arasında verilen antikomünizm seminerlerine Olof Palme, Bertrand Russell gibi kişilerle birlikte katıldı.

1950’lerde Forum dergisinin yazı işleri kadrosunda yer aldı. 1965’te Milliyet gazetesinde günlük yazılar yazdı. 1972’de aylık "Özgür İnsan", 1981’de haftalık "Arayış", 1988’de aylık "Güvercin" dergilerini çıkarttı.

Evliliği
1946 yılında okuldan arkadaşı Zekiye Rahşan Aral ile evlendi. Bülent Ecevit'in vefatından 14 yıl sonra eşi Rahşan Ecevit de 17 Ocak 2020 tarihinde ölmüştür.

Siyasal yaşamı
Cumhuriyet Halk Partisi

Ulus gazetesinde başlayan siyasete ilgisi, Bülent Ecevit'i 1954 yılında CHP Çankaya Ocağına kaydolmaya itti. İlk olarak Gençlik Kolları Merkez Yönetim Kurulunda görev aldı. 32 yaşında, İsmet İnönü'nün damadı Metin Toker'in adaylığını devretmesiyle, 27 Ekim 1957 seçimlerinde CHP'den milletvekili oldu. Milletvekili olarak siyasi yaşamına başlayan Ecevit, 12 Ocak 1959 günü toplanan CHP 14. Olağan Kurultayı'nda Parti Meclisine giren isimler arasında yer aldı. 27 Mayıs 1960 Askerî Müdahalesi'nden sonra, CHP kontenjanından, Kurucu Meclis üyesi oldu. 1961 genel seçimlerinde Zonguldak milletvekili seçildi. 1961-65 arasında görev yapan İsmet İnönü başkanlığındaki 3 koalisyon hükûmetinde de çalışma bakanı olarak yer aldı. Bu dönemde Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun çıkarılması (24 Temmuz 1963), sosyal güvenlik haklarının genişletilmesi için çaba harcadı.

Süleyman Demirel'in başkanlığındaki Adalet Partisinin (AP) kazandığı 1965 genel seçimlerinde Zonguldak'tan yeniden milletvekili seçildi. Bülent Ecevit bu tarihten sonra muhalefete dönen CHP'nin içinde "Ortanın Solu" görüşünün öncülüğünü yapmaya başladı. Aynı dönemde parti içinde Ortanın Solu'na karşı çıkan bir klik ortaya çıktı. 18 Ekim 1966'da toplanan 18. Kurultay'da 43 yıllık CHP'nin genel sekreterliğine seçildi. CHP tarihinde ilk defa bir genel sekreter ilçelerden köylere bütün CHP örgütlerini tek tek gezerek partililer ve delegelerle tanıştı. Ecevit; çalışkanlığı, hitabet gücü ve parti içinde demokratik sol duruşuyla giderek sivrildi. Ortanın Solu, partinin temel ilkesi olarak kabul edildi. Ecevit, Ortanın Solu hareketiyle CHP'nin aşırı sola bir duvar çektiğini, AP'nin de aşırı sağa karşı bir duvar çekmesiyle demokrasinin sürekli yaşama olanağı bulacağını savundu.

1967'de Ortanın Solu politikasına karşı çıkan Turhan Feyzioğlu ile Bülent Ecevit arasındaki çatışma tırmandı. Genel Başkan İnönü, Ecevit'i desteklerken Meclis Grubu ise Feyzioğlu'nu tutuyordu. 28 Nisan 1967 tarihinde düzenlenen 4. Olağanüstü Kurultay'dan sonra Feyzioğlu önderliğindeki 47 milletvekili ve senatör partiden ayrılarak Güven Partisini kurdu. Kemal Satır önderliğindeki bir grup ise parti içinde kalarak Ortanın Solu politikasına karşı mücadeleyi sürdürdü. Genel Sekreter Ecevit, köyleri kalkındırma planını açıklayarak "Toprak işleyenin, su kullananın" sloganını ortaya attı (11 Ağustos 1969).

Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Mart 1971 Muhtırası'ndan sonra CHP'nin tutumu konusunda parti içinde önemli görüş ayrılıkları belirdi. İsmet İnönü, müdahaleye açıkça karşı çıkılmasını onaylamıyordu. Bülent Ecevit ise 12 Mart Muhtırası'nın CHP içindeki Ortanın Solu hareketine karşı verildiğini söyleyerek partisinin askerî yönetimce oluşturulan hükûmete katkıda bulunmasına karşı çıktı ve genel sekreterlikten istifa etti (21 Mart 1971). Ecevit'le yoğun bir mücadeleye giren İnönü, 4 Mayıs 1972'de toplanan 5. Olağanüstü Kurultay'da, "Ya ben ya Bülent!" sözleriyle siyasetinin partisince onaylanmaması durumunda istifa edeceğini açıkladı. Kurultay'da parti meclisi için yapılan güven oylamasında Ecevit yanlılarının 507'ye karşılık 709 oy ile güvenoyu alması üzerine 8 Mayıs 1972'de istifa eden İsmet İnönü'nün yerine 14 Mayıs 1972 tarihinde genel başkanlığa seçildi. İsmet İnönü böylece Türk siyasal yaşamında parti içi mücadele sonucunda değişen ilk genel başkan oldu. Kurultayın ardından Kemal Satır ve grubu partiden ayrılarak önce Cumhuriyetçi Partiyi kurdu, kısa süre sonra da Millî Güven Partisiyle birleşerek Cumhuriyetçi Güven Partisine (CGP) katıldı.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı ve başbakanlığı
1973 cumhurbaşkanlığı seçiminde askerlerin desteklediği Emekli Orgeneral Faruk Gürler'in seçilmesine AP lideri Süleyman Demirel'le birlikte karşı çıktı. Bülent Ecevit ve Demirel'in üzerinde anlaştıkları Fahri Korutürk'ün 6 Nisan 1973'te cumhurbaşkanı seçilmesiyle (6. cumhurbaşkanı) cumhurbaşkanı seçimi krizi son buldu. Ancak Ecevit'in, Faruk Gürler'in aday olduğu seçimlere katılmama kararı almasına rağmen Gürler'e oy vermiş olan CHP Genel Sekreteri Kamil Kırıkoğlu ve arkadaşları partiden istifa ettiler.

CHP, Bülent Ecevit liderliğinde girdiği ilk genel seçim olan 14 Ekim 1973 genel seçimlerinde yüzde 33,3'lük oy oranıyla 185 milletvekili çıkardı. CHP'nin oy oranı bir önceki seçime göre yüzde 5,9 arttı, partinin oy oranı kırsal alanda gerilerken kentlerde arttı. Ancak Ecevit'in başkanlığındaki CHP en fazla oyu almasına rağmen çoğunluğu kazanamadı. 26 Ocak 1974 tarihinde Necmettin Erbakan'ın liderliğindeki Millî Selamet Partisi (MSP) ile kurduğu koalisyon hükûmetinde ilk defa başbakanlık görevini aldı.

Koalisyonun kurulmasından hemen sonra Başbakan Yardımcısı Erbakan'ın, İstanbul'un Karaköy Meydanı'ndaki "Güzel İstanbul" heykelini "ahlaksızlık" olduğu sebebiyle kaldırtıp çöpe attırması ve yayımlattığı genelge ile bira satışlarını yasaklaması büyük tepki çekti.

Başbakan Bülent Ecevit, çıkarmayı planladığı genel affın solcuları da kapsamasını isterken koalisyon ortağı Necmettin Erbakan'ın buna karşı çıkması kriz başlattı. Sonunda çıkarılan af ile Kadir Mısıroğlu gibi sağcılar ve Ertuğrul Kürkçü gibi solcular aftan yararlandı. 1974 genel affı ile 61 bin olan cezaevindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 24 bine kadar indi.

Bu arada ilk kez 1970'te CHP Gençlik Kollarının düzenlediği bir forumda kullanılan "demokratik sol" kavramı, 28 Haziran 1974'te toplanan CHP Tüzük Kurultayı'nda parti tüzüğünün ilkeleri arasına alındı. Ecevit bu ilkeyi; ülkenin nesnel koşullarına dayanan, dogmaya ve özentiye kapılmayan yerli bir sol düşünce akımı olarak niteledi.

Ecevit hükûmetinin en önemli uygulamalarından biri, Haziran 1971'de Amerika Birleşik Devletleri'nin baskısıyla yasaklanan haşhaş ekiminin 1 Temmuz 1974'te serbest bırakılmasıydı.

Kıbrıs Harekâtı
Temmuz 1974'te, Bülent Ecevit başbakanken, Yunanistan'daki askerî cuntanın desteklediği EOKA yanlısı Rumlar, Kıbrıs’ta Makarios’a karşı darbe yaptı. Darbe nedeniyle Ada’da yaşayan Türklerin yaşamlarının tehlikeye girmesi nedeniyle ordu alarma geçirildi. Londra'ya giden Ecevit, Türkiye gibi Kıbrıs anlaşmalarına garantör devlet olarak imza koymuş Britanya hükûmetinin yetkilileriyle görüştüyse de Kıbrıs'taki duruma bir ortak çözüm bulunamadı. Ecevit’in başında olduğu hükûmet askerî müdahale kararı aldı.

20 Temmuz'da başlayan Kıbrıs Barış Harekatı'nı 14 Ağustos'taki II. Barış Harekâtı izledi. Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra Ecevit, “Kıbrıs Fatihi” olarak anılmaya başladı.

Milliyetçi Cephe ve azınlık hükûmetleri
Kıbrıs Harekâtı'nın başarıya ulaşması ve büyük kamuoyu desteğine rağmen kurulduğunda tarihî bir laik-dindar uzlaşısı olarak görülen CHP-MSP koalisyon hükûmeti içindeki çelişkiler, siyasal mahkûmların da genel af kapsamına alınması ve Kıbrıs konusundaki anlaşmazlığın da etkisiyle gittikçe büyüdü. 10 ay süren bu koalisyon hükûmeti, 18 Eylül 1974'te Bülent Ecevit'in istifasıyla sona erdi. Bu hükûmetin dağılması üzerine Süleyman Demirel'in başbakan olarak görev yaptığı AP-MSP-MHP-CGP partilerinden oluşan I. Milliyetçi Cephe Hükûmeti kuruldu.

1977 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi oyunu yüzde 41,38'e çıkarmayı başardı. Bu oy oranı, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde sol görüşlü bir partinin çok partili siyasal yaşamda kazandığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçti. Aynı zamanda bu oy oranı, 1950'den sonra Cumhuriyet Halk Partisinin aldığı en yüksek oy oranı olarak tarihe geçti.

Ecevit oy oranını artırmakla birlikte o zamanki seçim sistemine (nispi seçim sistemi) göre çoğunluğu kazanamadığı için bir azınlık hükûmeti kurmaya karar verdi. Bu azınlık hükûmetinin güvenoyu alamaması nedeniyle Süleyman Demirel'in başbakanlığında II. Milliyetçi Cephe hükûmeti (AP-MSP-MHP) kuruldu. Ecevit, "Kumar borcu olmayan 11 milletvekili arıyorum." sözüyle AP'den ayrılan 11 milletvekiline (Güneş Motel Olayı) ek olarak Demokratik Parti ve Cumhuriyetçi Güven Partisinin de desteğiyle II. Milliyetçi Hükûmetini devirip 5 Ocak 1978 tarihinde yeni bir hükûmet kurarak tekrar başbakan oldu.

Ancak Ecevit seçim propagandası sırasında ve muhalefet önderi olarak ileri sürdüğü düzen değişikliğini, vaatlerini gerçekleştiremedi. Daha da hızlanan terör, etnik ve dinsel kışkırtmalarla Malatya ve Maraş gibi kentlerde katliam boyutlarına ulaştı. Enflasyon hızı da yüzde 100'ü geçti, grevler yayıldı. TÜSİAD, gazetelere tam sayfa eleştiri ilanları vererek hükûmetin istifasını istedi. Bunlara ek olarak AP'den gelen ve bakan yapılan 11 milletvekilinin (Tuncay Mataracı, Hilmi İşgüzar, Orhan Alp, Oğuz Atalay, Mete Tan, Güneş Öngüt, Mustafa Kılıç, Şerafettin Elçi, Ahmet Karaaslan, Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu) desteğini kazanmak için verdiği tavizler ve bu bakanların haklarında çıkan yolsuzluk söylentileri, Ecevit'e zarar verdi.

14 Ekim 1979'da yapılan ara seçimlerde başarısızlığa uğrayan Ecevit görevden çekildi ve Süleyman Demirel 25 Kasım 1979 tarihinde MSP ve MHP'nin desteğiyle bir azınlık hükûmeti kurdu.

Suikast girişimleri
Bülent Ecevit altı kez suikast girişimine maruz kaldı. Bunlardan biri ABD'de, diğerleri ise Türkiye'de gerçekleşti.

Ecevit, 70'li yıllarda koalisyon hükûmetlerinin kurulmasından itibaren çeşitli saldırılara uğradı. Bunlardan en önemlileri 23 Temmuz 1976'da New York'ta ve 29 Mayıs 1977'de o yıllarda sivil uçuşların yapıldığı Çiğli Havaalanı'nda gerçekleşti. 1976'da Kıbrıs Harekâtı sonrasında ABD'ye yapılan bir gezi sırasındaki saldırı, Ecevit'in korumalığını yapan FBI ajanı tarafından önlendi. Çiğli Havaalanı'ndaki girişimde dönemin İstanbul Belediye Başkanı Ahmet İsvan'ın kardeşi Mehmet İsvan yaralandı. Suikastta kullanılan silahın Özel Harp Dairesinde bulunduğu iddiaları sonraki yıllarda çeşitli tanıklıklarla tartışıldı.

12 Eylül ve siyasi yasaklı dönem
12 Eylül Darbesi'yle Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in komutasındaki Silahlı Kuvvetler, ülkenin yönetimine el koydu. Eşi Rahşan Ecevit ile birlikte Hamzakoy'da (Gelibolu) yaklaşık bir ay gözetim altında tutulan Bülent Ecevit, daha sonra serbest bırakıldı. Diğer parti başkanlarıyla beraber siyasetten uzaklaştırıldı. 28 Ekim 1980'de siyasi parti çalışmaları durdurulunca 30 Ekim 1980'de CHP Genel Başkanlığından istifa etti. Askerî yönetime karşı verdiği yoğun demokrasi mücadelesi ve çıkışları nedeniyle önce Nisan 1981'de yurt dışına çıkması yasaklandı. 1981'de çıkarmaya başladığı "Arayış" dergisinde yayımlanan bir yazısı nedeniyle Aralık 1981'den Şubat 1982'ye kadar cezaevinde kaldı, Arayış dergisi de 1982'de askerî rejim tarafından kapatıldı. Daha sonra yabancı basına siyasi demeç verdiği gerekçesiyle Nisan-Haziran 1982 arasında yine tutuklu kaldı.

Ecevit, 7 Kasım 1982 halkoylamasında kabul edilen 1982 Anayasası'nın geçici 4. maddesi ile diğer bütün partilerin ileri gelenleriyle birlikte 10 yıl siyaset yasaklıları kapsamına alındı.

Demokratik Sol Parti
12 Eylül döneminde eski CHP kadrolarından kopan Bülent Ecevit, 1983-85 arasında Demokratik Sol Partinin (DSP) kurulması çalışmalarını destekledi. 1985 yılında Ecevit'in siyasete girme yasağı devam ederken eşi Rahşan Ecevit'in başkanlığında DSP kuruldu. Eylül 1986 ara seçimlerinde başkanlığını Rahşan Ecevit'in yürüttüğü bu partinin propaganda gezilerine katıldı. Yaptığı konuşmalarla siyaset yasağını çiğnediği gerekçesiyle hakkında çeşitli davalar açıldı.

Bülent Ecevit, Kasım 1985'te Sosyal Demokrasi Partisi ve Halkçı Partinin Sosyaldemokrat Halkçı Parti adı altında birleşmelerine rağmen birleşme taleplerine karşı geldiği ve sol oyları böldüğü gerekçesiyle eleştirilere uğradı.

Yine bu dönemde kamuoyunda "aile partisi" görüntüsü giderek yerleşen DSP'de bazı muhalif sesler parti içinde demokrasi olmadığından yakınmaya başladı. 14 Haziran 1987 tarihinde Rahşan Ecevit'e muhalif olan grubun gerçekleştirdiği 2. Kurucular Kurulu toplantısında muhalif harekete önderlik eden Celal Kürkoğlu, partiden ihraç edildiği belirtilen kurucu üyelerin katıldığı toplantıda genel başkan ilan edildi. Bu süreçte muhalifler ve parti yönetimi karşılıklı suç duyurularında bulundu. Parti içi tartışmalar, açılan davalarla mahkemelere taşındı. Yaklaşık üç ay süreyle genel başkanlık iddiasında bulunan Celal Kürkoğlu 14 Eylül 1987'de 15 arkadaşıyla birlikte SHP'ye katıldı.

Demokratik Sol Parti Genel Başkanlığı
1987 yılında yapılan referandumla eski siyasilerin siyaset yasağı kaldırılınca (%50,16) Bülent Ecevit DSP'nin başına geçti (13 Eylül 1987). Aynı yılın kasım ayında yapılan genel seçimlerde DSP'nin yüzde 10'luk seçim barajını aşamayarak milletvekili çıkaramaması üzerine Ecevit, ilk kongrede parti genel başkanlığından ve aktif siyasetten ayrılacağını açıkladı. Ancak 1989 yılının başlarında siyasete döndü ve partililer tarafından yeniden liderliğe getirildi.

20 Ekim 1991 seçimlerinde ulusal birliğin ve laikliğin korunması gerektiğini vurgulayan Ecevit, Türkiye'nin önder ülke durumuna gelmesini gerektiğini savundu. Sosyaldemokrat Halkçı Partinin (SHP) partisine karşı yürüttüğü "Sosyal demokrat oyları bölmeyin." kampanyasına karşı SHP'nin aday listelerinde Halkın Emek Partisi (HEP) üyelerine yer vermesini eleştirdi, SHP'nin "bölücülerle iş birliği yaptığını" ileri sürdü. İktidara geldiklerinde üretici, tüketici ve satıcıdan oluşan güçlü bir kooperatif düzen kuracaklarını açıkladı. Zonguldak'tan milletvekili seçilerek partisinden 6 milletvekiliyle birlikte TBMM’ye girdi. CHP'nin yeniden açılması gündeme gelince CHP Kurultayı'nın CHP'nin DSP'ye katılma kararı almasını önerdi. 9 Eylül 1992'de toplanan CHP Kurultayı'na çağrıldığı hâlde katılmadı.

DSP’nin oyları 24 Aralık 1995 tarihinde yapılan erken genel seçimde yüzde 14,64’e, milletvekili sayısı 76’ya yükseldi ve DSP solun en büyük partisi konumuna geldi. Ecevit, 30 Haziran 1997 tarihinde ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz başkanlığında kurulan ANASOL-D koalisyonunda başbakan yardımcısı olarak görev aldı. 25 Kasım 1998'de koalisyon hükûmetinin gensoruyla düşürülmesinin ardından 11 Ocak 1999'da CHP dışındaki partilerin desteğiyle DSP azınlık hükûmetini kurarak yaklaşık 20 yıl aradan sonra 4. kez başbakan oldu. Ecevit'in azınlık hükûmetinin iktidarda olduğu sırada PKK lideri Abdullah Öcalan Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirildi (15 Şubat 1999). Ecevit, haberi


Türkiye'ye şu sözlerle duyurdu:

"Değerli Gazeteci Arkadaşlarım,
Sizlere ve aziz yurttaşlarımıza bir haberim var. Bu sabaha karşı saat 03.00'ten itibaren bölücü terör örgütü PKK'nın başı Abdullah Öcalan, Türkiye'dedir. Dünyanın neresinde olsa devletimizin onu ele geçireceğini söylemiştik. Bu devlet sözü yerine getirildi. Şehit analarına verilen söz yerine getirildi. Bütün dünyadan dışlanan Abdullah Öcalan, sonunda kendini Türkiye'nin kucağında buldu. Yaptıklarının ve yaptırdıklarının hesabını bağımsız Türk adaletine verecektir."
Ecevit, 1970'lerden sonra yeniden patlama yaptı. DSP, 18 Nisan 1999’da yapılan genel seçimlerden yüzde 22,19 oy oranıyla birinci parti olarak çıktı. Seçimlerden sonra hükûmeti kurmakla görevlendirilen Ecevit, 28 Mayıs 1999’da ANAP ve MHP ile kurulan ANASOL-M koalisyonunda yeniden başbakanlık koltuğuna oturdu.

Ecevit, 2000 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde üniversite mezunu olmaması nedeniyle cumhurbaşkanlığına aday olamadı. Koalisyon partilerinin bu hükmü değiştirme teklifini ve kendisine cumhurbaşkanlığı teklifi getirmesini ise teşekkür ederek reddetti.

Bu dönemde eşi Rahşan Ecevit'in önerisiyle çıkarılan (22 Aralık 2000) ve devlete işlenen suçların dışındaki suçlara erteleme ve şartlı salıverme getiren "Şartla Salıverme ve Erteleme Yasası", kamuoyunda Rahşan Affı olarak nitelendirildi. Bu yasanın kapsamı, Anayasa Mahkemesinin ilgili kararıyla genişletildi, kanunu yapanların öngöremediği sonuçlar ortaya çıktı ve bazı hukuki uygulamalar kamuoyunda tepkilere neden oldu. Bu afla birlikte cezaevlerindeki mahkûm sayısı yetmiş binden kırk bine düştü.

Süleyman Demirel'in ardından cumhurbaşkanı olan Ahmet Necdet Sezer ile Bülent Ecevit Hükûmeti arasında zaman zaman bazı yasaların iade edilmesi nedeniyle gerginlik yaşandı. Bu gerginlik 19 Şubat 2001 tarihinde yapılan Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında doruğa ulaştı. Cumhurbaşkanı Sezer ile yaşadığı anayasa kitapçığı krizi nedeniyle Başbakan Ecevit, MGK toplantısını terk etti. Yaşanan bu kriz ekonomide zor günlerin başlangıcı oldu. 

Fethullah Gülen hakkındaki görüşleri
Bülent Ecevit, toplumun bir kesimi ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından bir tehlike olarak görülen Fethullah Gülen'le çeşitli defalar bir araya gelip sohbet etti, Gülen'in okullarını gezdi ve bu okullardan övgüyle bahsetti.

1997 yılında onursal başkanlığını Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, Ecevit'e, "Siyaset Dalında Ulusal Uzlaşma Ödülü"nü verdi.

Ecevit, başbakan yardımcısı olduğu 1998 yılında Roma'ya giden Gülen'in karşılanması için Roma Büyükelçisinden ricada bulundu, bu hareket dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Çevik Bir'in tepkisini çekti. Ecevit, Gülen'in okullarında çağdaş bir eğitim verildiğini savundu:

"Benim gözlemim çok olumlu. Sayın Fethullah Gülen Hocaefendi'nin ve onun dostlarının bu konudaki çabalarını gerçekten takdirle izliyorum. Çağdaş bir eğitim verildiği belli."

28 Şubat süreci devam ederken DGM Başsavcısı Nuh Mete Yüksel, Fethullah Gülen hakkında iddianame hazırladı. Bu dönemde, Gülen'in yıllar önce yaptığı konuşmaların görüntüleri art arda televizyon kanallarında yayımlanmaya başlandı. Bu konuşmalarda Gülen'in, "bürokraside nasıl yapılanmaları gerektiğini" anlattığı görülüyordu. Başbakan Ecevit, katıldığı bir televizyon programında Gülen hakkında şöyle konuştu:

"Açıklamalarında laiklikle ters düşmemeye özel bir özen göstermişti. Çağ dışı bir akım temsil etmiş olabileceği izlenimini vermemişti. Dediğim gibi bunda samimi olunabilir, gayrisamimi olunabilir fakat böyle kuşku uyandırıcı, bende kuşku uyandırıcı birtakım tavırlarına tanık olmamıştım. ... Bu okulları gören kime rastlarsam, laikliğe bağlılığını bildiğim kime rastlarsam, bu okullarda laiklik karşıtı veya Türkiye'deki rejim aleyhinde, Atatürk aleyhinde herhangi bir telkinde bulunulmadığı bilgisini aldım. Kim gezdiyse bu okulları, kim gördüyse. ... Bu okullar tabii dünyanın dört bucağına Türk, Türkiye hakkında bilgi, Türkçe, Türk kültürünü yayıyor. Ve dediğim gibi bir olumsuzluğa da rastlanmadı."

Sağlık sorunları ve siyaseti bırakışı

Sağlık sorunlarıyla ilgili söylentiler çıkan Bülent Ecevit, 4 Mayıs 2002’de rahatsızlanarak Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesine kaldırıldı. Tedavisi sırasında durumu daha da kötüleşince[26] eşi Rahşan Ecevit tarafından hastaneden çıkartılarak evine getirildi. Bir süre evinde dinlenen Ecevit, 17 Mayıs'ta yeniden hastanede tedavi altına alındı ve 11 gün burada kaldı. Rahşan Ecevit bu dönemdeki tedaviler konusundaki kuşkularını kamuoyuyla paylaştı. İddiaları tekzip edildi ancak konu sonraki yıllarda Ergenekon Davası sırasında da gündeme geldi.

Ecevit’in rahatsızlığı sırasında görevine devam edip edemeyeceği tartışmaları gündeme geldi. Bu tartışmalar partisine de yansıdı. Kendilerini “Dokuzlar” olarak adlandıran DSP'li 9 milletvekili, 25 Haziran'da bir bildiri yayımlayarak, “Ecevitler öncülüğünde Ecevitsiz yaşama geçilmesini” istediler. 5 Temmuz 2002'de Ecevit adına basın açıklaması yapan bir grup DSP'li milletvekili, Ecevit'e en yakın isimlerden biri olan Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan’ı açık bir biçimde eleştirdi. 7 Temmuz 2002 tarihinde MHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, partisinin düzenlediği 11. Kocayayla Türkmen Kurultayı'nda yaptığı açıklama ile 3 Kasım'da erken seçim istedi. Ertesi gün Ecevit, kendisiyle görüşmeye gelen Hüsamettin Özkan'la yollarını ayırdı. Özkan'ın DSP'den ve hükûmetten istifasını aralarında Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in de olduğu 6'sı bakan olmak üzere toplam 63 milletvekilinin istifası izledi. İstifalarla koalisyon hükûmeti TBMM’deki sayısal desteğini yitirdi. Bu gelişmeler üzerine 16 Temmuz 2002'de koalisyon hükûmetini oluşturan üç partinin genel başkanları arasında yapılan zirve toplantısında 3 Kasım'da erken seçim yapılması kararı alındı. 31 Temmuz 2002'de TBMM Genel Kurulunda yapılan oylamada erken seçim önergesi, oylamaya katılan 514 milletvekilinden 449'unun kabul oyuyla kabul edildi. 3 Kasım 2002’de yapılan erken genel seçimlerde DSP barajı aşamadı ve TBMM dışı kaldı.

Genel başkanlıktan ayrılma kararını, 3 Kasım seçimlerinden önce olduğu gibi, seçimlerden sonra da zaman zaman dile getiren Ecevit, 22 Mayıs 2004 tarihinde düzenlediği basın toplantısıyla halefini ilan etti ve görevi Genel Başkan Yardımcısı Zeki Sezer’e devretmek istediğini belirtti. 24 Temmuz 2004 tarihinde yapılan 6. Olağan Kurultay ile aktif siyaseti bıraktı.

Ölümü

İlerleyen yaşı, bozulan sağlığı ve doktorlarının karşı çıkmasına rağmen Danıştay Saldırısı'nda hayatını kaybeden Yücel Özbilgin'in 19 Mayıs 2006'daki cenazesine katıldı. Törenin ardından beyin kanaması geçiren Bülent Ecevit, uzun süre Gülhane Askerî Tıp Akademisinde yoğun bakımda kaldı. Bu dönemde kendisi için tutulan ziyaretçi defteri "Kaldırım Defteri" adıyla anılır. Ecevit, bitkisel hayata girdikten 172 gün sonra 5 Kasım 2006 Pazar günü Türkiye saatiyle 22.40'ta (20.40 [UTC]) dolaşım ve solunum yetmezliği sonucu öldü.

Ecevit'in Devlet Mezarlığı'na gömülebilmesi için ölümünün hemen ardından 9 Kasım'da yapılan bir kanun değişikliğiyle bu mezarlıklara başbakanların da gömülmesi sağlandı. 11 Kasım 2006'da yapılan cenaze törenine yurdun dört bir yanından ve başta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere pek çok ülkeden gelen büyük bir kalabalık katıldı. Cenaze törenine beş eski cumhurbaşkanı ve siyasetçiler de katıldı. Kocatepe Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Devlet Mezarlığı'nda toprağa verildi. 11 Kasım 2006 günü Devlet Mezarlığı'na defnedilen Ecevit için anıt mezar yapılması da gündeme geldi.

Beşiktaşlı olduğu bilinen Ecevit için Çarşı grubunun "Forzabesiktas.com" adresli web sitesi karartıldı. Sitede, siyah zemin üzerine Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit’in bir mitingde halkı selamlarken çekilmiş fotoğrafları yer alırken fotoğrafın altında ise, “Karaoğlan, Kara Kartal Seni Unutmayacak." yazısı yer aldı.

Kişisel yaşamı
Genel başkan seçilmesinden kısa bir süre sonra Kars'a giden Bülent Ecevit, Susuz ilçesinde arkadaşı Rasim Yarkadaş'ın (eski CHP milletvekili Barış Yarkadaş'ın babası) evine konuk olur. Misafirlerini evlerinin kapısında karşılayan Anne Şahzade Şahin (Şaşo Hala), Ecevit'in boynuna sarılır ve Kars'ın kendine özgü ağzıyla, ''Kurtar bizi bu dertlerden ay Garaoğlan!'' der. Ecevit o günden sonra "Karaoğlan" olarak anılmıştır.

Süleyman Demirel, en büyük rakibi olan Ecevit'i, darbeyle devrilen Şilili sosyalist devlet adamı Salvador Allende'ye benzetip atıfta bulunmak için "Allende-Büllende" tabirini kullanmıştır.

Ecevit, başbakanlık dönemlerinde yapılan Kıbrıs Harekâtı sonrasında "Kıbrıs Fatihi", Abdullah Öcalan'ı yakalama operasyonu sonrasında da "Kenya Fatihi" olarak anılmıştır.

Ecevit, kamuoyunda mütevazı kişiliğiyle de tanınmıştır

Mavi gömleği ve kasketi ile marka hâline gelen liderlerden biri olmuş olan Ecevit; Bitlis sigarası, Meclis sigarası içer ve eniştesi İsmail Hakkı Okday'ın hediyesi olan Erika marka daktilosuyla yazardı. Bu 70 yıllık daktiloyu ODTÜ Bilim ve Teknoloji Müzesi'ne armağan etmiştir.

Hatırası
Kartal Bülent Ecevit Kültür Merkezi 2005 yılında hizmete girdi. Zonguldak Karaelmas Üniversitesinin ismi 2012 yılında “Bülent Ecevit Üniversitesi” olarak değiştirildi. Mayıs 2016'da Odunpazarı, Eskişehir'de açılan Tayfun Talipoğlu Daktilo Müzesi'nde kendisinin bal mumundan yapılan bir heykeli sergilenmeye başlandı.

Edebî kişiliği
Sanskrit, Bengalce ve İngilizce dillerinde çalışmalar yapmış olan Bülent Ecevit; Rabindranath Tagore, Ezra Pound, T. S. Eliot ve Bernard Lewis'in yapıtlarını Türkçeye çevirmiş, kendi şiirlerini de kitap hâlinde yayımlamıştır.

Ödülleri
1997, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı, "Siyaset Dalında Ulusal Uzlaşma Ödülü"


Kitaplar
Şiir kitapları
Şiirler (1976)

Işığı Taştan Oydum (1978)

El Ele Büyüttük Sevgiyi, Tekin Yayınevi (1997)

Bir Şeyler Olacak Yarın (Tüm şiirleri), Doğan Kitapçılık (2005)

Siyasi kitapları
Ortanın Solu (1966)

Bu Düzen Değişmelidir (1968)

Atatürk ve Devrimcilik (1970)

Kurultaylar ve Sonrası (1972)

Demokratik Sol ve Hükümet Bunalımı (1974)

Demokratik Solda Temel Kavramlar ve Sorunlar (1975)

Dış Politika (1975)

Dünya-Türkiye-Milliyetçilik (1975)

Toplum-Siyaset-Yönetim (1975)

İşçi-Köylü Elele (1976)

Türkiye / 1965-1975 (1976)

Umut Yılı: 1977 (1977)

Hakkında yazılan kitaplar
Faruk Bildirici, Kuzum Bülent (2000)

Fikret Bila, Phoenix- Ecevit'in Yeniden Doğuşu (2001)

Aras Erdoğan, Umut Adam Ecevit (2006)

Aytekin Gezici, Bülent Ecevit, Bir Karaoğlan Masalı (2006)

Cüneyt Arcayürek, Bir Özgürlük Tutkunu Bülent Ecevit (2006)

Can Dündar ve Rıdvan Akar, Ecevit ve Gizli Arşivi (2008)

Emrah Konuralp, Ecevit ve Milliyetçilik (2013)

Fatih Yaşlı, "Halkçı Ecevit" Ecevit, Ortanın Solu, CHP (1960-1980) (2020)
 

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar