Görüntü, video ve belge oluşturma araçlarının yaygınlaşması, işletmeler ve tüketiciler için yeni bir dolandırıcılık çağını başlattı. Yapay zeka destekli içeriklerin gerçeklerinden ayırt edilemez hale gelmesiyle birlikte, şirketler AI tarafından üretilmiş sahte gider fişleriyle karşı karşıya kalıyor.
Yeni bir araştırma, işletmelerin sahte gider fişlerinde şaşırtıcı bir artış yaşadığını ortaya koyuyor. Gider yazılım platformu AppZen’in verilerine göre, Eylül 2025’te sunulan sahte belgelerin yüzde 14’ü yapay zeka tarafından oluşturuldu. 2024 yılında bu oran neredeyse sıfırken, AI destekli sahteciliğin kısa sürede hızla yayıldığı görülüyor. Fintech firması Ramp ise son 90 gün içinde 1 milyon dolar değerinde sahte fatura tespit ettiklerini duyurdu.
Sahte harcamalar finans dünyasında yeni olmasa da yapay zeka bu belgeleri çok daha inandırıcı kılıyor. Fişlerin karmaşık belgeler olmaması, AI yardımıyla sahteciliği özel bir beceri gerektirmeden mümkün kılıyor. İnsan denetçiler çoğu zaman AI tarafından oluşturulan fişleri gerçeklerinden ayırt edemiyor. SAP Concur Ürün Pazarlama Başkan Yardımcısı Chris Juneau, durumu şöyle özetliyor:
“Bu fişler o kadar iyi hale geldi ki, müşterilerimize ‘Gözlerinize güvenmeyin’ diyoruz.”
Gerçekliği kanıtlama krizi ve çözüm arayışları
Yapay zeka destekli sahteciliğin artışı, şirketler için ek maliyet anlamına geliyor. İşletmeler, gönderilen fişlerin kaynağını ve gerçekliğini doğrulamak için yeni yazılımlara yatırım yapmak zorunda. Ancak uzmanlar, meta verileri tarayan yazılımların bile dolandırıcılar tarafından aşılabileceğini belirtiyor; yani kesin bir çözüm henüz yok.
Bu durum, eğitim sektöründe de benzer bir krize yol açtı. Yapay zeka artık milyonlarca öğrenci tarafından ödev yazmak için kullanılıyor ve bazı durumlarda üretilen metinler tespit yazılımları tarafından bile fark edilemiyor.
Uzmanlar, yapay zekanın giderek daha zor fark edilir hale gelmesinin, tüm sektörlerde yeni bir güven krizine yol açtığını vurguluyor. Küresel çapta etkili bir çözüm için fiziksel belgelerden veya güvenilir dijital doğrulama altyapısından vazgeçmeden teknolojik çözümler geliştirmek gerektiği belirtiliyor. Teknoloji ilerledikçe, sahte ile gerçek arasındaki çizginin giderek daha belirsiz hale gelmesi bekleniyor.