İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5444 %0.06
49,6681 %0.03
5.770,25 % 0,30
91.962,65 %-1.177
Ara
Muhalif. ARAŞTIRMA Bir kediye sahip olmanın beynimize etkileri nelerdir? Benzer etkiler kedilerde de görülür mü?

Bir kediye sahip olmanın beynimize etkileri nelerdir? Benzer etkiler kedilerde de görülür mü?

Kediler sevgilerini köpeklere göre daha ince yollarla gösterir; ancak yeni araştırmalar, oksitosinin kedi–insan bağında da önemli olduğunu ortaya koyuyor.

KAYNAK: HABER MERKEZİ
Okunma Süresi: 5 dk

Kediler bağımsızlıklarıyla bilinir, ancak yeni ortaya çıkan araştırmalar beynimizdeki kimyasal süreçlerin onların da bizlerle özel bir bağ kurduğunu gösteriyor. Bu süreçteki ana kimyasal ‘oksitosin’; genellikle “aşk hormonu” olarak anılıyor. Oksitosin, bir annenin bebeğini kucağına aldığında ya da arkadaşların sarıldığında salgılanıyor ve güven ile şefkat duygularını pekiştiriyor. Şimdi ise çalışmalar, oksitosinin kedi–insan ilişkisi için de önemli olduğunu ortaya koyuyor.

Oksitosin; sosyal bağ kurmada, güven duygusunda ve stresin düzenlenmesinde merkezi bir rol oynuyor. 2005 yılında yapılan bir deneyde, oksitosin verilen gönüllülerin finansal oyunlarda diğer insanlara güvenme ihtimalinin belirgin şekilde arttığı görülmüştü. Ayrıca oksitosin, insanlarda ve hayvanlarda sakinleştirici bir etki yapıyor; stres hormonu kortizolü baskılıyor ve “dinlen–sindir” sistemi olan parasempatik sinir sistemini aktive ederek vücudun rahatlamasına yardımcı oluyor.

Bilim insanları uzun zamandır dostane etkileşimlerin hem köpeklerde hem de sahiplerinde oksitosin salgıladığını ve bu yolla karşılıklı bir bağ döngüsü oluşturduğunu biliyordu. Ancak kediler üzerindeki etkileri hakkında yakın zamana kadar çok az şey biliniyordu.

Kediler sevgilerini daha ince yollarla belli eder. Yine de sahipleri köpek sahipleriyle benzer şekilde sıcak bir dostluk ve stresin azalması hissinden bahsederler – ve giderek artan sayıda çalışma bu deneyimleri doğruluyor. Örneğin Japonya’da 2021’de yapılan bir araştırmada, kedilerle kısa süreli okşama seanslarının sahiplerde oksitosin seviyelerini yükselttiği raporlandı.

Bu çalışmada kadınlar kedileriyle birkaç dakika etkileşim kurarken hormon seviyeleri ölçüldü. Sonuçlar, kediyi okşamak ya da yumuşak bir ses tonuyla konuşmak gibi dostane temasların, kedisiz geçirilen sessiz dinlenme dönemine kıyasla insanlarda tükürükte oksitosin artışıyla ilişkili olduğunu gösterdi.

Birçok insan mırlayan bir kediyi okşamanın yatıştırıcı olduğunu söyler ve araştırmalar bunun sadece yumuşak kürkten kaynaklanmadığını gösteriyor. Okşama hareketi ve hatta mırlama sesi bile beynimizde oksitosin salgılanmasını tetikleyebilir. 2002’de yapılan bir çalışma, nazik kedi temasının yarattığı oksitosin artışının kortizolü düşürerek kan basıncını ve hatta ağrıyı azaltabildiğini ortaya koydu.

Kedilerle insanlar arasında oksitosin ne zaman salgılanıyor?

Araştırmalar, bu hormonun çapraz türler arası dostlukta hangi anlarda salgılandığını netleştirmeye başladı. Nazik fiziksel temas, kediler için başlıca tetikleyici görünüyor. 2025 Şubat’ında yapılan bir çalışma, sahipler kedileriyle rahat bir şekilde okşama, kucaklama veya kollarında tutma gibi etkileşimlere girdiğinde sahiplerin oksitosin seviyelerinin yükseldiğini, aynı zamanda kedilerin de – eğer etkileşim zorla yapılmamışsa – benzer bir artış gösterdiğini buldu.

Araştırmacılar kedilerde oksitosin seviyelerini, evde sahipleriyle 15 dakikalık oyun ve kucaklaşma sırasında takip etti. Özellikle ‘güvenli bağlanma gösteren’ kedilerin (kucağa çıkma, hafif kafa sürtme gibi davranışları başlatanlar) oksitosininde artış görüldü. İnsanlarına daha yakın zaman geçiren kedilerde bu artış daha da belirgindi.

Peki ya daha mesafeli kediler? 

Aynı çalışma, daha kaygılı ya da çekingen bağlanma stiline sahip kedilerde farklı bir tablo gözlemledi. ‘Kaçınan kediler’ (mesafeyi koruyanlar) anlamlı bir oksitosin değişikliği göstermedi. ‘Kaygılı kediler’ (sahiplerini sürekli arayan ama dokunmaya kolayca bunalanlar) ise başlangıçta zaten yüksek oksitosin düzeyine sahipti.

Kaçınan ve kaygılı kedilerin oksitosin seviyeleri, zorla yapılan kucaklamadan sonra düştü. Yani etkileşimler kedinin rahatına göre yapıldığında oksitosin akışı sağlanıyor; kedi kendini köşeye sıkışmış hissettiğinde ise bu bağlayıcı hormon devreye girmiyor.

Belki de insanlar, bağlanma stillerini yönetme konusunda kedilerden bir şeyler öğrenebilir. Kediyle bağ kurmanın anahtarı onların iletişim biçimini anlamaktır. Köpeklerden farklı olarak kediler uzun süreli göz temasına güvenmez. Onun yerine daha ince sinyaller kullanırlar. En bilinen örnek, ‘yavaş göz kırpma’dır. Bu, güven ve güvenlik sinyali veren kedi gülümsemesidir.

Mırlama da insanlarla bağ kurmada rol oynar. Kedinin düşük frekanslı mırlama sesi yalnızca kedinin kendi iyileşme süreçleriyle değil, aynı zamanda insanlar üzerindeki sakinleştirici etkilerle de ilişkilendirilmiştir. Mırlama dinlemek kalp atış hızını ve kan basıncını düşürebilir; bu faydalarda oksitosin aracılık eder.

Bir kedinin arkadaşlığı, günlük küçük oksitosin yükselişleriyle pekişerek kaygı ve depresyona karşı bir tampon işlevi görebilir – bazı durumlarda insan sosyal desteği kadar güçlü bir teselli kaynağı olabilir.

Peki kediler köpeklerden daha mı az sevgi dolu?

Genel olarak, araştırmalar köpek–insan etkileşimlerinde oksitosin tepkilerinin daha güçlü olduğunu gösteriyor. 2016’da yapılan çok konuşulan bir deneyde, bilim insanları oyun öncesi ve sonrası evcil hayvanlar ile sahiplerinin oksitosin seviyelerini ölçtü. Köpekler oyun sonrası ortalama %57’lik bir oksitosin artışı gösterirken, kedilerde bu oran yaklaşık %12 idi.

İnsanlarda oksitosin, anlamlı sosyal etkileşimler sırasında yükselir. Bir sevilen kişiyle temas, bir yabancıyla temastan daha güçlü oksitosin tepkisi yaratır. Dolayısıyla neşeli bir köpek karşılaması, çocuğunuzu veya eşinizi görmenin yarattığı duygu patlamasına benzer.

Köpekler sürü hayvanı olduklarından ve sürekli insanla yaşamaya evcilleştirildiklerinden göz teması, okşama ve onay arayışına neredeyse “programlıdırlar”. Bu davranışlar hem köpekte hem insanda oksitosin salgısını uyarır. Kediler ise daha çok ‘yalnız avcılar’dan evrimleşmiştir ve hayatta kalmak için açık sosyal jestlere ihtiyaç duymamışlardır. Bu yüzden oksitosin kaynaklı davranışları köpekler kadar sık veya tutarlı sergilemezler. Kediler oksitosini daha çok kendilerini güvende hissettiklerinde paylaşırlar.

Bir kedinin güveni otomatik değildir; kazanılması gerekir. Ancak bir kez kazanıldığında, insan ebeveynlerini, partnerlerini ve dostlarını birbirine bağlayan aynı kimyasalla pekiştirilir.

Yani, kediniz kanepeden size yavaşça göz kırptığında ya da kucağınıza çıkıp mırıldanarak sarıldığında, görünmez bir şeyin de gerçekleştiğini bilin: Hem sizin hem onun beyninde oksitosin yükseliyor, güven derinleşiyor ve günlük hayatın stresi yatışıyor. Kediler, kendi yollarıyla, aşkın en eski biyolojisine dokunmayı başarmış durumda.
 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *