Zihin neden sık sık “dalışa geçiyor”? Dalıp gitmenin psikolojisi ve evrimsel kökeni

Günlük hayatta sık yaşanan dalıp gitme hali, aslında beynin evrimsel bir mekanizması. Ancak modern yaşam ve aşırı uyarılma, bu doğal süreci kronik kaygıya dönüştürebiliyor.

Günlük hayatın içinde, yürürken, konuşurken veya ekran başında zihnimizin başka yerlere kaydığını fark etmek sık rastlanan bir durum. Psikologlar, bu “dalıp gitme” halinin basit bir dikkat dağınıklığı olmadığını belirtiyor. Araştırmalar, insanların uyanık kaldığı sürenin neredeyse yarısında düşünceler arasında dolaştığını gösteriyor.

Psikoloji literatüründe dalıp gitme hali, aşırı düşünme ve zihinsel dolaşma kavramlarıyla birlikte ele alınıyor. Overthinking olarak tanımlanan bu süreç, tekrar eden ve üretken olmayan düşünce döngülerinden oluşuyor. Evrimsel açıdan bakıldığında ise zihinsel dolaşma, atalarımızın geçmiş deneyimlerden ders çıkararak olası tehlikeleri önceden sezmesini sağlayan uyumlu bir mekanizma olarak ortaya çıkmış.

Nörobilim açısından, dalıp gitme hali Varsayılan Mod Ağı (Default Mode Network) ile açıklanıyor. Bu ağ, kişi kendisiyle ilgili düşüncelere daldığında, hayal kurarken veya otomatik pilotta hareket ederken aktif hale geliyor. Zihnin bu hali, yaratıcılık, içgörü ve anlam üretme gibi olumlu işlevler de sağlıyor. Ancak kronik aşırı düşünme, kaygı bozukluğu ve depresyonla bağlantılı olabiliyor.

Modern yaşamın sürekli uyarılma hali ve anlam eksikliği, zihni sürekli düşünce döngüsüne hapsediyor. Ekranlar, bildirimler ve sürekli medya akışı, zihnin içsel işleme alanını daraltıyor. Jungcu psikolojiye göre dalıp gitme ve obsesyonlar, yaşamda anlam eksikliği ve bastırılmış yönlerin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Uzmanlar, düşüncelerle özdeşleşmenin, gerçek deneyimin yerini alabilecek kadar güçlü bir etki yarattığını vurguluyor.

İLGİLİ HABERLER