Sabah alarmı çaldığında birkaç dakika daha uyumak çoğu kişinin günlük rutininde yer alan küçük bir kaçamak gibi görünse de, uzmanlara göre bu alışkanlık sandığımızdan çok daha zararlı. Nörobilim araştırmaları, “erteleme tuşu”na basmanın uyku mimarisini bozduğunu, beyni tekrar uykuya sokup ardından ani bir uyarılmayla döngüyü kesintiye uğrattığını ortaya koyuyor.
Uyku Döngüsünü Bozan Sessiz Tehdit: “Uyku Ataleti”
Uzmanlar, alarm ertelendiğinde beynin yeniden uyku döngüsü başlattığını, birkaç dakika sonra çalan ikinci alarmın ise bu döngüyü yarım bırakarak kişiyi derin bir uykudan çekip aldığına dikkat çekiyor. Bu ani geçiş “uyku ataleti” olarak adlandırılıyor ve yoğun sersemlik, karar vermede zorlanma, zihinsel yavaşlama ile odaklanma güçlüğü gibi etkiler gün boyunca devam edebiliyor.
Uyku döngülerinin yaklaşık 90 dakikalık periyotlarda ilerlemesi, erteleme alışkanlığını daha da riskli hâle getiriyor. Kişi alarmı ertelediğinde beyin yeni bir döngüye girmeye çalışıyor; ikinci alarm çaldığında ise döngü yarıda bölünerek vücudu daha yorgun hâle getiriyor. Yani birkaç dakika daha uyuma düşüncesi, tersine daha fazla bitkinlik yaratıyor.
Fizyolojik etkiler de dikkat çekici seviyede. Normalde vücut sabaha hazırlanırken kortizol ve adrenalin gibi uyanıklık hormonlarını dengeli şekilde yükseltirken, alarm erteleme nedeniyle bu hormonlar kısa aralıklarla düzensiz biçimde salgılanıyor. Bu durum çarpıntı, stres, gerginlik ve anksiyeteyi tetikleyebiliyor. Ayrıca gece boyunca biriken adenozinin parçalanması tamamlanamadığı için, gün içinde zihinsel bulanıklık ve enerji düşüklüğü daha belirgin oluyor.
Psikologlar ise davranışsal etkileri vurguluyor: Alarmı ertelemek güne daha başlamadan ilk görevin ertelenmesi anlamına geliyor. Bu durum bilinçaltına “hazır değilim” mesajı vererek motivasyonu düşürebiliyor. Sonuç olarak aceleyle yapılan hazırlık, atlanan kahvaltı ve oluşan zaman baskısı sabahı daha stresli hâle getiriyor.