Organ nakli, tıbbın en büyük mucizelerinden biri olarak hastalara yeniden yaşam şansı tanıyor. Ancak son araştırmalar, nakil yapılan bireylerin sadece fiziksel olarak değil, kişiliklerinde de belirgin değişimler yaşadığını ortaya koydu.
Colorado Üniversitesi araştırmacıları, kalp ve diğer organ nakli geçiren 47 kişiyle yaptıkları anketlerde, katılımcıların yüzde 89’unun nakil sonrası kişiliklerinde değişim hissettiklerini belirtti. Bu değişimler, yalnızca kalp nakli olanlarla sınırlı kalmadı; diğer organ nakli alan hastalar da benzer deneyimler yaşadıklarını aktardı.
Katılımcılar arasında dikkat çeken örneklerden biri, 45 yaşındaki dansçı Claire Sylvia. Primer pulmoner hipertansiyon teşhisi konulan Sylvia, 18 yaşındaki bir gencin kalp ve akciğerini aldıktan sonra daha önce sevmediği yiyecekleri sever hâle geldiğini, müzik zevkinin değiştiğini ve kişilik özelliklerinde farklar gözlemlediğini anlattı. Üstelik nakil sonrası rüyasında donörünün adını gördüğünü de ifade etti.
Araştırmacılar, bu kişilik değişimlerinin olası sebeplerini üç başlık altında topladı: psikolojik etki (stres ve donörle bütünleşme hissi), biyokimyasal etki (organlardaki hücresel hafıza) ve enerji teorisi (kalbin elektromanyetik alanının izleri).
Colorado Üniversitesi araştırması katılımcı sayısının sınırlı olduğunu belirterek, daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç olduğunu vurguluyor. Ancak ortaya çıkan sonuçlar, organ naklinin sadece yaşamı kurtarmakla kalmayıp, kişiliğe de etki edebileceğini düşündürüyor.
