© Muhalif 2024

Neden komplo teorilerine inanmamalıyız?

‘Dünya’yı beş büyük aile yönetiyor’dan ‘Alper Gezeravcı aslında uzaya gitmedi’ye çeşitli komplo teorileri…

Oğuz Büber - Muhalif Analiz

Büyük oyunu görmek önemlidir. En büyüğünü görenleri ise takdir etmek gerekir. Türk halkı da bu konuda bir tebriği hak ediyor.

Cumhuriyetin kuruluşunu sorsanız söyleyemez (Bkz. Sokak röportajları) ama dünyayı beş ailenin yönettiği konusunda hiçbir kuşkusu yoktur.

Kuşkusu yoktur derken bunun kanıtlanmış bir de çalışması var, KONDA tarafından yayınlanmış.

KONDA 2018 yılının Kasım ayında “Popülist Tutum, Negatif Kimliklenme ve Komploculuk” başlıklı bir rapor yayınladı. Raporda yer alan başlıklardan birisi de ‘Komplo Teorileri’ idi.

Komplo Teorileri başlığının altında yer alan önermeler şöyleydi:

-Lozan Antlaşması 2023 yılında sona erecek.
-GDO’lu tohumla bizi kısırlaştırmaya çalışıyorlar.
-İstanbul Boğazı’nda 17 trilyon dolar değerinde ‘Kontoryum’ var ama dış güçler çıkartmamıza izin vermiyor. (Kontoryum gerçekte var olmayan uydurulmuş bir element)

Ve konuyla ilgili başlangıçta örneğini vermek istediğim ‘Dünyayı beş büyük aile yönetiyor’ yargısı.

Bu komplo teorisini kabul edenler tarafından genellikle örnek verilen ailelerden ilk ikisi Rockefeller ve Rothschild aileleri oluyor. Gerisi ise söylenmeye pek gerek görülmüyor.

Türk halkının yüzde 48’i ‘dünyayı beş büyük aile yönetiyor’ fikrine katılıyor. Eğitim düzeyi bile bu düşünceyi etkilemiyor. Hatta üniversite mezunlarının yüzde 50’si bu yargıya katılırken, lise altı eğitimliler ve lise mezunlarının katılma oranı yüzde 47’de kalıyor.

Hayat tarzı olarak da gözle görülür bir fark mevcut değil. Modernler biraz daha katılmıyorum şıkkına yakın olsa da genel itibariyle halkın komplo teorilerine açık olduğunu söylemek mümkün.

Peki, bu komplo teorileri konusunu bilimsel bir kanıt da vererek neden anlattım sizlere?

NASA’nın Ay’a hiç ayak basmadığı, (Temmuz 1969’da aya gidilmiştir.) gerçekleşen inişin sahte olduğu şeklinde bir komplo teorisi de onlarca yıldır dile getirilir.

Benzer olarak son günlerde de Türk astronot Alper Gezeravcı’nın aya gidişinin sahte olduğuyla ilgili sosyal medyada paylaşımlar yapılıyor.

En çok kullanılan iddia Gezeravcı’nın uzay istasyonunda sırtından iple asıldığı yönünde olanı. Halatların görüntüden silindiği ancak elbisedeki etkisinin görüldüğü ve ensede pot yaptığı söyleniyor.

Tam olarak iddia şöyle:

“Alper Gezeravcı'nın  üzerinde Mavi yuvarlak içine aldığım yere dikkatli bakın. Kıyafetinde halatla çekim izi var. Astronotlar uzaydaymış izlenimi vermek için halatlar ile havada tutuyorlar. Halatları görüntüden siliyorlar ama elbisedeki çekim etkisi gözüküyor.”

“O kadar yolu stüdyoda çekim yapmak için mi gitmiş? Sırtındaki taşıyıcı ipleri silmişler montajda ama elbiseyi germesini silememişler. Hadi uzaya çıkmadın niye verdik 55 milyon doları?”

Konuyu açıklamaya çalışmak bile gülünç olacaktır fakat şunu belirtmekte fayda var. Uzaya gitmeye gerek kalmadan, dünyada rahat bir şekilde yerçekimsiz ortam oluşturulabilecekken neden çok dar bir alanda insanların sırtlarına halatlar takılsın ve nasıl sırtlarındaki ipler birbirlerine dolanmadan hareket edebilsinler? Sadece Gezeravcı’nın sırtında böyle bir detayın olması da dikkat çekici.

Mantıksızlığı Nirvana’ya çıkaracak diğer iddia da şöyle:

“Madem astronotlar yer çekimsiz ortamdalar, bu yüzden sağa sola yukarı savruluyorlar. O zaman uzay istasyonunun kendisi neden savrulmuyor, dünyanın yörüngesinde iple bağlanmış gibi sabit kalabiliyor. Astronotları kendine çekemeyen yer, uzay istasyonunu nasıl tutuyor,
Uykudan uyan”

Uzay istasyonları, sabit ya da havada asılı durmazlar. Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) saatte ortalama 28.000 kilometrelik bir hızla Dünya etrafında dönmekte ve bir günü 15.5 turla tamamlamaktadır. ISS’nin yörüngesi; yerçekimin etkisi, yerçekimi dengesi noktası ve hızı dikkate alınarak planlanmıştır. Bu nedenle de, ISS dünya etrafındaki yörüngesinde dönerken, yerçekimine karşı bir denge noktasında kalır. Yani sonuç olarak; uzay istasyonları tam anlamıyla sabit değildir, sürekli olarak dünya etrafında dönerek yerçekimi ve diğer etkilerle denge içinde kalırlar. Üretimler ve donatımı tamamen bunun üzerine yapılmıştır.


Başka bir paylaşımda da Türk astronot Alper Gezeravcı’nın Instagram hesabından bir video paylaştığı öne sürülüyor ve videonun daha önce TikTok’ta yayınlandığı belirtilerek sorgulamada bulunuluyor.


Paylaşımda bulunanlar Gezeravcı’nın elinde telefon uzayda video çekildiğine inanıyorlar, onlara göre sıkıntılı nokta ise videonun daha önce paylaşılmış olması. Sorgulamayı yapan kişilerin Gora diye bir gezegen olduğuna inanmaları da olası.

Videonun animasyondan ibaret olduğu çok açık. Sayfanın Alper Gezeravcı’nın Instagram hesabı olarak paylaştığı hesap ise sahte.

Sonuç olarak, Gezeravcı’nın uzay yolculuğuna ilişkin sosyal medyada ortaya atılan bu iddiaların komplo teorisi sevenlerin ilgisini çektiği bir gerçek. ‘Uzaya gidiş yalan, stüdyo kurmuşlar’ diyen ile ‘dünyayı beş büyük aile yönetiyor’ diyen arasında kayda değer bir fark yok.

O zaman neden komplo teorilerine inanmamalıyız?

Çünkü tek tek örnekler üzerinden baktığımızda komplo teorilerinin çürütülmesi oldukça kolay ve bu teoriler sadece gerçekleşen olayı yalanlama üzerine kurulu. Herhangi bir olayın sahte olduğunu bütün çıplaklığıyla sergileyen açıklamalar ya da kanıtlar bulunmuyor. ‘Burası niye şöyle’, ‘şurası niye böyle’ diyerek zamanlı-zamansız ortaya atılan iddialara yer veriliyor yalnızca. Bu yüzden de komplo teorisi olmaktan öteye geçemiyor. Konuyu araştırıp öğrenmek yerine bir senaryo oluşturmak insanlara daha cazip geliyor…
 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER