Gezmeyi çok sevsem de, finalde her seferinde yeniden İstanbul’un kollarına koşuyor olmak bile çok heyecanlandırır beni. Bir başka severim ben şehrimi.
Çok sevdiğin ama çok kimselere anlatmadığın bir arkadaşın gibi. Kullanmaya kıyamayıp sedef kutuda sakladığın mücevher gibi. Büyüsün diye gözünün içine baktığın bir saksı çiçeği gibi…
Kendi şehrime turist olmaya bayılırım. Ayasofya benim için gezilecek bir yer değil, yaşamsal bir ihtiyaç gibidir mesela. Hoş, halıların döşenmiş halini hiç beğenmedim ya, o ayrı. Her köşesi pot, basamak yerleri asimetrikti ve özensiz buldum biraz da üzülerek.
Doların yaşama sevincimizden daha yüksek olduğu şu günlerde, ben de Pazartesiye kalbimizi ısıtacak bir girizgah yapmak için İstanbul’dan güzel şey bulamadım. Bu yüzden şimdi koltuklarınıza iyi yaslanın, çünkü sizi İstanbul’da en favori köşelerime götüreceğim…