Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) tarafından düzenlenen “Millet İradesine Sahip Çıkıyor” mitinginin bu haftaki adresi İstanbul’un Küçükçekmece ilçesiydi. Mitingte CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, 23 Mart’tan bu yana tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu’nun mesajını okudu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel ise alanda bir konuşma yaptı. Aşağıda İmamoğlu’nun mesajı ve Özel’in konuşmasından öne çıkan bölümler tam metin halinde verilmektedir.
Ekrem İmamoğlu’nun mesajı:
“Tam 194 gündür sizlerden uzaktayım. Ama yüreğim, aklım hep sizinle. Görüyorum ki sizler de beni ve arkadaşlarımı ilk günkü gibi seviyor ve destekliyorsunuz. Allah bizi sizlere utandırmasın. Sağ olun, var olun. 2019 yılından bu yana hem İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde hem de Küçükçekmece belediyemizde, halkçı ve icraatçı bir yönetim sergiliyoruz. Bir yandan sosyal adaleti sağlamak için görülmemiş ölçüde bütçe ayırıyoruz, bir yandan da rekor düzeyde metro, altyapı ve çevre yatırımları yapıyoruz. Küçükçekmece için de çok şey yaptık. Açtığımız metro hatlarıyla, kreşlerle, yaşam vadileriyle, adil ve hızlı kentsel dönüşüm projelerimizle Küçükçekmece’yi hak ettiği değere kavuşturduk. Sizlerin iradesine layık olabilmek, sizlere hızlı ve kaliteli hizmet ulaştırabilmek için canla başla çalıştık.”
“Bizler, özgürlüklerimizden mahrum edilmiş olsak da dışarıdaki arkadaşlarımız aynı anlayışla çalışmaya devam ediyor. Hizmetlerini büyüterek sürdüren Küçükçekmece Belediye Başkanımız Kemal Çebi ve tüm çalışma arkadaşlarını tebrik ediyorum. Bizim için siyaset her şeyden önce bu aziz millete layık olabilme çabasıdır. Bu iktidar ise milletin iradesini yok sayarak, millete sırtını dönerek siyaset yapıyor. Burası Türkiye Cumhuriyeti’dir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emanetidir. Burada millete rağmen siyaset, millete rağmen yöneticilik yapılamaz. Burada egemenlik sadece ve sadece millete aittir. Bu gerçeği unutan bir avuç insan, ülkemize büyük krizler yaşatıyor, milletimize ağır bedeller ödetiyor. Yargı eliyle uygulamaya koydukları karanlık siyasi projenin nihai amacı, bütün yetkilerin sadece tek bir kişinin, tek bir partinin elinde olduğu rejimi kalıcı hale getirmektir.”
“Söyleyeceğimiz her sözün, atacağımız her adımın geleceğimizi belirleyeceği, tarihimizin çok kritik bir dönemecindeyiz. Ya el ele vereceğiz; cumhuriyete, demokrasiye, hak ve hürriyetlerimize sahip çıkacağız ya da nice kuşakları bir koyu karanlığın içinde kaybedeceğiz. Ya milletçe demokratik hakkımızı kullanarak ‘meşruiyetin kaynağı biziz’ diyeceğiz ya da bu aziz vatanı, okyanus ötesinden meşruiyet arayanların karanlık pazarlıklarına kurban edeceğiz. Bir yanda siyasi operasyonlarla, milletin karar alma hakkını ve yetkisini yok sayan bir iktidar, diğer yanda ise her şart altında gücünü ve meşruiyetini milli iradeden alanlar var. Bir yanda, ekmeğine, hak ve hürriyetlerine, geleceğine, ülkesine sahip çıkmak için meydanları dolduran, gün geçtikçe dalga dalga büyüyen on milyonların sesi, iradesi var, diğer yanda ise vatandaşla yüz yüze gelmekten korkup kaçanlar, sokağa, pazara çıkamayanlar var.”
“Bizim yerimiz, safımız bellidir. Biz, ilk günden bu yana ne dediysek, yine aynısını söylüyoruz: Türkiye bir hukuk devleti olmadığı, hayatın her alanında adalet hakim olmadığı müddetçe, hiçbirimize huzur yoktur. Çünkü hukukun üstünlüğü yoksa, adil siyaset, adil rekabet, adil paylaşım yoksa, ortak geleceğimiz yoktur. Adalet yoksa, mutluluk yoktur, refah yoktur, bereket yoktur. O nedenle, ‘meşruiyet milletten alınır’ diyenlerin toplandığı bu meydanlarda, biz her zaman aynı parolayı söyleyeceğiz: Herkes için, her yerde; önce adalet, önce hürriyet. Türkiye’yi bolluğun, bereketin ve mutlu insanların ülkesi yapmak için bir adım geri atmayacağız. Ne bedel gerekiyorsa ödeyeceğiz ama bu aziz millet mutlaka adalete, mutlaka hürriyete kavuşacak. Her şey çok güzel olacak. Ekrem İmamoğlu. Silivri Zindanı.”
Özgür Özel’in konuşmasından satır başları:
“Bugün bu meydanda emekliler var, emekçiler var, gençler var, kadınlar var, sosyal demokratlar var, muhafazakar demokratlar var, milliyetçi demokratlar var, Kürt demokratlar var, sosyalist demokratlar var, sendikalar var, dernekler var, bugün burada Türkiye var! İyi ki varsınız!
Size Erdoğan’la ortak noktamı söyleyeyim mi? Ben de fakir sevmiyorum. Bu yüzden onun gibi fakiri terk etmeyecek, milleti fakirlikten kurtaracağız.
Size söz veriyorum ki bu memleketin başına, başına bu sonuncusu gibi çiftçiye "Al ananı da git." diyen değil, birincisi gibi "Sen milletin efendisisidir." diyen bir cumhurbaşkanı gelecek.
Dün resmi yoksulluk sınırı 91.000 liraya çıktı. Bu meydana soruyorum, kamera bir baksın. Bu meydan 91.000 liranın altında geliri olanlar el kaldırsın. Bu meydan 91.000 liranın altında maaş alan, resmen yoksul olan 10 binlerle dolu. Peki, niçin yoksuluz? Çünkü ülkeyi yönetenler tercihini sizden yana, emekliden, emekçiden, esnaftan, çiftçiden, gençlerden yana değil zenginden yana kullanıyor.
Para isteyince yok diyorlar, kaynak yok diyorlar. Sadece 19 Mart darbesi için harcadıkları 160 milyar dolara dönün bakın, bu parayı emekliye verilen zammın tam 150 katını harcamış 19 Mart darbesine. Asgari ücreti 30.000 lira yapmak için gerekli işveren desteğinin tam 120 katını, çiftçiye ödenen desteğin tam 100 katını maalesef 19 Mart darbesi için 19 Mart'tan sonra bugüne kadar harcamış ama kırk haramilere gelince onlar vergi ödemezler, yandaş şirketlerin vergi borçları silinir ama ne zaman sıra vatandaşa gelir, o zaman vergiciler aslan kesilir.
Bakın, Türkiye'de 100 lira vergi toplanıyor, bunun 66 lirası dolaylı vergiler, yani bir fabrikatörle kapıdaki bekçi aynı vergiyi veriyor, neye? Elektriğe, suya, ekmeğe, doğalgaza, çocuğunun okul masrafına aynı vergiyi veriyor yüzde 66. Türkiye'deki verginin yüzde 23'ü sizlerin maaşlarınızdan kesilen vergidir. Yaptı mı sana yüzde 89? Geriye kalan yüzde 11 sadece kâr edenden, kazanan şirketlerden, holdinglerden alınan vergidir.
Bir düşünün, bir memlekette 100 lira vergi alınacak, bunun 89'unu yoksullar ödeyecek, yüzde 11'ini zenginler ödeyecek. Olmaz olsun böyle düzen. Bu düzeni, bu düzeni yıkacağız. Bu düzeni değiştireceğiz. Adaletli bir vergi sistemi kuracağız. Çok verenden çok, az kazanandan az, hiç kazanmayandan hiç vergi almayacağız. Söz veriyoruz.
Eğer sen meşruiyeti okyanus ötesinde, Amerika'da Trump'tan ararsan Küçükçekmece'de böyle perişan olursun.
Trump'a giderken hediye paketi yaptırmış, senin benim paramla 225 tane Boeing alıyor, fahiş fiyata Amerika'dan sıvılaştırılmış gaz alıyor. Trump istiyor diye Çin mallarına vergi arttırıyor, Amerikan mallarında vergiyi sıfırlıyor. Ne oluyor sıfırlayınca badem, pirinç, ceviz bunların Türkiye'deki üreticileri perişan oluyor. Amerikan viskisinden, otomobilinden vergiyi kaldırıyor yani bunlardan alacağı vergiden vazgeçiyor ama senden alacağı verginin bir kuruşundan vazgeçmiyor.
İsrail Donanması Sumud Filosunun etrafını sarmış. Tüm barış aktivistlerine Küçükçekmece'den en kuvvetli selamlarımızı yolluyoruz. Biz Filistin'in teslim alınacağı, Trump'ın ilhakının meşrulaşacağı planın karşısında Filistinlilerin yanındayız.
Biz Filistin'de işine gelince mücahit pozları kesip Trump'ı görünce susanlardan değiliz! Biz Filistin davasında Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını kararlılığındayız!
Dünyada bunlar olurken AK Parti içindeki tüm gruplar birbirine operasyon çekmeye devam ediyor. Ben Türkiye'de iktidar partisinin bir kafa karışıklığı yaşamasını istemem. Ne Tiktokçu Hakan ne Bilal Erdoğan, geliyor Ekrem Başkan!
2 Kasım tarihinde kampanyayı tamamlayacağız.”