Avukatlar 'Savunma Nöbeti'nde: “Hukuk işlemiyorsa bu ülkede hiçbir şey işlemiyor demektir”

Ankara Barosu öncülüğünde, hukuksuz şekilde gözaltına alınan ve yıllardır cezaevinde tutulan avukatlar için başlatılan "Savunma Nöbeti", Sıhhiye Adliyesi önünde geniş katılımlı bir eylemle sürdürüldü. 2 Ekim'den bu yana devam eden nöbete; Artvin, Bursa, Eskişehir, Gaziantep, Kocaeli, Mardin, Mersin, Şanlıurfa ve Tekirdağ baro başkanları ile yöneticileri de katılarak destek verdi. Eylemde ayrıca CHP milletvekilleri Mahmut Tanal ve Sibel Suiçmez, Savunmaya Özgürlük Platformu ile Hukukçu Dayanışması üyeleri de hazır bulundu.

Katılımcılar; tutuklu avukatlar Can Atalay, Barkın Timtik, Özgür Yılmaz, Süleyman Gökten, Engin Görkoğlu ve ÇHD Onursal Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın fotoğraflarını taşıdı. Ellerinde "Avukata saldırı, adalete saldırı", "Savunmayı savunuyoruz", "Herkes için adalet, adalet için avukat", "Devrimci avukatlar onurumuzdur" ve "Tutsak avukatlara özgürlük" yazılı dövizlerle mesajlarını ileten avukatlar, adalet taleplerini yineledi.

“Karanlığa Teslim Olmayan Bir Nöbet”

Barolar adına açıklamayı Ankara Barosu Başkanı Av. Mustafa Köroğlu yaptı. Eylemin amacını ve duruşlarını şu sözlerle ifade etti:

"Bir ülkede anayasa ve hukuk uygulanmaz, yargı çürürse insan da çürür. Savunma susarsa toplum körleşir, hakikatin sesi kısılırsa adalet diye bir şey kalmaz. Bu yüzden buradayız. Bu buluşma, gecenin karanlığını bekleyen bir nöbet değil, karanlığa teslim olmayan, aydınlığı beklediğimiz bir nöbettir."

“Hukuk İşlemiyorsa Hiçbir Şey İşlemiyor Demektir”

Nöbetin hukuka yapılan saldırılara karşı bir siper olduğunu vurgulayan Köroğlu, mevcut hukuk düzenine dair eleştirilerini şu ifadelerle sürdürdü:

"Bu ülkede anayasalı devlet ile anayasal devlet arasındaki farkı artık sadece hukuk fakültelerinde anlatmıyoruz. Sokakta, duruşma salonunda, adliye kapısında anlatıyoruz. Çünkü o farkın bedelini artık hepimiz ödüyoruz. Adliyeler kimsenin iktidar oyuncağı değil, halkın adalet arayışının sığınağıdır. Hukuk işlemiyorsa, artık bu ülkede hiçbir şey işlemiyor demektir. Anayasal devlet çizgisinden artık yalnızca uzak değiliz, koparılmış durumdayız. Yargıdaki ve siyasetteki yozlaşma artık bir istisna değil; yaratılmak istenen yeni düzenin kendisi."

"Savunma Yurttaşın Güvenlik Hattıdır" 

Siyasi çürümenin insanlık onurunu zedelediğine dikkat çeken Köroğlu, tutuklu meslektaşlarının durumunu şu sözlerle anlattı:

"Bu yeni düzende yeni insanlara rastlıyoruz. Siyasi çürümenin insanlık onurunu da çürüttüğü anlara tanık oluyoruz. Bugün verdiğimiz mücadele, bu toplumun her bir ferdinin onuru, özgürlüğü ve geleceği için verilen bir mücadeledir. Savunma yargının üçüncü ayağı değildir, savunma, yurttaşın devlete karşı ilk güvenlik hattıdır. Şerafettin Can Atalay, Anayasa Mahkemesi kararlarının tanınmadığı bir ülkede hukuksuz tutukluluğun simgesidir. Mehmet Pehlivan, savunmayı temsil ettiği için bir hukuk devletinde suç bile sayılamayacak bir faaliyet nedeniyle aylarca iddianamesiz, tecrit koşullarında tutulmuştur. Selçuk Kozağaçlı yıllardır cezaevinde. Savunmanın iradesini ve cesaretini temsil etmektedir. Bu isimler bu ülkenin adalet arayışının hikayeleridir."

Cumhuriyet ve Mücadele Ruhu Avukat cübbelerinin kendileri için birer siper olduğunu belirten Köroğlu, mücadele azimlerini Atatürk ve Cumhuriyet değerlerine atıfta bulunarak şöyle dile getirdi:

"Mücadele kelimesi bize yabancı değil. Bu ülkeyi ve Cumhuriyeti, imkânsızlıkların içinde, tam da bu şehirde kuran Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının aklı, cesareti ve ruhu halen Ulus’ta, Sıhhıye’de, Kızılay’da, Çankaya’da ve ruhlarımızda. Üzerimizdeki bu cübbeleri de içimizdeki bu mücadele ruhunu da kimseye teslim etmeyeceğiz. Aynı akıl, aynı cesaret ve aynı inat sürecek."

"Haklı Olanın Kazandığı Bir Düzen" 

Konuşmasını umut ve kararlılık mesajıyla sonlandıran Köroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu ülkenin politik bir değişime ihtiyacı olduğu kadar, ahlaki bir sözleşmeye, ahlaki bir anlaşmaya da ihtiyacı var. 'Güçlü olanın değil, haklı olanın kazandığı bir düzen' demenin yeniden bir karşılık bulmasına ihtiyacımız var. Yaşanan tüm acılara, hukuksuzluklara, yoksunluklara, baskılara rağmen insanlık nasıl ayakta kalmayı başardı? Çünkü insanlar, bütün karanlık zamanlarda bile, kendine ve birbirine inanmayı seçmekten vazgeçmedi. Anayasanın gerçekten uygulandığı bir ülkede yaşamak bir temenni değil, temel bir yurttaşlık talebidir. Yani hikayemiz şu: Bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek."

Köroğlu'nun ardından söz alan diğer baro başkanları da savunma makamının siyasi baskı altında olduğunu belirterek, direniş ve mücadeleye devam edeceklerini deklare etti.

İLGİLİ HABERLER