1972, dünya tarihi açısından birçok olaya sahne olan çalkantılı bir yıl olarak bilinir. Watergate skandalı, “Baba” filminin vizyona girmesi ve insanların Ay’a son kez ayak basması bu yıla damgasını vurdu. Ancak 1972’yi “uzun” kılan tek etken sosyal veya siyasi olaylar değildi; takvimsel olarak da tarihe geçti.
O yıl, artık yıl olması nedeniyle 24 saat fazladan içeriyordu. Üstelik 30 Haziran ve 31 Aralık tarihlerine birer “artık saniye” eklenerek yılı toplamda 31.622.402 saniyeye çıkardı. Bu, gelmiş geçmiş en uzun yıl olmasını sağladı.
Artık saniyeler, atom saatleri ile Dünya’nın düzensiz dönüşünü senkronize tutmak amacıyla ekleniyor. Ultra hassas atom saatleri, milyonlarca yılda sadece bir saniye sapacak hassasiyetle çalışıyor. Ancak Dünya’nın dönüş hızı az da olsa değiştiği için bu küçük farkları telafi etmek gerekiyor.
Bu küçük değişim, GPS navigasyonu, telekomünikasyon, finansal işlemler ve bilimsel deneyler gibi son derece hassas teknolojiler için hayati öneme sahip. 1972’de Dünya’nın dönüşündeki düzensizlik, atom zamanını Güneş’in konumuna tam olarak uydurmuyordu. Bu nedenle hem Haziran hem de Aralık sonunda birer saniye eklendi.
O günden bu yana 30 kadar artık saniye eklenmiş olsa da, 1972 hâlâ iki artık saniye eklenen tek yıl olarak istisna olarak kalıyor. Modern gökbilimciler, Dünya’nın dönüş hızı değiştikçe “negatif artık saniye” ihtimalinin de doğabileceğini öngörüyor; yani bir saniyenin zaman ölçümünden çıkarılması söz konusu olabilir.
Tarihsel perspektifte bakıldığında ise, “en uzun yıl” unvanı yalnızca modern atom saati ölçümleriyle değil, insan eliyle yapılan takvim düzenlemeleriyle de belirlenebiliyor. Örneğin M.Ö. 46 yılında Julius Sezar’ın Roma takvimini güneş yılıyla yeniden hizalamak için olağanüstü bir şekilde 445 gün eklenen “karışıklık yılı” da tarihin en uzun yılları arasında yer alıyor.
1972’nin iki artık saniyesi, modern zaman ölçümü ve teknoloji açısından bugün hâlâ önemini koruyor; hem bilim insanları hem de teknolojik sistemler için kritik bir hatırlatma niteliğinde.